0.4

666 84 48
                                    

Ellerim klavyenin üstünde biraz oyalandı.

Yaklaşık on dakikada, kısa bir sürede yazdığım uzun özür paragrafının samimi olmasını umuyordum. Kısa bir süre gözlerimi gezdirdim ve derin bir nefes alarak paragrafı silerek telefonumu kenara koydum.

Kafam salondaki koltuğun yumuşak zeminine yaslanırken mideme giren ağrıyla kasıldım.

Son zamanlarda geçirdiğim en kötü geceyi geçiriyordum ve bir gram uyku uyumamıştım.

Sıkıca kapattığım gözlerim Mert'in iğneleyici sesiyle aralanmıştı. "Biraz burayla mı ilgilenseniz beyefendi?" demiş ve yattığı yerde doğrulmuştu.

Yerde oturan Altay'a ve çoktan sızmış haldeki İsmail'e baktım. Eve kendilerini zor atmışlardı. İsmail kötüydü, normalden az içmesine rağmen Nicolo'nun yeni partisindeki içkiler çok fena vurmuştu. Geceyi zar zor çıkaracaktı anlaşılan.

Bu durumda kimseyi suçlamak işe yaramazdı ama Altay'ın İsmail içerken nerede olduğunu merak etmiyor da değildim. Oturduğum yumuşak zeminde biraz kayarak elimi İsmail'in alnında gezdirdim.

Hissettiğim sıcaklık çok fazlaydı "Ateşi var."

"Hastaneye götürelim." dedi Altay yığıldığı yerden kalkarken. Mert bu haldeyken ne onu evde tek bırakabilirdik ne de ikimizden biri İsmail'i tek götürebilirdi.

"Uyanıp kusması lazım anca öyle rahatlar." diye mırıldandım. Mert'in sinirli bakışlarını üzerimde hissediyordum. Çok bilmişlik taslamak haddime değildi ama başka şansımız da yoktu.

Altay yanına yaklaştı ve hafifçe dürtmeye başladı. Gözlerini zorlukla araladığında yavaşça kolunun altına girip İsmail'i de yerinden kaldırmıştı. "Kusmayı deneyeceksin İsmail, tamam mı?"

O ikisi uzaklaşırken arkalarından bakakaldım. Baş ağrım ve mide bulantım inanılmaz seviyedeydi. Öyle ki arada gözlerimin kararmasına engel olamıyordum.

Mert ikisi uzaklaşır uzaklaşmaz bana döndü "Kimdi o çocuk?"

"Hangi çocuk?" dedim sessizce. Birkaç saniye ciddi olup olmadığımı anlamak için yüzüme baktı.

Hızla kıpırdadı dudakları,ne zaman sinirlense hızlı konuşurdu "Hani eve birilerini atmıyorduk? Ayrıca nasıl o çocuk için bizi ekmiş olabilirsin?"

"Sandığınız gibi bir şey yok, sadece yemek yedik gidecekti zaten." dedim şakaklarımı ovuştururken, kimseye hesap verme zorunluluğum yoktu.

"Odama gidiyorum size iyi geceler." diyerek yerimden kalktım ve odama girer girmez kapıyı arkamdan kapattım.

Çok yorucu ve uzun bir gece olmuştu ve ben Arda'dan başka bir şey düşünemiyordum. Telefonumu tekrar elime alıp geçtiğimiz günlerde kaydettiğim numarasına baktım. Uyuyor olduğu düşüncesiyle telefonu kapattım ve gözlerimi sıkıca yumarak uyuyakalmayı bekledim.

•••

Odamdan çıkar çıkmaz hissettiğim ışıkla acıyan gözlerime bir küfür savurup mutfağa ilerlerken mutfaktan gelen çatal bıçak seslerini kestirebiliyordum.

Erkencilerdi ya da hiç uyumamışlardı.

Mutfağın önünde durup onlara baktığımda bana baktılar, İsmail tabureyi masaya çekerken "Gelsene kahvaltıya." dedi.

Onları ikiletecek halim yoktu, mideme dünden beri içki dışında giren tek şey Arda'yla yediğimiz yemekti. Masaya oturup bir dilim kızarmış ekmek aldım ve üstüne biraz reçel sürüp zorlukla çiğnemeye başladım ve İsmail'e döndüm "Daha iyi misin?" kafasını sallamakla yetindi. Hâlâ bitkindi. Üstelik ben de farklı değildim.

otobüs durağında,arferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin