5

210 35 31
                                    

Niki ve Jake bu nude işini konuşmayı bırakıp artık uyumaları gerektiğine karar verdiklerinde saat gece yarısını geçiyordu. Gözlerinden resmen uyku akan ikili o kadar farklı konulara atlamışlardı ki konuşurlarken Jake tüm hayatını gözden geçirdiğini zannetmişti.

"Bu arada en önemlisini unutuyordum." Niki gece lambasını kapattıktan sonra tam uykuya dalacakken konuştu. Jake'in zaten pek uykusu yoktu. "Jungwonların evinde parti vereceğiz."

"Ne partisi?" Jake hiç meraklı çıkmayan sesiyle sormuştu bu soruyu. Başı doluyken başka işlerle uğraşmak istemiyordu. Özellikle de bu kadar fazla insanın bir arada bulunacağı bir ortama şu an giremezdi.

"Dördüncü sınıflar mezun olacak yakında biliyorsun. Yani biz demek oluyor bu. Üniversite hayatımıza veda etmeden önce olabildiğince çok partiye katılmamız lazım."

"Partiye katılma meselesini anladım da neden Jungwonların evinde oluyor bu?"

"K, kendi evinde düzenleyemeyeceği için onların evini ödünç alıyor. Her şey ile kendisi ve tayfası ilgilenecekmiş. Yerin dibine girsin pislik herif." Niki sonda K'e karşı nefretini etrafa saçtıktan sonra Jake'in kıkırdamalarını işitti.

"K dediğin Koga Yudai değil mi?" dedi Jake. "Neden ondan bu kadar nefret ediyorsun? Gayet havalı bir çocuk. Tüm mühendisliklerin altın çocuğu olarak biliniyor."

"İşte tam olarak bu sebepten ötürü. Altın? O bakır bile olamaz! Aptal herif, lisede zorbanın tekiydi. Bana yapmadığını bırakmadı."

"Dostum, sen neden herkesle liseden arkadaşsın?" Jake merakla sorunca bu soru Niki'yi güldürmüştü. Düşününce gerçekten onun lise arkadaşlarının çoğu bu okuldaydı. "İnsanları sadece tipi için yücelten bir okulda olduğumuz için açıkçası lisede sana zorbalık yapan herifin okulun altın çocuğu olması beni şaşırtmadı."

"Beni de şaşırtmıyor." Niki lise yıllarında çok olmasa da zorbalık görmüştü. Özellikle Yudai ve arkadaşları onun peşini bırakmamışlardı. Ona ayak işlerini yaptırmışlardı. Niki bu şekilde dövülmekten kurtulmuştu. "Beni o zamanlar kim kurtardı biliyor musun?"

Jake merakla bekledi. "Kim?" diye sordu.

"Yudai'nin kendisi." Niki tiksinerek konuştuğunda Jake şaşkınlıkla ona döndü. Karanlıkta yüzünü net göremiyordu. "O pislik bir anda zorbalık yapmayı kesti ve beni beraat ettirdi. Yüzüme o sinsi sırıtışıyla bakarak 'Artık özgürsün Nishimura-kun.' dedi. Hem de Japonca! İlk defa Japonca konuşmuştu. Onu hiç Japonca konuşurken duymamıştım."

"Hala ondan nefret ediyorsun."

"Tek bir lafla onu affedemem. O pislik, kendi hatalarını kendi düzeltiyor. Tekrar tekrar aynı şeyi yaptığı için uyuşturucu kullanıyormuş gibi ona bağımlı oluyorsun. Etrafındaki insanların onun yanında durmasının nedeni bu. Tam da bu yüzden ondan nefret ediyorum."

Jake, Niki'yi ilk defa biri hakkında bu kadar kötü konuşurken duymuştu. Niki insanlara hep iyi kalple yaklaşan, onları yargılamaktan kaçınan biriydi. Özel olarak aşırı zengin insanlara garezi vardı. Jake bu yüzden şaşırmadan edememişti.

"Jaeyun-ah, o herifin yakışıklı olmasından ne kadar nefret ettiğimi bilemezsin. Neden hep kötü insanlar yakışıklı oluyor? Hayır yani, bir filmin içinde de değiliz ki."

"Belki de yakışıklı olması onun silahıdır." dedi Jake. "Kendini kamufle ediyordur bu şekilde."

"Mantıklı." dedi Niki. "Yine de Sunoo'nun bu kadar kolay bir şekilde onun isteğini kabul etmesi beni sinir ediyor. Biliyorsun biz liseden beri arkadaşız. O da Yudai'nin ne kadar kötü biri olduğunu biliyor."

GO BIG or GO HOME [HEEJAKE] *askıda*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin