13 (on üç)

10.6K 690 278
                                    

_______________

Tam karşıya geçeceğim sırada direğe yaslanmış, gözleri yaş bir şekilde beni izleyen taehyung'u gördüm.

Çok derindi bakışları, sanki anlatacak çok şeyi varmışta anlatamıyormuş gibi, pişmanmış gibi, çok pişmanmış gibi.

Kaç dakika izledik birbirimizi uzaktan bilmiyorum.

"Bir sorun mu var?"

Hyunjin'in sesiyle anca kendime gelebilmiştim.

Tam cevap vereceğim sırada taehyung'un bana doğru geldiğini gördüm.

Geldi...

Geldi ve tam önümde durdu, derince baktı bana.

Tekrar.

Sonra bakışlarını hyunjin'e çevirdi.

"Kimsin sen?"

"Jungkook'u bank'ta ağlarken gördüm, çok kötü gözüküyordu ve ben d-"

"Kötü olamaz, o her haliyle çok güzeldir, çok..."

Dayanamazdım işte, dayanamazdım ki ben onun bu sözlerine.

Elini uzattı işte sonra.

"Gel jungkook, gidelim"

Ne diyecektim ki ben?

Gidemezdim ama gitmeliyim.

Ben gurursuzun tekiyim belki de ama dayanamam ben ona, onun ağlamasına.

Gidecektim elbet, gurur yapamazdım ki ben.

Uzattığı elini tuttum.

Sonra hyunjin'e döndüm.

Niyeti başka mıydı bilmiyordum, belki de abartıyordum.

Belki Dünya'da hâlâ iyi insanlar vardır.

"Teşekkür ederim hyunjin"

Diyip bir gülümseme sundum ona.

O da aynı şekilde bana gülümsedi.

Sırası değildi belki ama taehyung'u kışkırtmak için numarasını istesem birşey olmazdı heralde.

"Hyunjin, sorun olmazsa numaranı alabilir miyim?"

"Tabii ki!"
Gülümsemesi genişledi ve çantasından telefonu çıkarttı.

Gözlerimi taehyung'a çevirdiğimde hyunjin'e öldürecek gibi baktığını fark ettim.

"Napacaksın numarayı? Yürü gidelim"

"Hyunjin, ver telefonunu yazayım numaramı"

"Jung-"

"Karışma!"

"Daha yeni tanıdığın bir lavuğu-"

"Sus taehyung sus!"

"İzin vermiyoru-"

"İzin almadım senden!"

Tuttuğum elini bıraktım ve hyunjin'in telefonunu alıp numaramı girdim.

Taehyung hyunjin'e sert bakışlar atmaya devam ederken ben de ona göz devirerek önüme döndüm.

"Kusuruna bakma"

"Önemli değil jungkook görüşürüz"

El salladı ve gitti.

Bı tık tatlıydı aslında.

Arkamı döndüğümde taehyung bana yine kırgın, kızgın bakıyordu.

"Sahile gidelim mi?"

"Olur"

Belki benim yerimde başka birisi olsaydı haftalarca trip atardı hatta belki ayrılırdı ama ben yapamam, ona kıyamam.

Sahile yürüdük işte beraber.

İkimizde konuşmuyorduk.

Sahilde boş bank arıyorduk.

Mısır haşlıyorlardı, yanından geçiyorduk.

Çok da severdim.

Taehyung olmasaydı alırdım ama şuan alsaydım biraz saçma olurdu ve taehyung üzülmediğimi falan düşünürdü.

Taehyung elimi bıraktı ve mısır tezgahına ilerledi.

Bana mısır mı alacaktı?

Acaba canımın çektiğini falan mı hissetmişti?

Çünkü ben ona söylememiştim mısır sevdiğimi.

Oysa biliyorduk herşeyimizi.

Ya da ben biliyordum onun sevdiği herşeyi.

Savunurdum hâlâ savunuyorum taehyung bırakamaz beni.

Bırakamaz işte.

Çünkü o çok aşık bana, üzülmemi de istemez aslında.

Eline mısır yanıma geldi.

"Seversin sen"

Uzattı sonra bana.

Nerden biliyordu acaba?

"Sen nerden biliyorsun?"

Dediğimde güldü ve daldı gitti gözleri.

"Hani yazın şirkete yardıma geliyordun ya sonra yemek molasına çıkıyorduk şu yukarıdaki restorana, yemeğini hep erkenden bitirip gelip buradan mısır alırdın"

Nerden biliyordu ki bunu? Ben herkesten habersiz kaçıp gelirdim buraya.

"Ve ben de yemeğimi senin gibi hemen bitirip seni izlemeye gelirdim, üşenmeden."

Gerçekten geliyor muydu?

Ben hiç fark etmemiştim oysa.

"O yüzündeki gülümseme çok tatlıydı jungkook. Her seferinde elinde mısırla ve uğruna ölebileceğim o gülümsemenle koştura koştura bir banka oturup yerdin mısırını."

"Ve ben de seni izlerdim, sana aşık olurdum uzaktan, senden hoşlanırdım, her seferinde, daha fazla."

"Ne oldu o zaman bize taehyung? Neden bu hâle geldik? Madem aşıktın bana o kadar, neden şimdi böyle olduk biz?

"Bunu sana nasıl anlatabilirim? Kimseye anlatmadım bağımlılığımı bile zar zor anlatabilmişken, bunu nasıl anlatabilirim, bilmiyorum jungkook"

Jungkook abartıyor mu sizce?

Do You Know Sex? | tk  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin