25. Dert

80 10 1
                                    

İyi okumalar...



"Barı benim yüzümden erken açtın, kusura bakma." Jungkook elindeki şişeyi tezgahın üzerine bıraktı ve arkadaşına döndü.

"Bar açılmış bile değil Taehyung, alt tarafı sana bir içki doldurdum. Ee, anlat bakalım. Neyin var?" Alınmış bir yüz ifadesiyle ona baktı diğeri.

"Arkadaşımı görmeye gelmiş olamaz mıyım? İlla bir şeyim mi olması gerek?" Mekanın sahibi, kolundaki sevgilisinin hediyesi olan saati göstermişti.

"Benim tanıdığım Taehyung bu saatte hala çalışıyor. Dolayısıyla evet, bir şeyin var ki mesai saatinde içmeye gelmişsin." Onu uzun zamandır tanıyor olması şu şartta negatif bir öğe sayılırdı. Jungkook belli ki o konuştukça tüm düğümleri açacaktı.

"Ne yapacağımı bilmiyorum." Ucu oldukça açık ve herhangi bir noktaya çekilebilecek öyle bir cümle kurmuştu ki, karşısında en yakın arkadaşı olmasa söylemeye çalıştığı şey anlaşılamazdı.

"Jimin konusunda mı yoksa şu kolpa nişanın konusunda mı?" Nokta atışı yapmış, kafasını kurcalayan sebebi iki başlıkta özetlemişti. Taehyung Jimin'in ondan son istediğini hala kafasında tartmaya çalışıyordu.

"İkisi de dersem bana inanır mısın?" Jungkook onu yanıltmayarak başını iki yana salladı.

"İnanmam kardeşim. Mutlaka birinden biri daha çok meşgul ediyordur kafanı." Biraz duraksadı, ardından konuşmasını kolaylaştırmak adına sakince sormuştu. "Jimin nasıl oldu? Toparladı mı iyice?" Artık konuya giriyorlardı. Taehyung elini tezgaha yasladı bar taburesini biraz daha ona çevirirken.

"Ofise bile döndü. Dinlenmesini söylüyorum ama lafım bir buhar gibi uçuyor beyefendinin kulağına varmadan." Ona verdiği bir bardak viskinin aksine bira içmeyi seçen çocuk şişesinden bir yudum içti.

"Bırak çalışsın. Sen kolay bir şey yaşamadın evet ama adam vuruldu Taehyung. Bu sıradan bir şey mi Tanrı aşkına?" Gerçekten hiçbir fikri yoktu ve bu Taehyung'a nedense komik gelmişti.

"Onun için evet." diye homurdandı Jimin'in gerçekliğini bildiği için. Neyse ki Jungkook onu duymamıştı.

"Ne? Niye homurdanıyorsun lan?" İstemeye istemeye bu konuda kıvırmayı öğrenmek zorunda kalmıştı.

"Değil diyorum, sıradan değil ama umrunda da değil gibi. Yani kafasını dağıtsın tabi, buna lafım yok. Ama resmen kendini hırpalıyor çalışacağım diye. Doğru düzgün eve gittiğini bile görmüyorum." Onu her arayışında ofisteydi, bu süreçte iki kez Jimin'de kalmaya gitmişti Taehyung ama adam eve o kadar geç gelmişti ki onu karşılayamadan uyumuştu sevgilisi.

"Kaç gün oldu hastaneden çıkalı? Bir hafta olmuş mudur?" Taehyung bir elini kaldırdı ve tüm parmaklarını Jungkook'a gösterdi.

"Beş gün." Anladığını belirten bir mırıltı çıkardı diğeri. Sesli bir nefes verip konuyu değiştirmişti.

"Şu senin kayınpeder olacak herif kayıp mı hala?" Kayıptı. Jimin Taehyung'a oldukça umutlu konuşmuştu ancak adam için ötenlerin yanı sıra ötmeyen bir grup da vardı. Yeraltında herkes onu satmak için an kollamıyordu belli ki. O kadar çok sahte yere yönlendirilmişti ki aramayı planladığı birkaç yere daha bakamamıştı bile. Jungkook o yanıt vermeden konuşmayı sürdürdü. "Polise gittiniz mi diyeceğim ama nüfuzlu biri olduğu için bir işe yaramaz zaten, değil mi?"

"Aynen öyle. Bir yolunu bulacağız, öyle umuyorum. Başka çaremiz de yok ya gerçi." Bir yolu Jimin'in yoluydu ve Taehyung bu yolu takip etmekten beklendiği üzere pek de memnun sayılmazdı. Hiç içi almasa da söylediğinde haklıydı, başka bir çare yoktu.

Wanted Me So BadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin