7 - Umut Var

564 26 0
                                    

Sabah kalktığımda Mehmet çoktan uyanmış defterlerini kalemlerini çantasına koyuyordu. Benim uyandığımı görünce yanıma gelip sarıldı.

"Günaydın kuşum erkencisin bugün."

Heyecanla kafasını olumlu anlamda salladı. "Sen neden bu kadar heyecanlısın bakalım?"

O sırada odaya annem girdi Mehmet'e sorduğum soruyu cevapladı "Öğretmeni bugün çocuklara piknik yaptıracakmış. Açık havada ders mi anlatacakmış ne. Halime birşeyler anlattı da aklımda kalmadı."

Mehmet odadan çıkıp kahvaltı yapmaya babamın yanına gidince annemin meraklı bakışları beni buldu. "Senin morelin mi bozuk?"

"Yoo iyiyim ben."

"Suratın niye beş karış en son Ayşe burdaydı ne anlattı sana?"

"Of anne ne anlatacak normal şeyler işte."

"Soranda kabahat. Çabuk gel kahvaltını yap da Mehmet'i götür."

"Anne bugün ben götürmesem olur mu?"

"Dün yalvarıyordun ben götüreyim diye hem kadınlar gelecek börek açarız işim var."

Sinirle yatağı toplamaya başladım. Annem kapıdan çıkmadan önce piknik için yaptığı poğaçaları götürmemi söylemişti. Ben şimdi nasıl gidecektim o gıcığı illaki görürdüm. En iyisi giderken yanıma birisini almaktı. Fazla kalabalığa da gerek yoktu Ayşeyi çağırsam yeterdi diye düşünerek kahvaltı yapmaya gittim.

Kahvaltıdan sonra Ayşe ben Mehmet okula doğru gidiyorduk. "Kızım sen konuşmazsan ben konuşurum onunla."

"Ya of ne gerek var uzatmaya?"

"Ne demek ne gerek var? Diyeceksin ki o Hatice şırfıntısına niye gül verdin ne konuşuyordunuz."

"Adam bana sanane derse ne olacak neyi olarak hesap soruyorum adama?"

"Demez ya ilerdeki aşkı olarak hesap soruyorsun."

Koluma giren Ayşe'yi kendimden uzaklaştırdım. "Seni çağıranda kabahat düzgün konuş ya"

"Aman amma nazlısın sende he."

Birbirimizi yiye yiye okula geldiğimizde bahçede durmuş çocukların velisiyle konuşuyordu. Annemin söylediği gibi okulun bahçesine büyük bir masa kurulmuş çocuklar masaya oturmuşlardı, veliler de getirdikleri yiyecekleri masaya düzüyorlardı. Aralarında Hatice de vardı gıcık sallana sallana yürüyor çocuklarla ilgileniyormuş gibi yapıyordu.

Yavaş yavaş veliler dağıldığında bizde bahçeye girdik. İkisinin de yüzüne bakmıyordum ama birinin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Elimdeki poğaçaları masaya doğru götürürken yarı yolda Hatice önümü kesmişti. Kocaman gülümseyerek elini poğaça tepsisine uzattı.

"Ver canım ben yerleştiriyorum."

Tepsiyi çekerek ondan uzaklaştım "gerek yok yapabilirim."

"Pekii. Arman beyciğim yapabileceğim başka birşey var mı?"

"Yok sağolun."

"Bakın şu kekleri ben yaptım afiyetle yiyin."

Poğaçaları masaya indirdikten sonra Mehmet'e el sallayıp bahçe kapısına doğru gittim.

"Berru konuşabilir miyiz?"

Geldiğimden beri ilk defa yüzüne bakıyordum "Mehmet hakkında mı?"

"Hayır."

"O zaman kusura bakmayın."

"Lütfen beş dakika."

Arkamda duran Ayşe gitmem için kaş göz işareti yapıyordu. "Peki."

Okulun arka tarafına geldiğimizde üzgün bi ifade ile sordu "neden gelmedin dün saatlerce bekledim."

"Ben geldim ama siz benim yerime birini bulmuştunuz rahatsız etmek istemedim."

"Ne? Ne demek bu?"

"Hatice ile baya samimiydiniz bozmak istemedim diyorum."

"Hayır hayır sen yanlış anladın-"

"Neyi yanlış anladım? Bana söylediğiniz sözleri köyde kaç kıza daha söylüyorsunuz?"

"Kimseye. Sadece sana söyledim. Dün de sadece seni bekledim, ben seni beklerken Hatice hanım geldi kardeşinin durumunu sordu. Hem o gelmeden önce bir buçuk saat bekledim niye o kadar geç geldin?"

"Erken gelecektim annem saçımdaki tokayı görünce izin vermedi."

"Neden hangi tokaydı ki?"

Hızlı konuşmamın cezasını çekiyordum salak kafam adama öyle söylenir mi?

"Hiç ya hiç birşey. Annem yüzünden geç kaldım yani."

"Hmm yoksa hemen gelecektin yani?"

Üzüntülü hali çoktan gitmiş yerine tekrar gıcık hali gelmişti.

"İyi iyi umut var."

"Ne umudu?"

"Çocuklarda diyorum ya maşallah hepsi zehir gibi."

"Sen hep böyle misin?"

"Nasılmışım?"

"Böyle rahat, dalgacı?"

"Sadece senin yanında."

"Neyse gideyim ben çocuklarda seni bekler."

Ondan önde yürümeye başladığımda ıslık çalarak peşimden geliyordu. Ön bahçeye gittiğimde Hatice'nin hâlâ gitmediğini gördüm. Ayşe ile birşey tartışıyorlardı ama biz yanlarına gidince ikisi de susup bizr doğru döndü. Hatice'nin yüzünde az önceki sinirli hali gitmiş yine gülümsemeye başlamıştı.

"Hatice hanım neden hâlâ burdasınız?"

Soruyla biraz bozulsa da hemen topladı. "Asıl siz ne konuştunuz kaç dakika oldu canım."

"Sizi ilgilendiren tek şey kardeşiniz artık gidebilirsiniz."

Ayşe'nin yüzündeki oh olsun gülüşüne bakarak bahçeden çıktı. Bizde bahçeden çıkınca el sallayarak tekrar çocukların yanına döndü.

Ayşe ile kol kola eve doğru giderken bize doğru koşarak gelen Aysel ile endişelendik. Nefes nefese kalmıştı.

"Kız ne oluyor niye koştun?"

"Kızlar yardım edin lütfen."

Ayşe "birine birşey mi oldu korkutma bizi."

Aysel "burada olmaz dere kenarına gidelim herşeyi anlatacağım."

Dere kenarında çimenlerin üzerine oturmuş Aysel'in konuşmasını bekliyorduk.

Aysel "babam anneme söylerken duydum babamın bi akrabası sormuş beni yarında görmeye geleceklermiş."

Ayşe "annen ne dedi?"

Aysel "misafirliğe gelsinler oğlanın huyu suyu iyiyse olur dedi."

"Ne yani sana fikrini sormayacaklar mı?"

Aysel "şimdi sormadılar hatta annem Aysel'e şimdi söyleme dedi."

"İstemede sorarlar bence ya."

Aysel "babamla bir yıldır konuşmuyorum ya sormazsa?"

"O kadar da acımasız değildir heralde?"

Aysel "Bilmiyorum çok korkuyorum."

"Korkma eğer istemediğin bi durum olursa babama söyleriz babamı dinlerler."

Aysel "keşke misafirliğe geldiklerinde yanımda olsanız."

Ayşe "annem izin vermez ki."

"Aynen misafir geliyor senin ne işin var der."

Aysel "ya ikna edemez miyiz?"

"Bilmiyorum konuşuruz. Canını sıkma sen."

Saatin geç olduğunu fark ettiğimizde evlerimize dağıldık. Akşam yemeği için sofrayı hazırlarken babamın sesini duydum.

"Kızım bir tabak fazla koy misafirimiz var."

SENSEDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin