0.5

140 29 10
                                    

"'Yeonjun, odaklan. Çalışmaya başladığımızdan beri hata yapıyorsun. Biraz daha devam edersen seni vokal yaptığıma pişman olacağım."

Huening Kai haklıydı. Kafam bambaşka bir yerdeydi. Dün gecede takılı kalmıştım. Sevgili değillerdi, biliyordum. Hatta emindim. Soobin tam gözlerimin içine bakarken, önümdeki shot bardağını tek yudumda bitirmemi beklerken bırak içmeyi göz ucuyla bile bakmamıştım içkime.

"Haklısın. Üzgünüm, devam edelim."

Kai iç çekerek başını salladı. Gruba komut verdiğinde en baştan başlamıştık çalışmaya. Beomgyu ve Taehyun arasındaki gerginlik barizdi. İkisi de göz göze gelmekten kaçınıyordu, bir öneri yapacaklarında ya da soru soracaklarında ya bana geliyorlardı ya da Kai'ye. Grubun iyiliği için bunun çözülmesi gerekiyordu.

Parça bittiğinde gitarımı bir kenara bıraktım. "Taehyun ve Beomgyu paslanmış gibi hissediyorum. Ne zamandır prova almıyorsunuz? Okul çıkışı buluşup çalışsanız iyi olur." Onay isteyen gözlerle Kai'ye baktım. "Bence de, iyi fikir." Taehyun ve Beomgyu homurdanıp itiraz etmeye çalışsalar da karar çoktan verilmişti. Yarım ağız bir sırıtışla Beomgyu'ya göz kırpıp çıktım sınıftan.

Soobin okula gelmemişti, umursamadım. Gelmemesi benim için daha iyiydi. Eskiden ne zaman onu görsem parmak uçlarım karıncalanır,  midemde kelebekler uçuşmaya başlar, dilim dolanır kelimelerim birbirine girerdi. Şimdi ise yalnızca kramplar giriyordu mideme.

"Yeonjun!" Arkamdan gelen ses ile adımlarımı durdurdum. Huening Kai peşimden geliyordu. "Kai?"

"Konuşabilir miyiz?" Başımı salladım. O an saniyeler içinde konuşabileceğimiz yüzlerce konu düşündüm. Aralarında konuşmak istemediğim tek bir konu vardı, aklıma geldikçe başımı döndüren, midemi bulandıran bir konu.

Okul bahçesine çıkıp bulduğumuz ilk boş banka oturduk. Gergince baktım ona. "Ne konuşacağız?"

Beklediğimin aksine Huening Kai de gergindi. Onun gergin gözükmesi beni daha çok geriyordu. "Bir ay sonra liseler arası müzik yarışması var, duymuşsundur. Taehyun son zamanlarda çok yoruldu. Onun yerine Soobin'i vokalist olarak almayı düşünüyorum."

"Ne?" Kaşlarım çatıldı, boğazımda bir yumru oluştu. Bu kulağa tamamen yanlış geliyordu. En başından beri dördümüzdük biz. Beomgyu'nun gitar çalmaktan parmakları kanadığında, Huening Kai bir bok başaramayacağımızı düşünüp sinir krizleri geçirdiğinde, gitarım bozulduğunda yenisini alacak para bulamadığımda... En dipten dördümüz birlikte tırnaklarımızla kazıyarak gelmiştik bugüne kadar. Şimdi ise başka birinin aramıza katılacak olması düşüncesi çok yanlış geliyordu. O kişinin Soobin olmasından bahsetmiyorum bile.

"Öyle bakma bana. Bu fikri sunan kişi Taehyun'du zaten. Yarışmaya katılmaya hazır olmadığını kendisi söyledi."

Başımı iki yana salladım. Taehyun istemiş olsa bile neden Soobin'di? Memlekette şarkı söyleyebilen başkası kalmamış mıydı?

Ellerimi yumruk yaptım. "Soobin'le aranızda ne var?" Tereddüt etmeden sormuştum. Bunu beklemiyordu, bakışları değişti. "Ne demek aramızda ne var?"

"Aranızda ne var işte onu soruyorum. Sevgili misiniz? Flört müsünüz?"

"Bu seni neden ilgilendiriyor?"

"Arkadaşınım ya Kai! Rastgele birini gruba sokmaya çalışıyorsan bunu bilmeliyim." Kai böyle davranmazdı. Benimle konuşur, hayatını anlatırdı. Konu Soobin olunca neden böyle gard alıyordu?

"Aramızda bir şey yok. Yakın arkadaşım. Sesi de güzel. Birlikte söylersiniz sesleriniz uyumlu."

"İstemiyorum. Bu grubu birlikte kurduk. Başkası katılamaz. Taehyun istemiyorsa ben tek başıma söylerim şarkıyı."

Çantamı alıp banktan kalktım, ona söyleyecek başka bir şeyim yoktu. Gayet nettim bu konuda. Arkamdan seslense de durmadım, yürümeye devam ettim. Nereye gittiğimi bilmiyordum fakat kime gideceğimi biliyordum. Hesap sormam gereken konular vardı.

-

Düşündüğüm yerdeydi.

Yağmur tepesi.

Hava yavaştan kararmaya başlıyordu fakat onun umrunda değil gibiydi. Motoruna yaslanmış otunu içiyordu. Beni gördüğünde yarım ağız sırıttı.

"Peşimden mi geldin?"

"Hayır."

"Neden buradasın o zaman?"

Onu görünce bir anda tüm özgüvenim yıkılmıştı sanki. Buraya gelirkenki o kararlılığım yoktu gözlerimde.

"Gruba katılmanı istemiyorum."

"Grubunuza katılmak istediğimi nereden çıkarttın?"

Kaşlarımı kaldırdım şaşkınca. Öyle rahat öyle umursamaz duruyordu ki. "Kai sana söylemedi mi?"

"Söyledi, kabul ettim."

Ona doğru birkaç adım attım. "İstiyorsun demek ki."

"Seni daha çok görebilmek için kabul ettim."

Kalakaldım orada. Aklından geçen her şeyi filtrelemeden dışarıya vuruyor ve bunu büyük bir vurdumduymazlıkla yapıyor gibiydi.

"Ne?"

"Duydun Yeonjun, ikiletme beni. Etrafımda olursan grubunuza girmeme gerek kalmaz."

"Sebep? Neden yakınında olayım?"

Omuz silkti. "İlgimi çekiyorsun."

Yutkundum. İlgisini çektiğimin farkındaydım fakat bunu ondan duymak içimde bir şeyleri alevlendirmişti sanki. Ona karşı olan tüm duygularıma rağmen gardımı indirmemeye yemin etmiştim.

"Ne ayaksın sen Soobin? Huening Kai'nin etrafında pervane oluyorsun. Beni öpüyorsun. Benimle sevişmek istediğini söylüyorsun! Amacın ne?"

Bana doğru adımladı, aramızda mesafe kalmamıştı şimdi. Bir eli pembe saçlarımı bulurken diğer eliyle çenemi tuttu. Baş parmağı dudağımdaki demiri okşuyordu.

"Tüm bunların benim için olduğunu biliyorum."

Nefesimi tuttum.

"En başından beri."

Selamlar
Paslanmışım biraz, umarım beğenirsiniz.

try hard, yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin