Evet, şirkete gelmiştim. Hoseok yine her zaman ki gibi benden önce çıkacağını zannetmiştim ama kıskanç alfam birlikte gitmek istediği için onunla beraber evden çıkıp buraya gelmiştik. Arabadan inerken elimi sıkıca tutarak bizi selamlayan her kişiye samimi bir şekilde karşılık vermiş, ben ise bize atılan garip bakışlara maruz kaldığımız için ne yapacağımı bilemeyip Hoseok'la ilerlemiştim.
Hoseok dik ve kendinden emin duruşundan taviz vermiyordu. 2 saniye gülümsedikten sonra yüzü hemen düz bir şekle bürünüyordu. İyi bir patrondu. Herkesin de onu beğendiğini fark edebiliyordum fakat eşi bendim. Yani ağlayabilirlerdi.
Onun odasının katına ulaştığımızda uzun süredir beraber çalıştığım arkadaşlarımı görmüştüm. "Elimi bırakır mısın?" Dedim gülümsemeye çalışarak. "Seni masana kadar götüreceğim Yoongi." Dedi. "İlkokul çocuğu muyum ben alfa?" Kıskançlığı baş gösteriyordu şu an. Bu kata ulaşana kadar iyiydik aslında.
"Aşkım." Dedim kelimeyi bastırarak. "Odana git." Yolun ortasında durmuş konuşuyorduk ve ben bundan nefret ederdim. Yani yolda yürürken yolun ortasında durup sohbet eden insanlar cidden beni sinir ediyordu. Ne konuşacaksanız kenara mı geçip konuşsanız acaba?
Yanağıma kuş kadar hafif olan bir öpücük kondurup ellerimizi ayırmıştı. "Neyse bu seferlik böyle olsun." Bakışlarım Hoseok'tan ayrılırken benden hoşlanan alfanın bize baktığını görmüştüm. Bu yüzden mi öpmüştü yani? Cidden kıskançlığı hiç çekilmiyordu.
"Günaydın Vien." Dedim gülümsemeye çalışarak. "Günaydın bay Jung." Dediğinde kaşlarım çatıldı. "Yoongi'ye ne oldu?" Açıklama yapmak için dudaklarını araladığında "Biz arkadaşız Vien." Dedim ve hemencecik masama ilerledim. Hoseok bir yerlerden kamerayla burayı izliyorsa hiç iyi olmayabilirdi çünkü.
Yerime geçerken Minji yanında tanımadığım bir alfayı getirerek "Patronumuzun asistanı Yoongi. Sen de şaşırma diye söylüyorum kendisi patronumuzun eşi. Biz çok tuhaf bir anda öğrendik." Dedi. Karşımda duran alfaya neden beni anlatıyordu ki şimdi bu? "Yoongi bu da Namjoon. Kendisi bundan sonra bizimle."
"Bay Jung ve eşini tanıyorum zaten." Dedi Namjoon. Minji "Tanıyor musun? Nasıl?" Dedi. Nasıl ya? Ben neden tanımıyordum onu? "Ben patronumuzun eski arkadaşıyım demiştim ya. Biz Yoongi'yle tanışıyoruz zaten." Hoseok'un arkadaşı mı? Hoseok bana bundan hiç bahsetmemişti. "Aaa evet demiştin. Unutmuşum pardon."
Minji yanımızdan uzaklaşırken Namjoon "Benden bir sır çıkmaz merak etme." Diyerek kendi yerine geçti.
......
"Yoongi sana bir şey sormak istiyorum." Dedi Minji. İçeceğini yudumladı ardından da. "Ama çok özel olur mu bilemiyorum. Sadece merak ediyorum." Bu söyledikleri beni biraz tedirgin etmişti. Umarım cevap veremeyeceğim bir soru değildir. "Sen bay Hoseok ile evlisin. Tamam, bunu hepimiz öğrendik. Bir çocuğunuz da var." Duraksadı ve gözlerimin içine baktı. "Neden mührünü ben şimdi görüyorum?" Gerçekten de cevaplayamayacağım bir soruydu. "Cevaplamak istemiyorsan cevaplama. Öyle bir anda aklıma geldi."
Derin bir nefes aldım. Umarım inandırıcı bir cevap verebilirdim. Yoksa kendisi bir şeyler üretecekti bu konu hakkında ve bu hiç de hoş olmayacaktı. "Biliyorsun Hoseok nişanlısı öldükten sonra çok kötü bir durumdaydı ve biz de tam o zamanlarda tanışıyorduk. Hoseok gerçekten de çok kötüydü ve ben de benzer yaralar aldığım için ona yardımcı olmak istedim. Beraber birbirimizin yaralarını saralım istedim." Çokta yalan söylemiyordum bence.
"Başta arkadaştık. Sonra ikimizin hatırlamakta zorlanacağı bir geceden sonra evlendik. Aslında bunu hiç istemedim ama Hoseok çok ısrar etti. Bu süreçte de yakınlaştık." Doğrularının arasına küçük yalanlar serpiştirerek yaptığım sunum bana kalırsa tatmin ediciydi. 2 dakika da daha iyi bir yalan bulamazdım ki hem. Doğruların içine birazcık pembelik katmıştım sadece. "Anladım." Diye mırıldandı.
"İkiniz de çok mutlu olun." Gülümsedi. "Çok yakışıyorsunuz."
"Çok tatlısın." Dedim. Ayaklandı. "Ben de artık gideyim. Yarın görüşürüz." Diyerek çıktı.
Ben ise çantamı alarak bana doğru gelen kocamın yanına ilerledim. "Nasıldı günün?" Dedi. "İyiydi. Senin?" Aklıma Namjoon gelmişti. Onun kim olduğunu sormalıydım. "Benimki de sen olmasan çekilmeyecek gibi değildi omegam." Bu adam kalbimi hızlı çarptırmaya bayılıyordu herhalde. "Hoseok, Namjoon kim?"
"Eski bir arkadaşım. Şu beta işten çıkarılınca ondan rica ettim benimle çalışması için. O da kabul etti." Dedi. "İyi yapmışsın da şaşırdım ben. Keşke haber verseydin. Yani arkadaşın olduğunu bilmediğim için şaşkınlıkla karşılayabildim onu."
"Biz Namjoon'la öylesine konuştuk. Yani 2 dakika da olmuş bitmiş bir şeydi. O yüzden pek aklımda kalmamış."
Beraber arabasına geçerken Hoseok'un telefonuna bir bildirim gelmiş ve o da çok geçmeden açmıştı. Gözlerini telefonda gezdirdikten sonra bana baktı. "2 gün sonra akşam yemeğine çıkıyoruz."
"Neden?" Dediğimde arabayı çalıştırmıştı. "Anlatacağım."
.....
"Benim oğluşum nasılmış?" Hoseok benim söylediğim sözlere özenip ve beni taklit ederek bebeğimizi kucağına aldığında göz devirmiştim. Bayılıyordu böyle yapmaya. "Hoseok bunu yapmasak mı?" Dedim. "Yoongi bebeğim kafana takmasan mı artık?" Gözlerini kucağındakine çevirdi. "Hadi Yoongi babaya kızalım." İşaret parmağını kaldırarak bana salladığında İlsung ona bakarak aynısını yapmıştı. "Evet, oğlum aynen öyle." Diyerek yanağını art arda öpünce İlsung yüzünü buruşturur gibi yapıp bana doğru uzatmıştı kollarını.
"Gördün mü alfa?" Bebeğimi kucağıma alıp ona dil çıkarmıştım. "O dilini- neyse." Ona kısa bir bakış atarak tişörtümü minik elleriyle kavrayan oğlumun saçlarına öpücükler kondurmuştum.
"Çok terbiyesiz oldun son zamanlarda." Dedim yanıma oturan alfaya. "Konu sen olunca kendimi durduramıyorum."
"Ya he he." İlsung kendi kendine bir şeyler konuşurken "Çok heyecanlıyım." Diye mırıldanan alfama baktım. "Neden?"
"Öylesine." Yine bir şeyler mi karıştırıyordu bu? Akşam yemeği için farklı şeyler daha mı düşünüyordu? "Hiç inandırıcı değilsin." Gülümsemesiyle içim ısınırken ona karşılık vermiştim. Hem yakışıklı hem de çok düşünceli bir eşti. Çok şanslıydım. Çok...
"Güzel olduğunu söylemiş miydim?" Dediğinde yüzümü düz bir ifadeye sokmaya çalışmıştım. Gülümsemekten çenem ağrımıştı. "Bu arada şu İngilizce derslerine bir ara devam edelim." Dedi. "İlsung uyuyunca devam ederiz." İyi bir öğretmen olduğumu düşünmüyordum. Hoseok'a genel şeyleri öğretmekle başlamıştım. O da zaten bir şeyler de biliyordu zaten. Benim öğrettiklerimi de boş zamanlarında tekrar edip hemen aklına girmesini sağlamıştı.
"Hadi oğlum çabuk uyu." Diyen Hoseok'a garip bakışlar atmıştım. İlsung ise dudaklarını büzerek gözlerini bir bana bir de Hoseok'a bakıyordu. "Baba!" Diye haykırınca ikimizinde gözleri onu bulmuştu. "Duydun mu? Bana dedi."
"Hayır, bana dedi." Alfa kendine dendiğini zannetmesi komikti. "Bana bakarak dedi Yoongi. Gördüm işte."
"İlsung benim kucağımda Hoseok. Bana dedi o yüzden."
"Yok daha neler." Diyen alfayı takmayarak oğlumun yanaklarını öpmüştüm şapır şupur. "Bana dedi Hoseok. Kabullen." Ayağa kalkarak gözlerini kırpıştıran oğlumu sevmeye devam ettim. İlgi istiyordu ve ben de verebilmek için her yolu deniyordum.
"Biz oyun oynayacağız. Sen yalnız başına kal." Dedim nispet yapar gibi. O kaşlarını çatarken bizim odamıza ilerlemiştim. Tabii arkamızdan o da gelmiş ve yanımıza oturmuştu. Çocuk gibi somurtup "Ben de oynamak istiyorum." Dedi. İlsung ise onun gerçekten üzüldüğünü zannedip oyuncağını uzatmıştı. "Hayır İlsung, biz küsüz ona." Alfa zafer gülücükleri atarken kollarımı birbirine bağlamıştım.
İlsung haksızlık yapıyordu şu an!
______
Tatlılıktan bayılıcam❤️Bu ne güzel bir aile🥺🥺🤏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pregnant Omega |Sope✔
RomanceHoseok hastaneden dönerken genç, güzel ve hamile olan bir omega görmüştü.