✨3✨

49 6 0
                                    

Dışarı çıktığımızda tedirgindim. Ne olsa onunla yanlız olacaktım araba da. "Allah'ım sen muhafaza et" diye diye arabaya bindim. İlk defa bi araba haram biri ile tektim. Arabaya arkaya binmiştim. Arabaya bindikten bir zaman sonra sakinlemiştim. Sebepsiz yere heyecan yapmıştım. Araba durunca etrafıma bakındım. Kafeler falan vardı. Fatih Ağa'ya baktığımda ise arabadan inmiş, benim kapıma doğru yöneliyordu. O fazla yaklaşmadan ben kendi kapımı kendim açıp indim. İndiğimde o bir kafeye ilerlerken ona "Neden buraya geldik?" diye sorarak onu durdurdum. Bilmediğim yerlerdi buralar bizim tarafa bayağı uzaktı. O biliyor olmalıydı hem onların şirketine de yakındı. Hem bilmese neden bilmiş bilmiş ilerlesin ki? Ben çoktan kendi kendime düşünürken o sözlerini söyleyip kafelerin birine girmişti.

-Seninle evleneceğiz tamam ama bi tanıyalım değil mi birbirimizi? O yüzden şimdi gir şu kafeye.

Ne kadar da sert söylemişti. Korkudan bir şey demeden daha doğrusu diyemeden içeri girmiştim. İçeride sarı avizeler ve kahverengi masa-sandalye takımları vardı. Pahalı bir yere benziyordu. Tamam Ağa Kızı olabilirim ama ben konaktan dışarı çıkmazdım ki fazla. Çıkarsam da zaten hastaneye giderdim bir tek. Böyle süslü yerlere yemeğe de gitmezdim öğle araları için. Gerçekten etraf çok süslüydü. Masanın üzerinde bile kat kat örtüler vardı. Ben masayı izlerken düşünceleri bölen Fatih Ağa'nın sesi olmuştu.

-Aslı Demirtaş... Kimsin bakalım?

-Çocuk doktoruyum. Bizim aşiretin hastanesinde çalışıyorum. Başkaaa...Lila severim. Herhalde bu kadar. Aklıma bişey gelmedi. Merak ettiğin varsa sor sen. Peki seni tanıyalım.

Diye kısaca kendimden bahsedip onu tanımak istediğimi sordum.

Yazardan

Fatih Aslı'nın kısaca tanıtmasına karşılık o da kendini kısaca tanıtmıştı. Uzatma gereği hiç duymuyordu. Güzelim İstanbul' dan sırf bu kız için dönmüşüm diyordu kendi kendine. İkisinden de ses çıkmayınca sessizliği Fatih'in çalan telefonu bozmuştu. Fatih kıza baktıkça içinde oluşan duyguları saçma bularak telefona cevap verdi.

"Efendim anne"

"..."

"Tamam anne yüzüğe bakıp taksiyle gelir merak etmeyin, o sırada da siz buraya gelirsiniz"

"..."

"Tamam anne, tamam"

Telefonu kapattığında kendi kendine "Taksiyle gitse ne olur ki?" diye mırıldandı ve ayağı kalktı.

Arkasından Aslı da kalkınca direkt -bir şey yiyip içmedikleri için hesap gerekmiyordu- arabaya bindiler. Aslı olayın ciddiliğini düşündü. Aklına kitapları geldi bir an, acaba biz de mi anlaşma yapsak? Diye düşündü. Sonra Fatih'in sesiyle irkildi.
"Anlaşma yapacağız! Yarın aynı bu kafe de buluşalım!"
Aslı emir vererek konuşmasına sinir olmuştu. Ama o konu da bir şey demedi. Çünkü daha da sinirlenir diye düşündü.
"Olur ama ben bu kafeyi bilmiyorum-"
"Konumunu atarım, numarını yaz."
Aslı eline uzatılan telefona numarasını yazıp geri Fatih Ağa'ya verdi. O da numarayı çaldırdı. İkisi de birbirinin numarısını alınca varmalarını fırsat bilerek birbirlerini kayıt ettiler. Aslı K.A diye kaydetti ona göre hem kaslı hem de kibirli ve bencil geliyordu. Fatih ise sadece Aslı yazıp bıraktı. İkisi de arabadan inince kuyumcuya girdiler. Yüzükleri incelerken ikisi de umursamıyordu. Aslı sade bir yüzük seçti. Fatih'e bu saçma gelmişti. Bir kızın süslü seçeceğini düşünmüştü. Sonra gözüne çarpan yüzüğü gösterdi. Aslı şaşırsa da onayladı. Yüzükler seçildikten hemen sonra Aslı'nın telefonu çaldı. Fatih merakına yenik düşerek arayana göz ucuyla baktı. Aslı tam çantasından telefonu çıkardığında net bir şekilde arayan kişinin Cihan diye biri olduğunu gördü. Aslı telefonu açarak dıları çıkınca Fatih nedenini bilmeden sinir olmuştu. Yüzükleri alıp dışarı çıktı. Aslı o sırada Cihan'a neden hastaneye gelemediğini anlatıyordu. Fatih'i görünce telefonu kapatıp arabaya yöneldi. İkisi de tek bir kelime etmeden arabaya bindiler.
🔺🔻🔺🔻🔺🔻🔺🔻🔺🔻
Akşam olduğunda Aslı ister istemez heyecanlanmıştı. Üzerinde abiyeye baktığında abartı mı olmuş mudur ki? Diye geçirdi içinden. Üzerindeki mor abiye ve onun üzerine yengesinin özenle yaptığı şalı üzerinde çok güzel durmuştu. Aynaya baktı bir an sonra bu akşam dün olduğu gibi imam nikahı kıyılacaktı. Yanakları kırmızıya büründü. Kapının sesiyle düşünceleri kafasından atmaya çalıştı. Onun karşısına al yanaklı çıkmak istemiyordu. Kendisine yel yaptı. Ve odasında çıkıp kapıya gitti. Herkes onu bekliyordu. Kapıyı açınca karşısındaki Miran Ağa ile Asel Hanım'ın ellerini öpüp içeri buyur ettikten sonra Yavuz'u ve Derya'yı selamladıktan sonra sırabın ona geldiğinin farkındaydı. Annesi gil içeri geçmişlerdi. İmama bey aradan sıyrılıp o da içeriye girince. Fatih Ağa Aslı'nın git gide al al olan yanaklarını görünce istemsiz gülümsemesi yayıldı yüzünde. Sonra hemen yüzünü düzeltip düz bir ifadeyle çikolata ile çiçeği verip içeri girdi.

-Çiçeğimiz-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Çiçeğimiz-

-Çikolatamız-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Çikolatamız-

Aslı çiçolatayı görünce şaşırmıştı. Derya kahveye yardım için geldiğinde Asle Hanım'ın seçtiğini öğrenince merakı gitmişti. Kahveyi yaparken Derya "Şekeri mi fazla yapsak?" dedi kaşlarını kaldırarak. Aslı imâ yaptığını düşünerek önemsemedi. Zaten ne katalım dese de 'tamam' diyecekti. Onun kahvesini bolca şekerli yapmışlardı. Esma çantasından bir kurdele çıkardı. Esma kendi istemesinde de bunu yapmıştı. Aslı yine önemsemedi sadece kafa salladı. Ona göre bir şey ifade etmiyordu. Bu isteme ne olsa anlaşma yapıp bitireceklerdi. Kurdelili bardağın olduğu tepsiyi aldı arkasından da Esma diğer tepsiyi alıp ilerledi.

Aslı stres yapmaya başladı çünkü Fatih'in gözü hep onun üzerindeydi. Sıra ona geldiğinde Fatih daha yeni fark etmişti kurdeleyi. "Benim mi?" dercesine baktı Aslı'ya, Aslı da onaylarcasına kafasına salladı,stresini belli etmemeye çalışıyordu. Verdikten sonra yengelerinin arasına oturdu. Faruk abisine gözü takıldı. Ona özür dilermiş gibi bakıyordu. Gerçekten kendini mahcup hissediyordu. Ali Ağa(Aslı' nın babası) da ona hüzünle bakıyordu. Sözler dillerden dökülünce Aslı tekrar stres yaptı. Herkes ayağa kalktı yüzükler de gelince söz kesilmiş oldu. Sonrasında Aslı ve yengeleri Aslı' nın odasına gidip onu giydirdiler. Bembeyaz giyinmişti. Fatih 'Melek gibi olmuş' diye geçirdi içinden sonra saçmadığını düşünüp yerine oturdu. İmam hemen solundaydı. Ama Fatih'in umrumda bile değildi. Aslı da yerine oturunca İmam duasını okuyup sorularına başladı.

"Ali kızı Aslı, Miran oğlu Fatih' i 1 kilo altın mehir ile eşin olarak kabul ettin mi?"

"Ettim*

Bu 3 kere devam ettikten sonra imam Fatih'e yöneldi.

" Miran oğlu Fatih Ali kızı Aslı'yı 1 kilo altın mehir ile eşin olarak kabul ettin mi?"

Aslı kalbinin daha hızlı attığını hissetti.

" Ettim"

Fatih 3 kere daha "Ettim" dedikten sonra İmam

"Hayırlı olsun" deyip herkese iyi akşamlar dileyip evden ayrıldı. Diğerleri de onları yanlız bırakmak için odadan ayrıldılar. Fatih engel olamadığı bir istekle Aslı'nın kehribar gözlerine bakmak istiyordu. Aslı ise sadece kucağındaki oynadığı parmaklarına bakıyordu.

Fatih ne yaptığının farkında olmadan Aslı' nın çenesinden tutup kendine çevirdi. Aslı şaşkınlıkla ona bakıyordu....

______________________

Devam edecek...

Diğer bölümde görüşmek üzere...

Nikahta Keramet Varmış!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin