7 Ağustos
Artık bana zorla gülümsediğinin farkındayım.
Bileklerimde dört kesik var.
Biri beni sevmediği için, diğeri onu sevdiği için, üçüncüsü kendimi sevmediğim için ve dördüncü de güller için.
Nefes alıyorum, ne için aldığımı bilmeden.
Beşinci kesiği onu hâlâ sevdiğim için açacağım bileğimde.
Bu acının yanında, bileğimdekiler bir hiç.
Huzur bulsun istiyorum, benim olduğum yerde huzur yok.
Altıncı kesik, gidiş. Bir gidişi olur, bir de yıkışı.
Hep böyle olmaz mı zaten?
Her bitiş bir bitiştir.☆'
Sabah erken saatte uyanan Mina içindeki huzursuzluk yüzünden bir daha asla uyuyamayınca çareyi kaçmakta buldu. Yatağın bir köşesinde kıvrılmış uyuyan Chaeyoung'un üstünün açılmış olmasına dikkat etmedi, çantasını alıp sessizce çekti kapıyı.
Saatler sonra uyanan Chaeyoung yanının boş olmasına aldırış etmedi. Mina'nın nereye gittiğini düşünmedi, dönüp dönmeyeceği hakkında zihninde fikir üretmedi veya.
Sahi, birbirleri olmadan yaşamaya ne kadar alışmışlardı.
Kalktı, elini yüzünü yıkadı. Bakışları küvete takılınca kusacak gibi oldu fakat yapmadı. Nerede olduğunu bilmediği sigara paketini aradı bir süre. Bir sigara yaktı. Dumanı üflerken sokağa baktı. Aşağıda, öylece duran ve arada miyavlayan bir yavru kedi görünce ayağa kalktı, sigarasını söndürüp kapıya yöneldi. Merdivenlerden indi, dışarı çıktı ve hemen karşıdaki kedinin yanına gidip başını okşamaya başladı. Kedi ilk başta ürküp kaçacak gibi oldu, fakat karşısındaki bu kızdan zarar gelmeyeceğini hissetmiş olmalı ki kaçmak adına bir girişimde bulunmadı.
Az sonra, kızın kucağındaydı işte.
Chaeyoung bir şarkı mırıldanarak kucağındaki kediyle birlikte eve girdi. Ona biraz süt verdi. Mama almayı unutmamayı da aklına iyice kazıdı. Minik hayvan merakla her şeyi incelemeye, koklamaya başladı. Chaeyoung başını koluna yasladı, sessizce dışarıyı seyretti. Az sonra kalkıp kitaplıktan bir defter aldı eline. Bir süre bir şeyler karaladı. Saatler geçti, güneşin batmasına yakın kapı açıldı.
İçeri giren Mina koltuğun üstünde uyuklayan bir kedi görünce şaşırdı, ardından bunun Chaeyoung'un işi olduğunu anlayınca istemsizce gülümsedi. Etrafa baktı, toplu ve düzenliydi her şey. Chaeyoung'un mutfakta olduğunu düşünüp oraya gitti. Ocağın başına bir şeyler yapan kızın ne yaptığını yakından görmek için yanına yaklaştı.
Şeftali marmelatı.
Kaşlarını kaldırdı, ardından kıza baktı.
"Merhaba Chaeyoung."
Chaeyoung biraz sessiz kaldıktan sonra kaşıkla marmelatın tadına baktı, ardından konuştu.
"Sana da."
Mina bir şeyler anlatmaya niyetli gibiydi, dudaklarını ısırıp duruyordu ve bu davranışları diğerinin gözünden kaçmamıştı.
"Ne oldu, iş seyahatine gideceğini falan mı söyleyeceksin? Eğer öyleyse söyle gitsin, sıkıntı çıkarmayacağım veya sen ordayken arayıp erken dönmeni istemeyeceğim."
Mina o an hissettiği şeyle yutkundu. Elini saçlarına atıp geriye doğru taradı, boğazını temizledi.
"Bak, ilişkimizin sağlıklı olmadığını biliyorum. Yani, birbirimize nasıl davranıyoruz falan...Tüm bunları gözden geçirmeye karar verdim. Bilirsin, Nora'nın yanına gidiyorum, konuşuyoruz işte."
Chaeyoung ilgileniyormuş gibi değildi.
"Chae, dinliyor musun?"
Chaeyoung salona ilerledi, ortalıkta görünmeyen kediyi çağırdı defalarca. Koltukların altına baktı.
"Chaeyoung, sana diyorum."
Bu gereksiz konuşmalara daha fazla tahammülü kalmayan Chaeyoung gözlerini Mina'ya dikti.
"Ortada düzeltilmesi gereken bir ilişki falan yok. Beni sevmiyorsun, uzatma da söyle."
Mina aldığı cevapla dudaklarını birbirine bastırıp birkaç dakika öylece durdu. Arkasına döndü, duvarları inceledi. Ardından hâlâ kediyi arayan Chaeyoung'a baktı. Bir şeyler mırıldanarak tekrar arkasına döndü.
Olmayacak diyordu, bizden bir şey olmayacak.
Böyle olmasının sorumlusu ikisiydi aslında, yaptıkları tek şey birbirlerinin sonu olmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rosemary
FanfictionGül birkaç gün sonra sönecek bir aşkın habercisidir derler; kapımda kocaman bir gül buketi var.