Bakış

414 40 8
                                    

Selaaaam!

Bu kitabın birkaç bölümünün hazır olduğunu bildirmek isterim. Başlangıç tarihimi buraya atıyorum (17.08.2023) ve sizlerden de bu hikayeye başladığınız günü buraya kaydetmenizi bekliyorum. 

Hoş geldiniiiiizzzzzz 

-*-*-*-*-*-

Bölüm Şarkısı: V 'Rainy Days' 

Fakültenin bahçeye inen merdivenlerini yavaş yavaş inerken elimdeki dosyayı çantama koydum. Okuldaki işlerimi tek tek halletmem haftalarımı almıştı ama sonunda son evrakı alabilmiştim. Sorumluluklarımı tek tek yeni insanlara devretmiş buradaki tüm kimliklerimi de öğrenciliğimle birlikte arkamda bırakmıştım.

Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakınca gülümsedim. Açık mavi gökyüzünün yanı sıra yerdeki sararmış yapraklar ve yüzüme hafifçe vuran rüzgâr sonbaharın habercisi olabilirdi belki ama Eylül ayına girmiştik ve hava hala sıcacıktı. Üzerimdeki elbisenin etekleri arada rüzgarla salınsa da yaz mevsimini yaşadığımızı söyleyebilirdim.

Dönem henüz başlamadığı için okulun nüfusu baya bir düşüktü. Yine de gördüğüm tanıdıklarıma gülümseyerek selam verirken birkaç hafta önce arkamdan neler konuşulduğu aklıma geldi.

İnsanların suçu yoktu, en yakınlarım tarafından darbe alınca onlar da duyduklarını konuşmuşlardı haklı olarak. Onlara bir şey diyemezdim. Haktan'la birlikte vakit geçirdiğim bu okulun her köşesinde sinirlerim tepeme çıkıyordu, artık kırgınlığım kalmamıştı bile.

Ayaklarımın altında ezilen yaprakları görünce benim de onlardan bir farkım yokmuş gibi geldi. Günden güne solmaya başlamıştım ki bu fırsat geçmişti elime. Her şeye en baştan başlama fırsatı. Bu şans herkese her zaman verilmezdi o yüzden doğru zamanı kaçırmak istememiştim.

Şimdi mevsimler geçip kışın geleceğini ama kışı burada değil de bambaşka bir ülkede yaşayacağımı bilmek hem ürkütücü hem de heyecan vericiydi. Zor olmasına rağmen bu kararı verebildiğim için kendimi tebrik etmek istiyordum. Olduğum yerde durup kendi omzuma pıt pıt diye vurdum.

Aferin kızım, en iyisi sensin.

Cebimde titreyen telefonumu çıkartmadan önce önümde duran arabaya baktım çatık kaşlarla. Arabadan inen adamı tanıyordum neden geldiğini de tahmin edebiliyordum açıkçası. Ceketinin düğmesini ilikleyip bana belli bir mesafede durduğunda merakla baktım suratına. "Babanız sizinle görüşmek istiyor. Gidelim mi?"

"Arkadaşımın yanına gidiyorum akşam eve gideceğim zaten. Neden aramak yerine sizi gönderdi?"

"Önemli bir meseleymiş sanırım efendim. Size arabaya kadar eşlik edeyim." olumsuz yanıtı kabul etmeyeceği belliydi. Başımı aşağı yukarı sallarken "Sürekli peşimde mi geziyorsunuz?" diye sordum.

Beni cevaplamak yerine kapımı açarken nefesimi üfledim. Oldu o zaman.

Gelen mesaja cevap verip Elif'e biraz geç geleceğimi haber verdim. Babamın ne diyeceğini bilmiyordum ama açıkçası şu durumda çok önemli değilse beni yanına getirsinler diye adam göndermeyeceğini de tahmin edebiliyordum.

Elimi yanağıma yaslayıp yolu izlemeye başladım. Kulaklığımı takarken dizlerimin üstünde duran dosyayı yanımdaki boş yere bırakıp tekrar yolu izlediğim cama dönmüştüm.

Son zamanlarda toparlanma konusunda daha verimli adımlar attığımı düşünüyordum. Sonuçta herkesin başına gelen bir şeydi ilk defa benim başıma gelmiş gibi davranamazdım. Ama ben daha savunmasızdım sanırım. Zaten insanlara zor güvenen ben için aldatılmak ağır bir yüktü.

Yan(a) YanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin