1

1.6K 109 130
                                    

cocukken kimse bana masal okumadigi icin masal tarzi yazamiyorum kitaba bastan basliyoruz o yuzden

tp'den sonra bunu yazmak buyuk bir hype oldurmek olacak ama keep going on

naptiniz nasilsiniz kitap tutarsa bol bol yorum gelirse devamini dusunur hayal ederiz insallah allah buyuk

************************





"sonunda günümü güzelleştiren bir şey gördüm."

kraliçenin kelimeleri buzdan duvarlara sahip taht odasında yankılanırken açılan kapıyla bütün askerler arkalarına döndüğünde şövalye demirden kaskını çıkarmış ve insanların gördüğünde kim olduğunu anlamalarıyla yutkunmalarına sebep olmuştu. kaskı yüzünden dağılmış sarı saçlarını düzeltmeye çalışmadan ve kraliçesinin sözlerine gülümsememeye çalışarak karşısında diz çöktüğünde kraliçe yeniden konuştu. "kuzey'in en iyi yanı nedir biliyor musunuz?"

kraliçe'nin sesi soğukluğu eksilere düşmüş odada yankılanırken önünde diz çökmüş olan bir deste askerin hiçbirinden ses çıkmamıştı, lalisa da ayağa kalktı ve kraliçesini her zaman izlediği köşeye geçerek onu dinlemeye devam etti.

"soğuk. kuzey soğuğu akıl almaz bir cezadır." tamamen demirden yapılmış tahtında tamamen demirden yapılmış tacı kafasındayken oldukça rahat bir şekilde oturmuştu. elleri, tahtın kollarını koyma kısmından sarkarken ağırlığını da sol tarafına vermiş, önündeki askerlerin az sonra yaşayacaklarından korktukları için kafalarını bile kaldıramamalarını izliyordu.

kraliçenin sarı saçları alt kısımlarına indikçe siyahlaşıyordu. çocukluğunda, prenses olduğu zamanlarda herkes onun tamamen sapsarı olan saçlarını konuşurken şimdi ise kuzey'in kraliçesi siyahlarla anılıyordu. soğuk ve siyah onun sıcak ve sarı görüntüsünü tamamen götürmüştü, o günden beri, aynaya dokunduğu o günden beri park chaeyoung'ın ellerinden çıkanlar sadece can yakıyordu.

kraliçe tahtından kalktıktan sonra askerlere doğru yürümeye başladığında aralarından birinin ağlama sesini duyduğu an dudakları üstündeki gülümsemeyle kafasını hafifçe çevirerek ona bakmış ve onun yanına doğru ilerlemişti. uzun tırnakları karşısındaki oldukça genç olan askerin saçlarında dolaştıktan sonra kafasını kaldırmasını sağladığında parmaklarının yeni hedefi genç askerin saçlarından çenesine geçti. askerin pislik ve kanla dolu yüzüne bakarak bile sadece bir çocuk olduğunu anlayabilirdi kraliçe.

"adın ne?" artık onun ses tonu eskisi gibi değildi, duyanın üstünde bıraktığı etkiler korkunçtu, park chaeyoung kimsenin karşısına çıkmasını istemeyeceği kadar kötüydü.

ondan kötü olan tek şey ise aynaydı.

park chaeyoung'ın istediği tek şey de aynaydı.

"joseph." isim, çocuğun dudakları arasından hecelenircesine çıktı. "kaç yaşındasın joseph?"

"on üç."

"on üç." kraliçe, joseph'le yüz yüze gelmek adına dizleri üstüne çöktüğünde çoktan kraliçe'nin insanları en çok korkutan halini diğer askerler görmeye başlamıştı. siyah boyalara benzer büyüleri joseph'in yüzünü kaplamayı bitirip boynuna doğru inerken yanlarındaki askerlerin de korkularından hızlanan nefeslerini rahatlıkla duyabiliyordu odadaki herkes.

"kuzey'de olmak ve isyan etmek için çok küçüksün joseph." elini genç askerin yüzünden çektiği an çocuğun yüzüne bir boya gibi yayılmış siyah büyüler kaybolduğunda joseph de yere düşmüş ve herkesin bir adım geri atmasına sebep olacak bir yüzle kalmıştı. en kötü savaşlardan birinde öldürülmüş kadar korkunç yaralar vardı ve çocuğun artık yaşamadığı belliydi.

teen knight poem [chaelisa]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin