"Merhaba."
"Siz kimsiniz?"
"Jaeyun'un bulunmasında görevli olan polis Lee Heeseung."
"Jaeyun kayıp mı?"
"Evet. Bu yüzden size sormam gerekenler var."
"Buyrun sorun."
"Jaeyun'un gidebileceği bir yer var mı?"
"Nasıl gidebileceği?"
"Kaçabileceği bir ev? Bir şehir herhangi bir yer."
"Var sanırım." dediğinde torpidodan çıkardığım bir kağıdı ve kalemi elime aldım.
"Neresi peki biliyor musunuz?"
"Tam olarak bilmiyorum ama bu şehirde değil."
"Hangi şehir?" Şehri söyledi.
"Anladım." dedim ve kağıda not aldım. "Peki gidebileceği yer nasıl bir yer?"
"Bana bir evden bahsediyordu. Arkasında orman varmış sanırım önü de denizdi. Yıllardır ailesiyle tatile gittiği şehirde ama kaldıkları evden uzakta her gün gidip kendi kendine yaptığını söylüyordu."
"Anladım. Gittiği yer plaj gibi bir yer mi peki?"
"Hayır plajdan çok uzakmış baya yürüyormuş orayı bulmak için."
"Bildiğiniz başka bir şey var mı ora ile alakalı?"
"Orayla alakalı mı bilmiyorum ama orayı yaptığı için oraya alışveriş yapacağını söyledi. Yani belki de plajın oralardaki bir markettir. Arabası olmadığına eminim bu yüzden çok yürüyemez."
Gülümsedim ve "Haklısınız. Bu detayı yakalayabilmeniz iyi oldu. Teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için."
"Rica ederim. Kolay gelsin."
"Sağ olun iyi günler." dedim ve telefonu kapattım.
Annesine sormalıydım. Bu yüzden dosyalardan numarasını buldum ve aradım.
"Alo? Kimsiniz?"
"Jaeyun'un bulunmasında görevli olan polis."
"Ha daha demin gelmemiş miydiniz?"
"Evet ama yeni bir şey buldum. Yazın sanırım her yıl tatile gittiğiniz bir şehir varmış."
"Evet."
"Şehri biliyorum ama bana kaldığınız evin konumunu tam olarak verebilir misiniz?"
"Söylüyorum." dedi ve konumu tamamen söyledi.
"Tamam yardımınız için teşekkür ederim. İyi günler-" telefonu yüzüme kapattı.
"Sakin ol Heeseung."
Karakola geri döndüm ve başkomiserin odasının kapısını çalıp içeri girdim.
"Buyur."
"Efendim gidebileceği şehri buldum."
"Tamam aferin sana."
"Şehri söylememi ister misiniz?"
"Heeseung bu görev tamamen sana ait. Onu bulmaya o şehre de sen gideceksin."
ŞAKA MI YAPIYOSUN?
"Ben mi?"
"Evet. Sen gidiceksin. Ne kadar sürer gidip gelmen bak bakalım."
Gideceğim şehir ülkenin diğer ucunda. "Bakayım efendim." dedim ve gidiş süresine baktım. Yol arabayla on üç saatti.
"Arabayla on üç saat."
"Tamam. O kadar uzun süre araba kullanabilir misin?"
"Kullanırım ama kullanırsam en az bir haftamı orada geçirmem gerekiyor."
"O zaman bir hafta süre senin. Orada kalacağın süre boyunca ev paranı her şeyini karşılayacağız. "
"Peki efendim. Bunlar dosyalar."
"Tamam sen çıkabilirsin ben bunları inceledikten sonra sana geri gönderirim."
"Peki efendim kolay gelsin."
"Sana da."
Odadan çıktım. Zaten yorgundum bir de üstüne bu çıktı. Hay ya.
"Ne oldu lan?"
"Yarın ülkenin taa diğer ucuna gideceğim Hoon. Başka ne olabilir?"
"Oo işin zor."
"İşim zor mu? Ağzıma sıçılıyo."
"Fark ettim. Neyse akşam toplanalım mı? Sen ben Won."
"Olur ama çok geçe kadar oturamam."
"İyi iyi merak etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escapism |Heejake
Fanfiction"Kaçtığım için beni değil, cinsiyetçi düşünceye sahip oldukları için dans etmek istediğimde belimi ve bacaklarımı hissetmemeye başlayana kadar döven, voleybol oynadığım için tek elimi kıran ailemi yakalamalısınız. Nasıl olsa bu da sizin işiniz değil...