Yeni Bir Sabah

13 7 0
                                        

- Anne...

- Benim evlat.

Saçlarımı okşayan kişinin annem olduğunu sanmıştım ama biraz gözümü araladığımda o kişinin dedem olduğunu gördüm. Bir an sanki her şey bir kabusmuş ve annem beni tekrar saçlarımı severek uyandırıyormuş gibiydi.

- Biraz daha uyuyabilir miyim dede? Hem gece gece beni neden uyandırdın ki?

Dedem biraz gülümsedi ve yanımdan kalkıp parmağıyla saati gösterdi.

- Eminmisin ufaklık, saat sabahın yedisi. Hadi kalk ve giyin, kahvaltı her gün aynı saatte oluyor ve sen de bu evin bir ferdi olduğun için kahvaltıyı bizimle aynı saatte yapmak zorundasın ve itiraz istemiyorum, aşağıda görüşürüz.
Son sözlerini söylerken odadan çıkmıp koridordan söylemişti.

Vay be... Gerçekten o kadar uyumuş muydum? Gerçe bu uyku ruhumdaki ağırlığa ve bedenimdeki yorgunluğu hafifletmemişti. Belki bende annem kadar uzun bir uykuya dalsam, sonsuza kadar bu acılardan kurtulabilirdim ama annemin canını yakan kişiyi bulmadan buna hakkım olmadığı geldi aklıma. Mezarlıkta yemin etmiştim ve annem kendimi bildim bileli bana verdiğimiz sözlerin arkasında durmamız gerektiğini, eğer duramayacaksak da söz  vermekten kaçınmamız gerektiğini öğretmişti.
Hala yatakta bu düşüncelerimle boğuşup çatıyı izlerken kapı iki kere tıklatıldı ve açıldı. Gelen Hatice ablaydı.

- Küçük hanım, dedeniz kahvaltı masasında sizi bekliyor. Hazırsanız aşağıya inmenizi rica ediyor.

Yatağımdan kalktım ve aynada kendime baktım. Tüm kıyafetlerim evde kalmıştı. Ben hala o günkü okul kıyafetleri içindeydim. Biraz dikkatli baktığımda gömleğimin kollarındaki kan dikkatimi çekti. Bu annemin kanıydı...Görmemle gözlerimin dolması bir olmuştu... Bunu farketmiş olicak ki Hatice abla hemen yanıma geldi.

- Küçük hanım, eğer isterseniz verin bu gömleği yıkatayım.

- Yanımda başka kıyafet yok Hatice abla ve yıkatmanı istemiyorum.

Sesim titrek çıkmıştı ve gözlerimde ki yaşlar yavaşça yanağımda süzülmeye başlamıştı. Hatice abla da ağlamak üzere gibiydi. İçimden bir ses ona sarılmamı söyledi ve kendimi onun kollarına atıp gözyaşlarımın akmasına izin verdim.  O da kendini geri çekmedi ve sarıldı. Saçlarımı seviyordu, annem de böyle severdi. Eğer yanımda olsa oda böyle severdi.

Hatice ablanın sesi biraz kendime gelmeme yardımcı oldu:

- Küçük hanım, lütfen ağlamayın beni de ağlatacaksınız. Lütfen, gelin yüzünüzü yıkayın. Siz yüzünüzü yıkarken ben oğlumun kıyafetlerinden getireyim size. Hadi, lütfen ağlamayın.

Sesi endişeli ve üzgündü, göz yaşlarımı siliyordu parmaklarıyla ama tekrar akıyorlardı. Biraz geri çekilip başımla onayladım ve odamdaki lavoboya yöneldim, o başımla verdiğim onayı alır almaz odadan çıkmıştı ve koridorda koşarak gittiğinin işareti olan sık adım sesleri yankılanıyordu.
Ben yüzümü yıkayıp gömleğimi çıkarttım ve yatağıma oturup onu incelemeye başladım. Kan sadece gömleğimin kollarında değil, elimin kıyafetimde dokunduğu her yerimdeydi. Bunlar o günün iziydi, o günün hatırasıydı.
Koridorda tekrar koşar adım ayak sesleri yankılandı ve kapım nazikçe tıklatılıp hızlıca açıldı. Gelen Hatice ablaydı, elinde de bir kaç kıyafet vardı. Hemen yatağıma yaklaştı, ellerindeki kıyafetleri bıraktı ve gömleğimi almaya yeltendi. Hemen geri çektim ve almasını önledim.

- Yıkanmasını istemiyorum, bir kutu varmı? Gömleği ve eteği orda saklamak istiyorum.

Geri çekilip bir bana bir de gömleğe baktı ve ardından:

Şah MatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin