Kukla

82 25 3
                                    

Bölüm Şarkısı: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Tutun Sen Bana

Her şey fazlasıyla sıkıcıydı. Elimdeki makaleden notlar çıkarıp defterime geçirirken getirilen atıştırmalıkları ağır ağır yiyordum. Odağım tamamen kendi oturduğum alanda ilgilendiğim şeylerdeydi hiçbir şekilde sağıma soluma bakmıyordum.

Sabah 6 da uçağa binmiştim şu an saat 12'ydi. 6 saati bitmiş geriye 5 saatlik yolculuğum kalmıştı çoğu gitti azı kaldı dedikleri bu olsa gerek herhalde.

"Pilotumuz size bizzat iletmemi istedi." Uçaktaki kütüphane sessizliği bu sesle bozulurken ağrıyan boynumu ovuşturup arkama yaslandım. Kurabiye adam teşekkür ederken gözlerimi kısıp bir ısırık aldım getirilen yulaflı kurabiyelerden. Pilot tanımak nasıl bir seviyeydi acaba, babamın tanıdığına emindim ama ben bu seviyeye ulaşamazdım mesela. Hayır bir de çok mu gerekliydi.

Saçlarımı daha fazla açık kullanamayacağımı fark edip elimdeki kalemle topladım. Tam şu an hiçbir şeyle uğraşmak istemiyordum. Beğendiğim bir filmi açıp koltuğumu arkaya doğru yatırdım. Herkes uyandığına göre benim dinlenme saatim gelmişti.

Yolculuklarda etrafımdaki insanlar uyursa asla gözümü bile kırpmazdım. Garipti ama sanki nöbet tutuyormuşum gibi gelirdi. Herkesin canı bana emanet olsa ne yapabilirdim acaba?

Savunma sanatları dersi alıyordum ama silahla baş edemezdim mesela ya da bomba. Bir filmde uçağa bomba yerleştirip tasarlayan kadının çocuğunu da gizli bir bölmeye kapatıyorlardı. O filmi izlediğimden beri her uçağa bindiğimde normal gözüken insanlar da dahil herkese şüpheyle yaklaşıyordum. Orada hostes bile kötü adama çalışıyordu.

Sonu mutlu bitmiş olsa da filmi bitirene kadar gerginlikten ağrıyan bacaklarımı asla unutamazdım. Böyle bazı fobilerimin kaynakları filmlerdi. Son durak yüzünden asla hız trenine binmezdim mesela. Solaryumdan da çok korkuyordum orada biraz kaza kurşunu olmuş olsa da benim için korkunç yerlerdi.

Oturduğum yerde bağdaş kurup kahvemden bir yudum aldım. Film yaklaşık 2 saatimi alırken kendimi sürekli bir şeyler yerken bulmuştum. En son bu kadar yediğimde kendimi depresyonda olduğuma ikna etmiştim. Şu an ise sadece sıkıntıdan yiyordum. Muhtemelen başkaları için abartılacak seviyede değilken bana çok gelmişti.

Neyse ki okulun yakınlarında bir spor hocası ayarlamıştım. Bir de bir salona üyelik yaptırmıştım ki burada aldığım derslere orada da devam edebileyim. Uzaktan bakıldığında zayıftım ama en azından başıma bir şey gelse, en basitinden çantamı çalmak isteyen biri olsa ona karşı direnecek kadar güçlü olmalıydım.

Sağlıklı yaşamı da seviyordum bu açıdan okulun aktivite grupları çok işime yarayacaktı. Aktif ve sonuna kadar eğlenceli bir yıl geçirmek güzel olurdu. İstanbul'dan farklı olarak kendi dilimi konuşmayacaktım sadece. Ama orada da çok yabancı öğrenci olduğu için ortamlarına biraz aşinaydım. Altından kalkabilirdim.

Son üç saate girerken lavaboya gitmek için kalktım yerimden. Ayaklarım uyuşmuştu resmen oturmaktan. Elimi yüzümü yıkayıp kendime çeki düzen verdikten sonra çıkıp oturduğum koltuğa geri dönmeye başladım. İnsanların uçmaktan sıkıldıkları suratlarından belli oluyordu. Bu açıdan yine de iyi şartlar altında gittiğim için mutluydum.

Yan tarafımda oturan adamla göz göze gelince şöyle bir baktım kendisine alıcı gözle. Adamı bir daha nerede görecektim zaten. Üstündeki beyaz gömleğin kollarını sıvamış ilk üç düğmesini de açmıştı. Kendi kendime gözlerimi devirip yerime oturacakken sallantıyla hemen koltuğa tutundum.

Türbülansa girilecek an şu an mıydı gerçekten?

Kısa süreli olsa da bir tık beni germişti ama yerime oturup kemerimi taktım hızla. Hostesler irtifa falan bir şeyler diyordu ama geçtiği için önemli değildi şu an. Kaldı ki bu tarz şeyler normaldi sadece ben alışamıyordum.

Yan(a) YanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin