İyi geceler, geç gelen bölüm için üzgünüm, öyle yoğundum ki ancak bugün girebildim ve hemmen yazıp geldim. 🤭
Yalniz ben fici yazmaya basladım ve jk-mingyu daha fazla görünmeye basladi hahah
Bence güzel bir bölüm oldu. Umarım okurken bolca yorum yaparsınız ve bende heveslenip hemen yazmaya başlarım
Keyifli okumalar.-
Jeongguk gerginlikle bir adım geriye gitti. Mingyu'dan korkmuştu, ayrıca alfa ve deltanın arasındaki auro olduğu yerde biraz daha küçülmesini sağladı. Sıkıca tuttu çantasına indirdi gözlerini ve eğdi başını. Taehyung Mingyu'ya döndü, keskin gözleri alfanın kırmızı gözlerine kitlendi.
"Yağmur yağıyor, içeri geç ve dinmesini bekle."
Mingyu çenesini kastı, Jeongguk âdeta deltanın arkasına saklanıyor ve kendisini bir düşman olarak görüyordu. Kaynayan kanı biraz daha hızlandı damarlarında. İkisini bir arada görmek istemiyordu bu nedenle "Şemsiyeni ver hyung." Dedi. Hâlâ kapının önünde dikiliyor ve ıslanmayı önemsemiyordu. Odağındaki tek Jeongguk'tu. Islanmış uzun perçemleri arasından Jeongguk'a baktı.
Taehyung durdu ve Jeongguk'a döndü tekrardan. Savunmasız kurdu bir hayli korkmuş olmalıydı bu yüzden Mingyu ile gitmek istemiyordu.
Ona güvenmiyordu.
"Sözümü dinle ve içeri gir Mingyu-"
"Hyung, anne ve babası çok endişelenmiş ve bekliyorlar. Daha fazla duramayız." Mingyu bu şekilde kurtulamayacağını fark etti. Gözleri Jeongguk'u buldu tekrardan. "Hadi Jeongguk, saat geç oluyor." Sesinde sabırsız bir ton vardı. Hoşlandığı kişinin başka biriyle yalnız olması durumu canını çok sıkmıştı. Buradan gitmek ve onunla konuşmak istiyordu. Kendisini affetirmeliydi.
Taehyung daha fazla bir şey demedi. Yan kapıdaki odaya girip şemsiyeyi aldı, ardından Jeongguk'un elini tutup ona verdi. Jeongguk kafasını kaldırıp kendisinden büyük olan deltaya baktı. Gözlerinde kendi yansımasını görebiliyordu, ela gözler âdeta burada kalmak istiyordu. "Söylediklerimi unutma, ne zaman istersen gelebilirsin." Taehyung son cümleyi Mingyu'ya bakarak söylemiş, tek kaşını kaldırmıştı. Alfa bakışlarını bir suçlu gibi kaçırırken deltanın baskınlığına karşı gelememişti. Dudaklarını birbirine bastırıp burnundan sinirli bir nefes verdi.
"Teşekkür ederim, Bay Kim." Jeongguk burukça gülümsedi, bir daha görüşebilirler mi bilmiyordu fakat minnet duymuştu. Kendisini geri çevirmemiş, onunla konuşmuş ve hatta nasihat bile vermişti. Taehyung hafifçe duraksadı, Jeongguk'un sesindeki güven, bakışlarındaki sıcaklık ile kahve gözleri yoğunlukla parladı. Jeongguk'un kurdunu hissetti, içinde anlam veremediği bir kıpırtı oluştu.
Mingyu daha fazla dayanamadı ve Jeongguk'un elini kavradı. Küçük ilerleyip şemsiyeyi açarken döndü ve "Görüşürüz, Bay Kim." Dedi. Taehyung ise hafifçe gülümsedi ve onayladı, gözleri Mingyu'yu bulduğunda dudaklarını araladı ve, "Görüşürüz, ve bir daha şiddete başvurma, Mingyu." Dedi.
Bunu söyleme sebebi Mingyu'nun kendisinden zayıf olanlara karşı tutumuydu ve bu, büyüğü olarak sinirlerini geriyordu.
Taehyung hâlâ onlara bakıyorken Mingyu'u duyduğu cümle ile durdu ve deltanın gözlerine baktı. Söylediği tehdit vari cümle bir kavgayı başlatmasına sebep olabilirdi. Delta kollarını bağlamış ve dudağının kenarını kıvırmıştı. Hiçbir şey yapamayacağını ve öylece kabul edip gideceğini biliyordu. Mingyu yutkundu, hoşlandığı kişinin yanında âdeta ufak düşürülmüştü. Karşılık vermek istedi, ama sadece bir istekti. Daha fazla burada kalıp sorun çıkarmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wicked Game / TaeKook
Fanfiction"Cesaretin olmadan ne yapabileceksin ki? "/Omegaverse