23. Uyanış

88 11 2
                                    

İyi okumalar...



"Taehyung nerede?" Bitkin bir ses tonuyla sorduğu soruya yanıt verememişti Yoongi. Ona haber vermeyi es geçmediği doğruydu ancak Taehyung hala hastanede değildi. En kısa zamanda gelmesini umarak Jimin'e çevirdi gözlerini.

"Gelecek birazdan, acil bir telefon gelmişti de..." Jimin elini zar zor kaldırdı. Bu çocukluk arkadaşını susturmuştu.

"Bir haltlar karıştırmıyor de bana. Acil telefon yalanını yemem ben." Dudaklarını kemirirken destek amacıyla Jieun'a baktı. O sırada kapı usulca aralandı.

"Jimin? Güzelim?" Büyük adımlarla başucuna ulaşan sevgilisiyle derin bir nefes verdi yataktaki beden. Taehyung onun alnına minik birkaç öpücük bıraktı. "Nasıl hissediyorsun sevgilim?"

"Bitkin." Ağrısı yoktu ama bedeni o kadar uyuşmuş gibiydi ki bunun yüksek dozdaki ağrı kesicilerden olduğunu anlayabiliyordu. Üstelik gözlerini tam açamıyor, göz kapaklarında dev bir ağırlık varmış gibi hissediyordu. Uzun boylunun elini tutmak için kaldırdı kolunu hafifçe. Diğeri anında onun isteğine karşılık vermişti. "Sen neredeydin?"

"Bebeğim evden sana giyecek bir şeyler getirmeye gittim." Diğer elindeki çantayı kaldırdı, gerçekten de bu Jimin'in çantasıydı. Öyleyse neden o yalan söylüyormuş gibi hissediyordu?

"Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz?" Yoongi Jieun'un zoruyla ayağa kalkıp istemeye istemeye odadan çıktı. Jimin tehlikeyi yeni atlatmışken yanından ayrılmak istemiyordu. Üstelik onu bu tehlikeye atan da Taehyung'du, onu çok sevse de intikam için bir yola çıksa da Yoongi için bu gerçek değiştirilemezdi. Dişlerini sıkıp nişanlısına eşlik etmişti yine de.

"Sana bir şey olacak diye çok korktum Jimin." diye fısıldamıştı Taehyung yatağın kenarına oturup onun yüzüne yaklaşırken. Bir an duraksadı ve konuşmaya devam etti. "Gerçi oldu zaten. Ben seni o partiye çağırmasaydım böyle bir şey yaşamayacaktık."

"Neredeydin?" Tekrarlanan soruyla kaşlarını kaldırmıştı esmer adam. Jimin bunu az önce sorduğunda yeterince inandırıcı bir yanıt verdiğinden emindi oysa.

"Eve gittim dedim ya hayatım. Eşya getirdim sana. Bu çanta senin hatta, benim evde bırakmıştın. Hatırlamıyor musun?" Jimin kahverengi çantaya bakarken başını salladı. Elbette kendi çantasını tanıyordu ama Taehyung bariz bir eksikle konuşuyordu.

"Eve gittiğin inandırıcı ama bana söylemediğin başka bir şey daha var Taehyung. Hadi dürüst ol da söyle, hm?"

Bir tereddüt bulutu sardı Taehyung'u. Ona yalan söylemeyi sürdürüp alınmış gibi davranabilir, eve gittiği çok belliyken sorguya çekilmesini şaşkınlıkla karşılayabilirdi. Ancak öte yandan ona hikayeyi eksik anlatıyordu ve bu aralarına sırlar sokmaktan ötesine geçmezdi. Daha önce söylenen sırların izleri yavaş yavaş siliniyorken ve gözlerinin önüne evden önceki durağında rastladığı o sahne geldiğinde dudaklarını diliyle ıslatıp konuşmaya başladı.

"Zaten dürüsttüm, gerçekten eve gittim." diye başladı lafa. Jimin başını biraz yana eğerek onu dinliyordu. "Ama öncesinde bulmam gereken biri vardı. Sana bunu yapmasının cezasını çeksin istedim ama Lee biz seni hastaneye yetiştirirken ortadan kayboldu. Hyun ondan tek bir iz bile bulamadı. Ben de yerini biliyordur diye Sowon'a sormaya gittim. Senin başına o da koşmuştu çünkü."

Geceyi yeniden yaşıyor gibi sıktı gözlerini. Jimin'in o halini zihninden silmek imkansıza yakın bir ihtimaldi. Kollarının arasında bilincini yitiren, kanı Taehyung'un ellerine bulaşan, hafif bedeni bir külçe gibi ağırlaşan Jimin'i en yakından Taehyung görmüştü. Tüm bu travmayı en derinden o yaşıyordu ve Jimin onu şimdi anlatması için zorlamak istemiyordu. Yine de bilmesi gerekenler vardı, farkındaydı. Özellikle Hyun'un Lee'yi araması çok olası iken Taehyung'un bizzat onu aramak için çıkması durumu şüpheli bir hale soktu Jimin için.

Wanted Me So BadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin