8.Bölüm

190 5 0
                                    

Dave Pow;

Ortalama yarım saattir Support'la bakışıyorduk. "Hadi ama! Sıkıldım ben." diye sessizliği bozdu Support. Şu anda evin bodrumundaydık ve çıksak her halde ikimizde ölümle burun buruna gelirdik. Yani çıkmamak daha mantıklıydı. "Şu anda seninle burada durduğuma inanamıyorum!" dedim. Support ile burada birbirlerimizi net öldürecektik. Yani ikimizinde 18 yaşında olduğuna inanamıyorum. Çünkü ikimizde 8 yaşındaki çocuklar gibi kavga ediyorduk. "Sanki ben sana çok meraklıyım da!" diye devam ettirdi konuşmayı.

Yok, buradan ya ben sağ çıkacam ya da o. Ama başka bir şık daha eklersek ikimizde öleceğiz. "Çıkart bizi şuradan sürtük" diye söyledi. Hafifçe sırıtarak başımı iki yana salladım. "Onu nereden çıkardın?" dedim. "Dave çıkar bizi şuradan!" dedi. Support'u sinir etmek en sevdiğim işlerden biriydi (bu cümleyi unutmayın) sinirden dişlerini sıktığı belliydi.

Bunu daha çok fırsat bilip cebime bakıp sanki anahtar yokmuş gibi bir tepki verdim. "Anahtar cebimde değil" dedim. Şaşkınlıktan gözleri büyüdü. "Ne demek cebimde değil! O zaman nerede?" dedi öfkeyle. Bu sefer biraz fazla kızmıştı sanki. Sonra cebime daha iyi bakıyormuş gibi yaptım "Buradaymış tamam." dedim.

Rahatlamış gibi nefes verdi. Sonra arkasına baktı. Arkasında ne gördüğünü bilmiyorum ama gördüğü gibi kucağıma atladı. "Support ne yapıyorsun manyak!" dedim. Eliyle bir yeri işaret etti. İşaret ettiği yere bakınca yalnızca örümcek olduğunu gördüm. Aslında bunu fırsat olarak kullanabilirdim. Bekle bir saniye ne saçmalıyorum ben? Kendime gelmek için başımı iki yana salladım.

"Support kafamın tasını attırma şuan, örümceğe seni fırlatırım!" dedim. Tabii ki de şakaydı. Ama çok ciddiye alıp bana daha çok sarıldı. Support ile hiç bu kadar yakın olmamıştım. Ve şu an kızarmadıysam çok şanslıydım. Gerçekten ne saçmalıyorum ben? O benim ikizimdi, ona aşık olamazdım. Değil mi?

"Support inecek misin sırtım ağrıdı!"
Başını iki yana salladı. "Tamam, ben indiririm o zaman." dediğimde çok daha sıkı sarılmıştı. "Support buradan çıkmak istemiyor musun?" dedim. Tabii bu zamana kadar örümcek bir yere gitti. Fark etmiştim, Support fark etmesin diye saçmalıyordum bir şeyler. "Çıkalım o zaman ne bekliyoruz." dedi. Ah, bunun mallıkları beni öldürecekti. Kaşlarımı çatarak Support'a baktım. "İzin verirsen!" sesimin bu kadar sert bir tonla çıkmasını beklemiyordum açıkcası. Support sanki sudan çıkmış balık gibi oldu.

Kucağımdan inerken dengesini kaybedip kafası çarpacaktı. Son andan çarpıcağı yerle kafasının arasına elimi koydum. Siktir lan ben neden böyle bir şey yaptım şimdi? Support'ta doğal olarak bunu merak etti. Tedirgin olmuştum. Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Tedirgin bir sesle "Refleks işi diyelim" dedim.

Fazla inanmasada inanmış gibi yaptı. Bana ne olmuştu? Support'tan nefret ediyordum. Neden onu korumuştum ben? Şu an aklım almıyor. Sonra kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım ve sessizce içeri doğru ilerledik. Bobby içeride yoktu "Dışarı çıkmıştır." dedi Support. Olma ihtimali yüksek olduğu için kafamı sallamıştım.

Chris Pow;

"Ne yani? Bu kadar mı utanıyorsun" dedikten sonra Marcus'a bakarak güldüm. O ise bana öfkeli bir biçimde "Ya Chris sus!" dedi. "Her neyse Marcus'um. Şu dosyalara bakalım biraz" dedim ve bir dosyayı ona verdim. Gözlerini hemen benden kaçırıp dosyayı elimden aldı.

Dosyaya bakarak "Şuan işte olmasaydık daha çok eğlenebilirdik." Dedim ve Marcus'a döndüm. "Ama malesef. Şirketteyiz" dedim ve göz kırpıp saçını karıştırdım. Aniden geriye gidip "Yeter ben gidiyorum!" dedi. Bu kadar utangaç olması benim suçum değildi sonuçta. Onu sinir etmek ve utandırmak hoşuma gidiyordu sadece o kadar. "Tamam, tamam! Şaka yaptım gel buraya!" dedim gülerek.

Oflayarak koltuğa oturdu ve iç çekip bana baktı. "Odaklan Chris." dedi dosyayı açıp arkasına yaslanırken. Bende göz devirip bilgisayarıma dönüp hesaplamalar yapmaya başladım.

2 saat sonra

Hiç mola vermeden çalışmaya devam ettiğimiz için çok yorulmuştum ama Marcus da hiç yorulma belirtisi yoktu. Robot gibi hala işlemler yapıp bir şeyleri çözmeye çalışıyordu. Gözlerimi ovalayarak Marcus'a döndüm. "Yorulmadın mı hala?" Bana dönüp "Hayır. Sen yoruldun mu?" diye sordu.

"Biraz ara verelim." dedikten sonra koltuktan kalktım. "Şu denekleri bi kontrol edelim." dediğim anda Marcus bana "Sen git ben devam edeceğim" diye cevap verdi. Hâlâ korkuyordu anlaşılan. Marcus'un omzundan sıkıca tutup kendime çektim. "Hadi ama bu kadar korkak olma Marcus'um. Ben senin yanındayım." dedikten sonra Marcus'un elinden hızlıca tuttup koltuktan kaldırdım. "Ama gitmek istemiyorum!" diye sızlanmaya başladı hemen. Cevap vermedim ve emin adımlarla odadan çıktım.

Marcus Pow;

Chris beni şu an zorla deneklere bakmaya götürüyor. Çıldırıcağım artık. Bundan bir şekilde kurtulmam lazımdı çünkü herkes bize bakıyordu. Chris'in kulağına fısıldayarak "Chris bırak beni herkes bize bakıyor."dedim.

"Anlasınlar işte. Sadece benim olduğunu." dedi. Gözlerimi zar zor açık tutuyordum. "Uykum var benim." dedim. Biraz durdu "Deneklere bakarken yanımda uyursun." dedi.

Chris'in omzuna kafamı koyacağım sırada çalışanlardan biri geldi. Chris büyük ihtimalle yapmaya çalıştığım şeyi görmüştü. Duyulmayacak zor bir sesle ve dişlerinin arkasından "Geleceğin zamana başlarım!" diyerek öfkeyle iç çekti. Çalışan cebinden bir kâğıt çıkardı. Chris anlamaya çalışan bakışlar attı anlamayınca kâğıdı alıp içini okudu. Bende göz ucuyla hafiften baktım. Kâğıtta Dave ve support'un ikiz olmadığıyla alakalı bir hastane raporu vardı.
Chris bunu okuduğunda yüz ifadesi şekilden şekile girdi. "Ne?"

(777 kelime)

PartnerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin