0.9

606 75 68
                                    

Saat gece yarısına varıyordu. Dakikalar önce arkadaşlarımdan bu gece gelmeyeceklerini söyleyen bir mesaj almıştım. Kolumun altında yatan çıplak bedenin göğsü huzurla inip kalkarken onu uyandırmamaya özen göstererek doğruldum ve sigara paketimle çakmağıma uzandım.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti.

Hatta öyleydi ki ben bu zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Birinin vücudunda kaybolmayalı bayağı olmuştu. Birinin içini doldururken dudaklarına yapışmayalı, sırtımda birkaç çizik olmayalı ve ben bütün bir gecenin ardından sessizce sigaramı içmeyeli çok geçmişti.

Sigaramın dumanını üflerken elimle loş ışıkta belli olan dumanı dağıttım. Kokudan ya da benim kıpırdanmamdan yüzünü buruşturan Arda'nın üstündeki battaniyeyi biraz daha yukarı çekmiştim.

Yüzündeki ifade yine tek düze halini alırken sigaramı söndürdüm ve yatakta aşağı kaydım. Kolum arkadan Arda'nın ince belini sararken o kollarım arasında kayboluyordu.

Onun bu huzurlu hâli beni de hiç olmadığım kadar iyi hissettirmişti.

Her şey çok hızlı gelişmişti. Arda'yı öpmem, ondan aldığım karşılık, onu sakinleştirişim sonrası ise koca bir tesadüfle eş değer. Dizlerinin üstünde tekrar ikilemle dudaklarıma yanaştığında anlamıştım bir şeyler olacağını. Arda bunu istediğini belli ederken ben kendime söz geçiremezdim. Onu öpmek bile bu denli iyi gelirken benliğime kim bilir sevişmek ne hâle sokardı bizi.

Korkar bakışları gözlerimi bulduğunda dahi geri adım atmaması beni cesaretlendirmişti.

Bütün tanışıklığımız, bütün o 'arkadaşız' diyişlerimizin bahane olduğunu fark etmemiz yavaştı belki ama sonunda gerçekleşmişti. Biz arkadaş falan değildik, en başından beri birbirini deli gibi arzulayan iki kişiydik ve ben ilk defa bunu kendime itiraf etmekten korkmuştum.

Arda'nın cesareti benim cesaretimdi ve bu bize asla geri dönemeyeceğimiz bir yolun kapılarını açmıştı.

O gece deli gibi sevişmiştik ve şimdi sanki ilk seferimmiş gibi yüzüne bakamıyordum. Arda'nın toyluğu yanımda ufacık kalmış gibiydi. Bu yüzden yüzümü boynuna gömüp saklanmayı tercih ettim.

Tam olarak uyumuyordu sadece mayışmış ve huzurdan gözleri kapanmıştı. Bu yüzden her hareketimi hissediyordu. Boynuna üflediğim sıcak nefeslerime de ufak bir gülümsemeyle karşılık vermişti.

Uykulu,boğuk bir sesle konuştı "Ferdi..."

"Hmm?"

"Gıdıklanıyorum yapma." boynundaki nefeslerimden bahsettiğini anlamam çok sürmemişti ama yer değiştirmedim.

"Yaa Ferdi!" mızmız küçük bir çocuk gibi çıkan sesi beni gülümsetmişti.

"Efendim güzelim?" dedim sessizce. Gözlerini açmış kafasını bana çevirmişti, dolayısıyla boynundan uzak düşmüş ama dudaklarıyla dip dibe gelmiştim.

"Bilerek yapıyorsun değil mi?"

"Çok güzel kokuyorsun da ondan, melek gibi." dediğimle duraksadı. Birkaç saniye gerginlikle geçerken gülümsemesi içime su serpmişti. Onu gülümsetebildiğimi bilmek hiç tatmadığım bir duyguydu. Dudakları yeni bir tattı. Gülüşü en sevdiğim şarkıyı ilk duyduğum an gibiydi.

Cevap vermek için hazırlandığında anlık olarak kaşları çatıldı. "Arkadaşların, bizi böyle görmesinler."

"Gelmeyecekler bu gece. Rahat ol yalnız sen ve ben varız."

Derin bir nefes aldı ve belime sarıldı. Saçlarının arasına birkaç öpücük kondurdum ve gözlerimi kapadım. Arda'yı buraya getirene kadar küçük odamın bu kadar huzurlu bir yer olduğunu bilmezdim ve ilk defa gözlerimi zorlamadan kapatmıştım uykuya.

otobüs durağında,arferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin