BÖLÜM 1: GÖREV

18 2 1
                                    


Artık sevinmenin haram olduğu noktaya gelmiştim.

Uğruna yıllarınızı harcadığınız işin aslında önemli olmadığını fark etmek berbattı.
Sevdiklerinizle gülebileceğiniz onca zamanın yitip gitmesi.

Mutsuzluğu gizlemek için gülmek mi gerekirdi?
Korkununu gizlemek için çeneni dik tutmak mı gerekirdi? Güçlü olmak için ağlamamak mı gerekirdi?
Güçlü gözükmek için tasasız ve yargı dağıtan mı olmak gerekirdi?
Güçsüz olmamak için duyguları bırakmak mı gerekirdi?

Her şey başlarken biter miydi?

İnsan hayatını elleriyle kirletir miydi? Uğruna inanılanların yalan olması nasıldı? Karanlıkta diye kötü sandığımız insan neler hissediyordu? Kaybedecek hiçbir şeyim yok diyen kazanacağınıda kaybeder miydi? İnsan gülerken acı çeker mi?

Uyku düzeni diye bir şey kalmamıştı bende, geç yatıyor gereğinden erken kalkıyordum. İşyerindeki performansımdan eser kalmamıştı. Böyle bir psikolojide olmak pekte iyi olmayan eski yılları yad etmemi sağlıyordu. Zorlu durumlarda en soğuk kanlı ve müsterih olan ben, artık kaygı doluydum. Belkide gereğinden çok abartıyordum Aydın amcamın ölümünü. Aydın amacamın ölümünün bu denli muallak olması gece uykularımın kabusu oluyordu.

Aydın amcamın bu ani ölümü beni dumura uğratmakla beraber sarsmıştı. Bu külfet dayanılmazdı. Hayat bana tüm bu acıları reva görüyordu demek. Küçüklüğümün kahramanı Aydın amca şimdi beni öylece bırakıp gitmişti.

Kim itilip kakılan aciz bir çocuğa bakmak isterdiki? O istemişti, yetimhaneden kaçtığımda ne bir yer biliyordum ne de sığınacak kimse. Kader onu karşıma çıkarmıştı.

Yetimhaneden kaçtığımda yetimhane görevlilerinin arkamdan kovaladığını düşünüyordum, arkamı gözetlemek için döndüğümde yere takılıp Aydın amcanın ayaklarına kapaklanmıştım.
Beni kucaklayıp evine götürmüştü, sıcacık çorbasıyla karnımı duyurmuştu. Yaralarım temizlemişti. Yaşadıklarımı uzun uzun dinlemişti. Arkadaşlarımı bulacağına dair söz vermişti. Beni dışarıya çıkarmıştı, arkadaşlarımı bulmaya gittiğimizi söylemişti.

Kendimi yetim hanenin önünde bulduğumda hislerimi hiçbir cümle açıklayamazdı. Tam kaçacağım sırada bileğinden sımsıkı tutup emin adımlarla yetimhaneye yürümüştü. Yetimhanedeki her çalışan beni gördüğünde gözleri öfkeyle doluyordu. Beni bu cehenneme geri götürmeye giden adamın elini daha sıkı tutmuştum.

Hayatın bana göz kırptığı anlardan biri olduğunu o zaman anlamamıştım. Saatler sonra yetimhaneden çıktığımda yüzümde güller açıyordu. O yetimhaneden Aydın amcanın sahiplendiği kızı olarak çıkıyordum.

Ama o şimdi yanımda yoktu...

Her veda izini bırakırdı. Bıraktı.

Hangi veda kolaydı?

..

O herşeye rağmen ne olursa olsun kendimi üzmememi öğütlerdi.

Ona hep amca olarak hitap etmemi isterdi, gelip geçici dünyada senin zaten bir baban var derdi.

Onun için hiçbir şey olmamış gibi gülümsemeye çalışarak  hayatıma devam ediyordum.

..

Aylardır beklediğim günün sonunda gelmesi adına uyandım, bu sabah sonunda terfi alıp rütbemi yükseltecektim. Yataktan hızla kalktım ve elimi, yüzümü yıkadım. Dışarıda mükemmel bir son bahar havası karşılıyordu insanı. Adımlarımı hızlandırarak mutfağa girdim. Kendime bir bardak su koydum ve şu sıralar doktorun uygun gördüğü için verdiği düşük dozlu sakinleştirici ilacımı içtim.

HAREKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin