2.Bölüm

221 7 2
                                    

(NOT:MARCUS'UN NORMALDE SAÇI YOK FAKAT BİZ BU KİTAPTA MARCUS'A SAÇ EKLEDİK 😇)

Marcus'la beraber evin içine girip kapıyı kapattım. Işıklar kapalıydı. Yatmış olduklarını düşünecekken koltukta film izlediklerini farkettim. Eve geldiğimizi fark ettiklerinde bize baktılar. Support aniden ayağa kalkıp yanıma yaklaştı.

"Neredeydin bu saatte kadar? Meraktan çatladım!"

Koltukta oturan ve hiç bir şeyi umursamadan film izleyen Dave'e baktım. İç çektikten sonra support'a döndüm.

"İş yerinde uyuya kalmışımda Marcus da beni kaldırmamış sağolsun."

Marcus bana bakıp göz devirdi. "Ne yapayım uyandırmak ayıp olur diye düşündüm işte"

Onun bu tatlı davranışına güldüm ve support'a tekrar baktım. "Bir şeyler yediniz mi?"

Dave'in sesini duyduğum anda ona döndüm. Duruşunu değiştirmeden ve sinirli bir şekilde bana bakıyordu. "Yedik, merak etme." Sıkkınlıkla iç çektim. Support'a tekrar döndüm. "Benim hala uykum var odama geçiyorum siz takılın isterseniz."

Support, Dave’e sinirli bir bakış attıktan sonra bakışlarını hemen değiştirip bana baktı.“Tamamdır, iyi geceler. ” Marcus support'a ve dave'e bakıp gülümsedi. "İyi geceler"

Beraber odaya geçtik. Ben yatağa uzanırken o da kapıyı kapattı ve puf koltuğun üzerine oturup kitap okumaya başladı. Yorgun olduğum için elimi alnıma koyup gözümü kapatıp rahatlamaya çalıştım. Pek de işe yaramamıştı. Gözlerimi tekrar açıp kitap okuyan Marcus'a baktım.

"Hey, uyumayacak mısın?" Gözlerini kitaptan ayırıp bana baktı. "Pek uykum yok sen uyu istersen." İstemeden de olsa başımı tamam anlamında salladım ve gözlerimi tekrar kapatıp uykuya dalmaya çalıştım.

Sabah

Uyurken ani bir sesle uyandım. Marcus'a baktığımda çoktan kitabı bırakıp koltukta uyumuştu. Gözlerimi ovuşturarak içeri girdim. “Noluyor lan yine?” diye hafiften sert bir tonla sordum. İkiside beni görmemişti.

“O bonibonu benim yemem lazım!” diye ortaya attı konuyu Dave. Ah, konu bulundu. Bonibonu kim yemesi lazım. “Sebep, kim dedi sen yiceksin diye?” diye sordu Support'ta. Birbirlerine dalmasalar iyi. Daha fazla dayanamayıp “İkinizde yemeyin mesela!” dedim. Support beni dinlerdi ama Dave... Fazla sanmam
Masaya baktığımda masa bom boştu. “Kim yedi lan bonibonu?” diye sordum. İkiside aynı zaman diliminde masaya bakıp aynı anda bana baktılar “Sen mi yedin?” diye ikiside aynı anda sordu.

"Salak mısınız ben niye yiyeyim?! Daha yeni uyandım zaten. Sizin sesleriniz yüzünden." Sinirli bir şekilde onlara bakarken Dave bana yaklaştı. "Nerden bilebiliriz ki? Belkide ışınlanıp yedin ve şimdi saklıyorsun bizden!" Support anında ellerini ağzına götürüp role girdi. "Aaaa evet! Kesin sen yaptın!"

Kafamı başıma koyup gözlerimi kapattıp. Saçma sapan davranıyorlardı ve daha yeni uyandığım için sinirlenmeye başlamıştım. "Off yeter. Daha yeni uyandım zaten bunaltmayın beni." Gözlerimi tekrar açtım ve onlara baktım. "Ben ikinizede alırım. Saçma şeyler için kavga etmenize gerek yok."

İkiside sevinmiş bir şekilde bana baktılar. Support birden bağırıp "OLEY!" dedi ve kulak zarımı patlattı. "Her neyse siz takılın,birazdan kahvaltıyı hazırlarım." İkiside kafasını tamam anlamında salladıktan sonra tuvalete gidip kendime gelmek için yüzümü yıkadım. Tuvaletten çıktığımda Marcus'un çoktan ayağa kalkmış ve kahvaltı için bir şeyler hazırladığını gördüm. Yanına hızlı bir şekilde yaklaştım ve saçını karıştırdım. Sevinçli bir şekilde ona baktım. "Günaydınn" Bana bakıp gülümsedi. "Günaydın Chris. Hayrola niye bu kadar mutlusun?"

Çok mantıklı bir soruydu bu. Gerçekten neden mutluydum bu kadar? Mutlu olmam için bir sebep yoktu ortada ama Marcus'u gördüğüm anda o tembelliğim gitmişti. "Bilmiyorum ama bir sebebi yok galiba,emin değilim." Tamam anlamında kafasını sallayarak bir yumurta çıkardı. "Hm tamam. O zaman gelde yardım et bana hadi."

Kahvaltıyı hazırladıktan ve yedikten sonra. Üstümü giyinip odadan çıktım. "Biz Marcus'la gidiyoruz. Size iyi eğlenceler. Masaya biraz para bıraktım istediğinizi alabilirsiniz."

Marcus Pow;

Bir insan neden patronuna aşık olur ya? Ya da ben malım bilmiyorum. Ama uyurken gerçekten çok tatlı oluyor.

Minebay'e varmıştık. Ama olmazki böyle bir şey neden Chris'in yanında zaman bu kadar hızlı geçiyor. Anlayamıyorum... Geldiğimiz gibi Chris odasına geçti ve kapıyo kapattı. Bir tane içinde insan olan televizyon almak için müsteri gelmişti. Aslında o kadarda pahallı değildi. Sadece $90 falan. Televizyonlarda tüplü televizyon.

Sonra gerekli evrakları doldurdu, parasını verip gitti. Siması bana hiç yabancı gelmiyordu çok tanıdıktı. Bende o odada çok fazla durmadım zaten kapıyı kilitleyip çıktım. Acaba Chris şu anda ne yapıyor ki? Kendime gelmek için başımı iki yana salladım. Ve sessizce “Kendine gel Marcus, o sana bakar mı sence?” dedim.

Kendi kendime konuşmak bir hobimdi. Genelde insanlar beni bu yüzden deli sanar ama. Peh, kimin umurunda! Telefona bakınca yine Chris'in başımın belası kardeşinin yazdığını gördüm. Kendisini hiç sevmem. Bir hainlik yapacak ama dur bakalım ne zaman. Mesajı bu  sefer fazla anlamamıştım. Bu sefer Chris ile ilgisi olmayan salak saçma şeyler yazmıştı. Bende telefonu kapatıp manyak gibi gezinmeye başladım etrafta. Sonra yanıma bir çalışan gelip “Chris Bey sizi çağırıyor.” Dedi. Bunu beklemiyordum şaşırmıştım ama belli etmedim ve kafamı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Odasının önüne gidince sanki beni bekliyormuş gibi hemen kapıyı açtı.

(749 kelime)

PartnerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin