Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! <3
Adrian Barclay
Yıldızları izleyip aşktan bahseden şarkılar dinlerken Roe'ya sıkıca sarılma ve onu öpme isteğim çok daha ciddi bir hal alıyordu. Kulaklıklarımı çıkardım ve telefonumu masama bırakıp yatağıma uzandım. Ödevlerimi yapmıştım ama aklım akşamda kalmıştı. Roe'yla birlikte oyun oynamıştık ve o gerçekten mutlu görünmüştü. Ya da ben delirmiştim ve bütün bunları kafamda kuruyordum.
"Adrian?" Annemin sesiyle yatağımda doğruldum. Kapımı tıklattı ve yavaşça içeri girdi. Gözlerimiz kesiştiğinde ikimizde gülümsedik. "Oğlum," dedi ve yanıma gelip bana sarıldı. "Nasılsın?" Bunu beklediğim söylenemezdi. Ona sarıldım ve "İyiyim anne." dedim. "Sen nasılsın?" Geri çekilip gülümsedi ve "İyiyim." dedi.
"Bir şey mi oldu?"
"Hayır, hayır her şey yolunda. Sadece sana sarılmak ve nasıl olduğunu sormak istedim." Evet, bir şeyler garipti ama annem söylemek istemiyordu anlaşılan. "Tamam." dedim gülerek. Yanıma oturdu ve derin bir nefes alıp verdi. "Biliyorsun... Baban biraz otoriter bir insan. Bende ondan çekindiğim için ablanla sana pek ilgili davranamadım." Başımı sallamakla yetindim. Başarısız ebeveynlerdi ama annemi seviyordum. Sonuçta o annemdi. Avukat Amy Barclay. İşini çok severdi annem bu yüzden ben ve ablam çocukken sürekli onun ilgisini çekmeye çalışırdık. Annem elinden geleni yapardı ama iki çocuk ve kariyere aynı anda yetişmesi zordu.
"Ne demek istiyorsun anne?"
"Sadece... Seni ve ablanı çok sevdiğimi bilmenizi istiyorum. Bir şeyler kötüyse gelip benimle konuş Adrian, tamam mı? Artık büyüdün, babanla aranızın eskisi gibi olmasını istemem." Babamla aramız eskisi gibiydi zaten... Normal bir baba-oğul yerine, patron-çalışan tarzı bir ilişkimiz vardı. Evet uzun bir süre bunun için üzülmüştüm ama artık büyümüştüm ve kabullenmiştim.
Babam böyleydi işte, onun ilgisini sadece işi çekerdi. Aile onun için sadece gösterişti. Zenginlerin arasında, davetlerde sergilediği ailesi. Daha fazlası değil. Hiç olmadı.
Annem bir süre daha benimle birlikte oturdu ve bana sarıldı. Daha sonra odamdan ayrıldı ve ben yine yalnız kaldım. Bıkkınca nefesimi verip telefonumu aldım ve saate baktım. Dokuzu on geçiyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve rehbere girip onun ismini buldum. Aramalı mıydım? Yoksa sadece mesaj mı atmalıydım? Kararsız gözlerim telefonumun ekranını taradı. Onu aramaya cesaret edemedim ve mesaj atmaya karar verdim.
*Gönderilen; RoeRoe
- Hey, uyanık mısın?
Mesajı yollar yollamaz kalp atışlarım delirdi, göğüs kafesimi delip geçecek ve avuçlarımda atacak diye korktum. Roe'nun son görülmesi bir saat önceydi. Bekledim, bekledim, bekledim... On beş dakikanın sonunda bana dönüş yaptı. Heyecanla yatakta ayağa kalktım.
*RoeRoe
-Uyanığım.
Derin bir nefes alıp verdim. Ne demeliydim? Onunla konuşmak isteyip de konuşacak bir şey bulamamak berbat bir şeydi.
*Adrian
-Seninle konuşmak istedim.
-İyi misin?
*RoeRoe
-İyiyim.
*Adrian
-^-^ Ne yaptığınla ilgili biraz bilgi vermek ister misin?
Beni azarlayacağını düşünmüştüm ama beni şaşırtarak ne yaptığını yazdı.