"Hazır mısın?" Aynadan kendimi bilmem kaçıncı kez süzüyordum. Beğenmiştim. Güzel olmuştum ama bakmaya devam ettikçe kendimi beğenmemeye başlamıştım. "Hazırım." Dedim emin olmayan bir şekilde. Of! En iyisi bakmamak yoksa üzerimdekileri çıkarıp aşağı inmeyecektim. "Sen önden in. Ben biraz sonra gelirim."
Kafamı sallayarak odadan çıkıp asansöre yöneldim. Kimsecikler yoktu neyse ki. İneceğim kat için tuşa bastım. Neyi nasıl konuşacağımı düşünüp duruyordum. Halledebileceğimi düşünüyordum. Çok güzel konuşup herkesi büyüleceğimi düşünüp kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ta ki kalbim hızlı hızlı atıp beni rahatsız edene kadar.
Hoseok'la birçok toplantıya girmiştim. Yeri geldiğinde konuşmalar da yapmıştım ama heyecanlanıyordum işte. Buna mani olamıyordum. Of!
İndikten sonra ayakta içeceklerini yudumlayan iş arkadaşlarımın yanına ilerledim. "Merhabalar." Diyerek aralarına karışıp yanımızdan geçen garsondan bir bardak aldım. "Ortam gayet güzel. Sessiz ve sakin."
"Bay Jung sayesinde Amerika'ya gelme fırsatı bulduk ya çok mutluyum." Dedi Dongmin. "Ben de! Ben de." Minji kahkaha atarak içeceğini bitirdikten sonra Hoseok'ta görünmüştü. Birazdan başlayacaktık. İyiydim. Şu an gayet iyiydim.
Alfa ortaklarıyla selamlaşırken hep beraber o tarafa doğru yönelmiştik. Dosyamı çıkararak sayfalarını karıştırmıştım hızla.
Hoseok birkaç kelime ederken ben de aradığım sayfayı bulup konuşacağım zamana hazırlamıştım kendimi. Hoseok'un ortaklarından hasta olan da buradaydı. Hastane ziyaretinden sonra iyi olduğunu duymuştum zaten. Sapasağlam görünüyordu şu anda da. Oğlunu da getirmişti yanına. Onu pek sevmemiştim. Gelmese daha iyi olurdu ama maalesef karşımda duruyordu. İlgisizce etrafa bakınıyordu. Buradan kurtulmak istiyordu bence. E gitsene o zaman. Seni hiç tutmayalım.
Burada yapılan siteye ilgi büyüktü. Hoseok riske girmiş ve başarıyla sonuçlanmasını sağlamıştı. Şimdi de bunun hakkında konuşulacaktı ve bir de Hoseok'un garip fikirleri... Siteye sinema salonu inşaa ettirmek istiyordu. Hem de her şey planlanmışken. Herkesi bununla daha çok çekebileceklerini düşünüyordu.
Sıra bana geldiğinde boğazımı temizleyip derin bir nefes aldım. Her şeyi çok güzel bir şekilde ifade edecektim.
.....
"Yoongi İngilizcen mükemmelmiş." Dedi Minji. Vien ise en son Hoseok'la konuştuktan sonra pek de bana yaklaşmıyordu. Korkuyor olmalıydı. Üzülmüştüm biraz. "Başka dil konuşurken etkileyiciydin." Minji beni güldürürken başım hafiften ağrır gibi olmuştu.
Uzun bir konuşma olmasa bile streslendiğim için biraz yorulmuştum. "Şu siteyi ne zaman görebiliriz acaba?" Minji yakınlarımızda olan Vien'e döndü. "Seninle gidelim mi bir gün? Hem güzel bir gün geçiririz."
"O-olur, olur geçiririz." Gülümsemeye çalışarak biraz etrafta gezindi. "Bu da şu sıralar biraz tuhaf davranıyor. Anlayamadım bir türlü." Sebebini biliyordum. Herkes yakında öğrenecekti.
Kendi kendimize sohbet ederken Hoseok'un yabancı ortaklarından biri bize katılmıştı. Kendisi genç sayılırdı ve bence yaşına göre gayet gençte duruyordu.
"Your speech really touched me. (Konuşmanız beni gerçekten etkiledi.)" Dediğinde gülümsemiştim. Takdir almak hoşuma gitmişti. "Thank you for listening to me. (Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.)" Yanımdakiler meraklı gözlerle bizi izlerken onlara kısa bir çeviri yapmayı da unutmamıştım.
"Stay here and work with us. (Burada kalın ve bizimle çalışın.)" Elbette bu teklifi kabul etmeyecektim. Ben hayatımdan gayet memnundum. "Sorry i can't accept your offer. (Üzgünüm teklifinizi kabul edemem.)"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pregnant Omega |Sope✔
RomantizmHoseok hastaneden dönerken genç, güzel ve hamile olan bir omega görmüştü.