1.Bölüm:Hayalkırıklığı

47 9 14
                                    

Hayatın bize hangi duyguyu yaşatacağı belli olmazdı. Mutluluk, hüzün, heyecan, hayal kırıklığı ... Ben bugün mutlu uyanmıştım mesela. Yatağımdan en neşeli halimle çıkmış, şarkılar söyleyerek hazırlanmıştım ve her zamanki gibi arkadaşlarımla okul yolunu tutmuştum. Günümün geri kalanında sabahki neşemle aynı şekilde geçeceğini düşünüyordum. Ama hayat işte her gün başladığı gibi bitmiyordu. Bu durum bazen iyi bazen kötü oluyordu ve bugün kesinlikle kötü olacaktı.

Sınıfın ortasında gerginlikle dolaşırken bir yandan da ellerimle oynuyordum. Daha kapanmayan yaraları tekrar açacaktım.  Stresliyken ellerimle oynama alışkanlığını bırakmam gerekiyordu çünkü ellerim yaralarla ve onlara sardığım figürlü yara bantlarıyla doluydu. Zaten yarabantları da soyulmuştu.


Araz ön sıralardan birine oturmuş kafasını ellerinin arasına almıştı. Ferda'da Araz'ın yanına oturmuş bizi sakinleştirmeye çalışıyordu. Bizim ders boş olduğundan sınıftakiler bahçedeydi.  Araz'la Ferda'nınsa dersleri bedendi o yüzden bizim sınıfta olmaları sıkıntı değildi.  Araz simsiyah saçlarını karıştırıp oflarken durup ona döndüm.

 
" Gerçekten bir şey bilmiyor musun yoksa abini korumak için söylemiyorsun. Eğer öyle bir şey varsa şimdiden söylesen iyi olur."

Araz ellerinin arasından kafasını çekip bana baktı.


"Kaç kere daha söylemem gerek bende seninle birlikte öğrendim." Verdiği cevap pek ikna edici olmasa da sustum. Gereksiz yere birde onu bunaltmaya gerek yoktu.

Ferda Araz'ın sırtını okşarken bir yandansa bize teselli vermeye çalıştı ama kendinin de en az bizim kadar bu tesellilere ihtiyacı vardı.

Kapı açıldığında üçümüzde dikkatimizi gelen kişiye verdik. Ah hayır gelen kişi Uraz değildi nöbetçi öğrenciydi. Hayır şok olduğum bu değildi. Şok olduğum şey müdürün odasına Uraz'ın kavga olayı için tanık olarak çağrılmamdı.

Ben kavga esnasında orda değildimki.

Tek bildiğim Uraz ile sınıfımızdan Meriç'in resim odasında kavga ettiği ve okulun eşyalarına zarar verdikleriydi.. Uraz pek sakın biri değildi evet ama buna rağmen babası Murat Amcasının korkusuna bu olaylara dahil olmazdı. Meriç sınıfta her derste uyuyan derslerle alakası olmayan ona rağmen hiçbir dersten kalmazdı. Aslında Meriç çok samimi olduğum bir insan değildi belki birkaç kere konuşmuşluğumuz vardı yoktu. Ama yine de kavgalara karışan bir tip değildi hatta bazen diğerleri onla uğraşsa bile karşılık vermezdi. Tuhafı bu ikilinin kavga edecek hiçbir sebebi olmaması. Kafamdaki düşünceler ile müdürün odasına gitmeye başladım.

Araz, Uraz, Ferda ve ben çocukluk arkadaşıydık. Araz ile Uraz kardeşti. Uraz'la ben 11.sınıtaydık Araz'la Ferda ise 10.sınıftaydı. Bebeklikten beridir her şeyimizin beraber olduğu kardeş gibi büyüdüğümüz bizim küçük ailemiz.

Müdürün odasına geldiğimde kapıyı tıklatıp içeri girdim. Müdür koltuğunda oturmuştu. Uraz ile Meriç ise karşısında ayaktaydılar. Uraz beni görmesiyle gergin ifadesi kayboldu ve gülümsedi.   Bende onu rahatlatmak için gülümsedim. O turuncu dağılmış yanağı kızarmıştı. Belli ki yumruk yemişti. Acısını hissetmiş gibi yüzüm ekşidi sinirle bunu yapana çevirdim gözlerimi. Ama ona bakmamla sinirim geçti onun durumu Uraz'dan daha kötüydü: siyah saçları karışmış, burnu kanamıştı. Ama bu kötü haline rağmen gözleri... Siyah gözleri o kadar sakın bakıyordu ki. Uraz'ın aksine gayet rahattı sanki müdürün odasında birazdan ceza alacakmış olan o değildi. Bir anda onu incelediğimi fark etmiş gibi gözlerini bana çevirdi. Neden burada olduğumu sorguluyor gibiydi sonra sanki cevabını bulmuş gibi hafifçe sırıttı, gamzeleri ortaya çıktı ve gözlerini çekti benden.

Müdür konuşmaya başlayınca bakışlarımı ona çevirdim. "Uraz'ın dediğine göre kavga esnasında ordaymışsın ve Meriç in Uraz'a saldırdığını görmüşsün .Doğru mu?"

Beklenen ÇiçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin