2| the sands of time for me are running low

183 21 97
                                    

Evet bölümden hemen önce minik bir duyuru yapmam lazım. Lütfen okuyun çünkü önemli. İlk olarak kitapta hetero çiftler de olacak aşklar ve ben o çiftler hakkında saçma yorumlar görmek istemiyorum. İkinci olarak herhangi bir kadın karakter kitaba dahil olduğu an o karaktere hakaret vs. ederseniz hoş şeyler yaşamayız. Ficlerde hemcinslerime karşı sık sık gösterilen bu tavır canımı sıkıyor çünkü. Kötü bir hareketi falan olursa okeyim ama sırf nefes alıyor diye lütfen karaktere hakaret etmeyin. Üstelik fice diğer gruplardan bir iki ship daha ekleyeceğim. Konu Seongjoong etrafında dönecek ve onlara ağırlık verecek olsam da gerekirse diğer shipleri de okuyacaksınız. Hetero çiftler de dahil. O yüzden bundan rahatsız olacaksanız lütfen fice devam etmeyin. Sizi seviyorum 💚

Tw: Bölümde kan, ölüm ve katliam konularından bahsediliyor.

𖤝 𖤝 𖤝 𖤝 𖤝

Dünyası bir bıçağın üzerinde mükemmel bir şekilde dengelenmişti. Evet, bıçak. Bir halat değil lanet olası incelikte bir pamuk ipliği de değil, bir bıçak. Ölümle bir anlaşması vardı. Ya kanlar içerisinde yoluna devam edecek ya da o dengeyi bozarak hayatına son verecekti. Kulağa korkunç geliyordu yaşamak için bu kadar ağır bir bedel ödemesi adil değildi. Yine de bu yaşına kadar o bedeli ödeyerek gelmişti ve şimdi kendi elde ettiği yaşama hakkına saldırabilecek beklenmedik şeylerden nefret ediyordu. Hayatını raydan çıkartacak her türlü olay sinirlerini bozuyordu, en basit olanları bile.

Sakinlik insanıydı. Yorucu şeylerden uzak dururdu, en önemlisi de kişilerden. İnsanları ilk gördüğünde bile onlar hakkında bir şeyler oluşurdu zihninde. Evet, önyargıydı ama umurunda değildi. Seonghwa insanları temelde 2 gruba arıyordu, hayatımı alt üst edebilecek olanlar, ki bu grubu hayatının yanına dahi yaklaştırmıyordu, ve güvenli alan yani kendisi için bir tehlike arz etmeyenler. Tüm hayatınızı saklanarak geçirdikten sonra başka bir şansınız kalmıyordu çünkü. Birdenbire tanımadığı biri hayatına dahil olmuş ve üzerinde yürüdüğü o bıçak ay ışığında korkunç bir şekilde aniden parlamaya başlamıştı. Hayatında ilk kez varlığı sonsuz bir muamma olan birine denk geliyordu. Ne yapabileceğinden emin değildi, bir şey yapabilir mi onu bile bilmiyordu.

Elindeki kalemi çevirirken 2 gece önceki karşılaşmalarını hatırlayıp ürperdi. Hongjoong kim olduğunu bilmiyor olsaydı bu kadar diken üzerinde hissetmez, Hongjoong'u ilk gruba koyarak hayatına devam ederdi ama içinde bulunduğu durumda Hongjoong hayatını alt üst etmekle kalmaz yerle bir ederdi yani zorunlulukla dahi olsa kurt adamı ikinci gruba koymak zorundaydı. Diğerinin yöneticilere olan nefreti herkes tarafından bilinen bir şeydi durum böyleyken Hongjoong onları mutlu edeceğini bile bile kendisini onlara teslim etmezdi ancak bu düşünce kendisine yeterince güven vermiyordu. Genç adam yöneticilerden nefret ettiği kadar vampirlerden de nefret ediyordu.

Bakışlarını önündeki kitabın sayfalarında öylece dolaştırırken ofladı. Eli kolu bağlıydı, haftasonu kurt adamla konuşana kadar radarları açık dolaşmalıydı. Ne yarına ne de Hongjoong'a güvenebilirdi.

Birinin masasını tıklatmasıyla irkilerek oraya döndü. Gördüğü tanıdık bedenle genişçe gülümsedi.

"Dersliğin yolunu bulmana şaşırdım."

Karşısındaki beden göz devirdi. Adı bir kez çıkmıştı iyi ki, şimdi okul bitene kadar kurtulamazdı dillerden.

"Okuldan uzaklaştırılınca özlem duygum kabardı, ilk birkaç gün takılırım buralarda. Pencere kenarına bugünlük ben geçebilir miyim?"

"Elbette." dedi oturduğu yerden kalkarken. Jay'in yokluğunda pencere tarafına kelimenin tam anlamıyla tünediği için sıra arkadaşının dönüşü kendisini biraz üzmüştü. Haftalık yerleri değişiyor olsalar da sürekli pencere kenarında oturmanın yeri başkaydı.

until dawn ↬ seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin