Öncelikle Bayramınız kutlu olsun asklar😌😙İlk bölüm ile karsinizdayiz, bolca yorum yaparsaniz çok mutlu olurum hem de daha da heveslenirim🥺🤍
Keyifli okumalar✨
-
Gri bulutların çevrelediği Ay gökyüzünü aydınlatan tek ışık kaynağını kendine saklarken her yer kapkaranlıktı. Hava hafif esintili, kasvetliydi. Baykuşlar akşamın karanlığındaki sessizliği bozan tek hayvanlardı.
Bir de Jeongguk ve annesi.
"Gelmek istemiyorum dedim. Ben artık yetişkin bir bireyim anne, bırakın da kararlarımı kendim vereyim. " İsyanla annesine baktı. Neden zenginlerin birbirleriyle yarışa girdiği büyük bir davete katılmak zorundaydı anlamıyordu. Böyle yerler kendisini boğuyorken bir de aile baskısına maruz kalıyordu.
"Biz bir aileyiz, bu yüzden sen de gelmek zorundasın." Annesi uzun saçlarını tararken söylendi. "Ayrıca güzel bir ortam olacak, hem yaşıtın da var. Arkadaş olursun."
Bıkkınlıkla bir nefes verdi Jeongguk. Aklını kaçıracaktı. Her zaman anne ve babasının dediği oluyordu. Yirmi iki yaşındaydı fakat ailesi beş yaşındaymış gibi muamele gösteriyordu. Artık bu durumdan sıkılmıştı.
"Peki arkadaş isteyip istemediğimi sordun mu anne?" Sesi sinirden dolayı biraz yükseldi. "Çünkü istemiyorum. Lanet olasıca davete gitmek ve saatlerce boş boş oturmak istemiyorum!"
Bunlar son sözleri oldu. Ela gözleri sinirle parlarken annesinin çatık kaşlarına ve kırmızılaşan irislerine aldırmadan görkemli salonun merdivenlerinden çıkmaya başladı. Gerçekten anlamıyordu, her zaman sevmediği şeyleri yapmaya zorluyorlardı ve başkalarının yanında kendisini çok seviyorlarmış gibi davranıyorlardı. Daha kötüsü de ailesinin bunu asla anlamamasıydı. Bu ilk değildi, Jeongguk defalarca kez aynı duruma düşmüştü fakat en sonunda yine onların dediği oluyordu.
Sert adımlarla ahşap kapısını açtı, içeri girip sertçe kapattı. Elleri sinirle uzun saçlarından geçti. Çift kişilik yatağına oturdu ve bir süre derince nefes alıp verdi. Birazdan babasının geleceğini adı gibi biliyordu. Bu defa kararlı olacak ve babasına itaat etmeyecekti. Gidecekleri aile daveti belki de ufacık bir şeydi fakat Jeongguk bu işi inada bindirmişti.
Biraz daha sakinleşmek adına ufak masasındaki tütsü çubuklarından bir tane aldı ve yaktı. Çubuktan çıkan dumanla birlikte odayı esir alan sandal ağacı kokusuyla gözlerini kapayıp derin bir nefes çekti ciğerlerine. Ardından kendini sırt üstü geriye attı. Sandal ağacının kokusu gerilen kaslarını gevşetmiş ve rahatlatmıştı. Ardından düşünmeye başladı. Anne ve babasının da alfa olması işine gelmiyordu. İkisi de dominanttı ve onlara söz dinletmek, laf anlatmaya çalışmak tıpkı kör bir insana renk anlatmak gibi zordu. Her zaman onlar ne derse onu yapmak zorundaydı. Bu onların doğasında vardı. Güçsüz olan ezilirdi.
Pekâlâ Jeongguk bir vita olduğu için kendini daha şanslı görüyordu. En azından sadece bir omega değildi. Bir tarafı alfa gibi baskınken diğer yandan omega kadar hassastı. Bu yüzden kendini daha iyi koruyabiliyor ve savunabiliyordu. Yine de bir alfaya baskınlık kuramıyordu.
Aradan dakikalar geçti, yatağında bir sağa döndü bir sola. Tütsü neredeyse bitmek üzereyken içindeki kurdu mayıştırmış, tatlı bir uykuya dalmıştı.
**
"Kesinlikle gelmek istemiyor." Bayan Jeon iç çekerek eşine baktı. "İyice asosyal oldu, kendini sürekli eve kapatmak istiyor. Endişeleniyorum-"
"Merak etme, onunla konuşacağım." Bay Jeon eşinin ellerini kavradı ve iri, parlak gözlerine baktı. "Biliyorsun artık bir yetişkin ve haliyle evde, bizimle durmak istemiyor. Kendi başına ilerlemek istiyor." Bay Jeon biliyordu ki oğlu kendini bir vita olarak değil, alfa olarak görüyordu. Özgüvenliydi ve cesaretliydi de. Her ne kadar oğlunun böyle olması hoşuna gitsede dışarısı tehlikeliydi. Bir alfaya baş gelecek kadar maalesef ki güçlü değildi.