İlk öpüşmelerinden sonra 3 gün geçmişti.
Jisung şu an aşırı stresliydi çünkü maça çıkmak üzereydi. Anksiyetesi tavan yaptığından aylardır içmediği antidepresanından iki tanesini birlikte atmış, kendini rahatlatmaya çalışmıştı.
"Hannie, iyi misin?" Jeongin, kuzenine yaklaşmış, maça çıkmadan terleyen vücudunda göz gezdirdi. "Böyle maça çıkarsan kesin yarısı sana aşık olur benden demesi."
Jisung öyle ters bakmıştı ki Jeongin geri adımlamış, ellerini ellerini kaldırarak teslim olurcasına konuşmuştu. "Bombastic side eye."
Jisung buna istemsizce kıkırdadı. "Götünü siktirtmeden ortadan kaybol."
"Pasörsüz nasıl oynayacaksın acaba?"
Jisung tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki, maçın başlamasına 5 dakika olduğunun anonsu yankılandı sahada. Derin nefes verdi ve her şeyin iyi olacağını kendine hatırlattı. Yavaşça sahaya girdiğinde inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştı.
Ve bir de onun adını bağıran çakma sarılıyla. Seungmin, etrafındakileri de örgütlüyor yüksek sesle Jisung'a tezahürat yaptırıyordu. Seung'un yanındaki boşluk gözüne çarpmıştı.
Minho henüz sahaya giriş yapmamıştı.
Maç kısa sürede başladı. Karşı takım inanılmaz sert oynuyordu ama o alışıktı. Sert oynamayı severdi.
Her şeyle.
Karşı takımdaki biri ona fazlasıyla sert bakıyor ve kasten yapıyormuşçasına sürekli ona smaç basıyordu. Ona oynaması Jisung'u gülümsetti. Fazla gülümsemeyen biri için bu fazlasıyla tehlikeli bir gülümsemeydi.
İlk tur bitmişti ve Jisung'un takımı öndeydi. Biraz mola vermiş ikinci tura başlamışlardı. Jisung'un saçları alnına yapıştığından tişörtünü hafifçe kaldırarak alnını sildi. Tam o sırada sessizliğe bürünmüş sahada birinin bağırışı duyuldu.
"Öyle olmaz, çıkar göster! Çıkar vur masaya!" Jisung, bağıran kişiye baktığında Minho'nun keskin bakışlarıyla karşılaştı. Bütün seyirciler gülmeye başlasa da o gülmek için söylememişti.
Minho, baya baya kıskanmıştı Jisung'unu.
O sırada herkes maça bütün hızıyla devam ederken karşı takımdaki çocuk yine aynı şeyi yapmış, bu seferkini Jisung düzgünce karşılayamamıştı. Tam suratına çarpan topla burnunun kandığını hissetti. Sıcacık sıvı dudaklarına ulaştı. İşte şimdi Jisung büyük bir sinirle dolmuştu.
Burnunu elinin tersiyle sildi ve oyunun devam etmesi için iyi olduğunu söyledi. Hala sızan kanı iki de bir eliyle siliyor, en iyi performansını sergilemek adına uğraşıyordu.
Üçüncü ve son tura gelmişti sıra. Her türlü kazanacaklardı ancak yine de gerginlerdi. Jisung her seferinde boşlukları buluyor, gerekirse yere yatıyordu top kurtarmak için.
Sıra son sayıya geldiğinde Jisung'un önü açıktı. Yukarıdaki topa zıplamış ve tam da o çocuğun suratına en sert smaçını basmıştı. Çocuk yüzünü korumaya fırsat bulamamıştı.
Yüzüne mermi hızında çarpan top burnunu kırmıştı.
Maçı kazanmışlardı ama neden hala öyle bir tepki gördüğünü bilmiyordu. Soyunma odasına geçtiğinde kendini yorgunlukla oturağa fırlattı.
"Bir hafta atamazsın bu yorgunluğu herhalde Hannie."
"Bir şeye yarasaydın bu kadar yorulmazdım."
"Ya bi git!"
"Tamam lan tamam ağlama."
Diğer oyuncular odaya girip konuşmaya başladılar.
"Minho'nun exinin burnu kırılmış amk."
"Jisung top değil mermi attı sanki."
"Kimmiş ki o?" Jisung yavaşça dikeldi.
"Okulun popüler çocuğu var ya, Minho. Onun eski sevgilisi işte."
"Öyle bir aptalla mı çıkmış?" Jisung histerik bir kahkaha bıraktı odaya.
"Kimle çıkmadı ki o? Gerçi bu takıntılıydı. Hala peşinde koşuyormuş diye duydum."
"Bende duydum onu." Diğer arkadaşı konuştu. "Az önce de ilk onun yanına koştu zaten. Gerçi Minho yüz vermemiş ama taksiye bindirdiğini söylüyorlar."
"Manyağın teki o da. Seni istemeyen çocuğun niye 4 yıl peşinden koşarsın ki?"
"4 yıldır peşinde mi?" Jisung şaşırmıştı. Bunu daha önce duymamıştı.
"4 yıldır bi çıkıp bi ayrıldılar. Bana kalırsa Minho sadece oynaşıp attı kenara. Bu aptal anlayamadı hala sevilmediğini. Geçen hafta da yattıklarını konuşuyor bütün okul."
Jisung şok üzerine şok yaşıyordu. Konuşan takım arkadaşları odadan çıkmış, sadece Jeongin ile ikisi kalmıştı. Jeongin ise onu bekliyordu, üzerini çoktan değiştirmişti.
"Çıkalım mı Hanni-"
Odanın kapısının hızla açılmasıyla Jeongin'in sözü kesilmişti. İkilinin bakışları kapıya dönmüştü. Jeongin çıkması gerektiğini söyleyerek odadan çıktı.
Minho ise kapıyı kapatıp kitledi.
"Ne yapıyorsun sen Jisung?"
"Ne yapmışım? Eski çok sevgili yatak arkadaşının burnunu dağıtmamdan mı bahsediyorsun? Üzgünüm, bilseydim beynini dağıtırdım az bile yapmışım. Hem-"
Jisung'un sözünü Minho'nun dudakları kesmişti. Minho hırçınca dudaklarını öpüyor, Jisung ise karşılık veriyordu. Minho'nun eli belini bulmuş onu kucağına alıp duvara yaslamıştı. Jisung'un bacakları, beline sarılmış hoyratça öpüşüyordu.
Minho'nun eli ise Jisung'un kalçasına inmiş ve sertçe sıkmıştı. Jisung, sertliğinden fena halde hoşlanmış ve inlemek için dudaklarını ayırmıştı.
Minho ise dudaklarını kulağına ilerletti.
"O sikimde bile değil sevgilim. Ben senin sahada çok ateşli olmandan bahsediyordum."
"Minho-ahh..."
Jisung konuşmak için çabalasa da kalçasına inen sert şaplakla bu pekte etkili olmamıştı.
"Sana çok aşığım ve benden başkasının sana yan bakması bile delirtiyor İnsafsız güzelim."
Minho, dişleriyle Jisung'un kulak memesini kavradı ve hafifçe çekiştirdi. Mavi çelik halka küpelerinin arasından dilini geçirerek Jisung'un mest olmasını sağladı.
....
Ani bölüm işte.
Umarım güzel olmuştur pek umutlu değilim ama.
Neyse gidiyom ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Run Kitty -MinSung-
FanfictionSosyal anksiyetesi yüzünden herkesten uzak duran Jisung, Minho yüzünden popüler olmak durumunda kalır. Seme - Minho Uke - Jisung