yorum sınırı 15, oy sınırı 15+
iyi okumalar🩷⋆·˚ ༘ *
Daha önce hiç duymadığı kadar büyük bir öfke ve yükseklikteki ses adını haykırırken arkasından sesin geldiği yöne döndü. Zümrüt yeşili cüppesine tezatlık oluşturacak şekilde kıpkırmızı kesilmiş yüzü meşalelerin altında parlıyordu Profesör McGonagall'ın.
Sırtını dikleştirip elleri arkada beklerken çenesini hafifçe kaldırdı, yüzünü onunkiyle denkleştirdi. Bu karşısındakine baskın olduğu hissiyatını vermek için sürekli uyguladığı bir taktikti.
Kızı tam karşısında durduğunda ağzından garip bir inilti çıktı kadının, bir şey söyleyecekti de herkes önünde konuşamıyordu anlaşılan. "Bay Black onu bulduğumuzda senin bir cincüce kadar gaddar olduğunu ve zaten cincüceye benzediğini sayıklıyordu, odama teşrif edip bana olanları açıklar mısın?"
Mankafaya da bakın hele, cincüceymişmiş(!) bahse varım cincüceler Black'ten daha zekidir, diye düşündü.
"Memnuniyetle, Profesör, ama önce yiyecek bir şeyler almalıyım." dedi hemen. Karnı açlıktan zil çalmıyordu,
borazan üflüyordu.Elindeki asasını öfkeyle sıkarken gülümsedi kadın. "Bay Lupin size bir şeyler ayırır." derken masanın bir diğer ucundaki sınıf başkanına el salladı.
Sağ yanağı fırın soteyle dolu olan Remus, bir an için çiğnemeyi bırakıp yüzüne afallamış bir ifade kondurdu. Önce profesörün kime el salladığını anlamak için etrafına bakındı ama kendisine olduğunu anlayınca beceriksizce gülümseyip karşılık verdi. Utanmış gibiydi ve oldukça şapşal görünüyordu.
Marceline Gryffindor bölüm başkanını odasına doğru takip ederken Remus'un sevdiği şeylerden ayırması için dua ediyordu.
Kurşuni renkteki kapı içeri doğru açıldığında hemen girdi, başları öne eğik bekleyen Sirius'la James'in yanına geçti.
İkisi de hâlâ yoğun bir leş kokusu yayıyordu etrafa, öyle ki odanın yerden tavana uzanan pencerelerden birinin kanadı dışa doğru açılmıştı ama yine de içerideki havayı temizlemeye yetmiyordu.
Marceline en az on adım kıyılarken fişek gibi geçti Profesör onun yanından, saçları onun ardında bıraktığı esintiyle havalandı. Yaklaşık on dakikalık bir azarlamanın ve cezalarının verilmesinin ardından hepsini yatakhanelere gönderdi.
İki oğlana inanmadığı için kızı da yaşananların tamamen bir hata ve Mrytle'ın suçu olduğunu savununca biraz yumuşar gibi olmuştu kadın, neyseki sadece beşer puan silmişti kişi başı.
Olayın aslı ise şuydu: Mrytle, Sirius'a aşkı ilan etmişti ama tüm kibri üzerinde olan genç Black onu küçümsediği gibi aşağılayıcı -hayalet olduğunu falan söylemişti muhtemelen- birkaç sözle onu reddetmişti. Sinirlenen Mrytle her nasıl olduysa klozet sifonlarını bozmuştu, asasız büyü deneyen Sirius'da boruların patlamasına sebep olmuştu.
. . .
Kuleye döndüğüklerinde ortalık sakindi, gidip Remus'tan yemeğini alıp teşekkür etti ve odanın bir köşesine geçip oturdu. Yine tek başına akşam yemeğini bitirdi.
Hogwarts sınırları içerisinde yalnızca Remus'u sevdiğini itiraf edebilirdi. İlk gün, ilk hafta ve şimdi bile genç kıza en çok yardımcı olup yabancılık çektirmeyen kişi oydu çünkü. Belki başka bir zamanda, başka şartlarda karşılaşmış olsalar arkadaş olabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
torna a casa | james potter
Fanfiction"Eve dön, çünkü kaybolmaktan korkuyorum." . . . Minerva McGonagall'ın kızı, tüm hayatını Fransa'da bırakıp İngiltere'ye gelen Marceline, üzerinde sihirle oynanmış anılarının sahilerini bir bir hatırlamaya başladığı...