*10*

59 6 51
                                    

şimdi o ikisini görmezden gelip jisung'un yanına mı gidecektim? yoksa onşarın yanına gidip jisung'u daha fazla mı bekletecektim?

jisung'a gittim. kafeteryaya hızla girip karşısındaki boş sandalyeye oturdum

"çok beklettim mi seni?"

"çok sayılmaz..."

önündeki bitmiş 2 tabağa baktı. bu demek oluyor ki bekletmişim

"ben beklemeyi sevmem biliyor musun? sabretmek falan hiç bana göre şeyler değil. sen peki? tanıştığımızdan beri birbirimizi çok tanıtmadık böyle"

gülümseyerek cevap verdi

"sabrettiğimin sonunda güzel bir ödül varsa ne kadar beklediğimin bir önemi yok benim için. ben hep hedef odaklıyımdır"

başka bir kişi bunları söylese sıkıla sıkıla dinlerdim. ama jisung konuşurken gözlerine odaklanıyorum ve her bir kelimesini kafama kazıyorum. o bu yüzden özel işte. bana yapmayacağım şeyleri yaptırıyor ve ben bundan hiç şikayetçi değilim

elimi çenesine koydum ve dudaklarımızı aynı hizaya getirdim. nefesi hızlanmıştı. sanki dün gece beni hamur gibi parmaklayan kendisi değil

gözlerini izlemeye daldığımda çok geçmeden bir ses ilişti kulağıma

"minho!"

hayır, bu o değil dimi? ne olur o olmasın..

o.

yavaşça kafamı araya çevirdiğimde onu gördüm, bana doğru yürüyordu. jisung'un az önceki halinden eser kalmamıştı. kaşlarını çatmış dik dik hyunseoya bakıyordu

"ne arıyorsun burda?"

"seni özledim!"

ellerini boynuma saracakken tuttum.

"bana dokunmaya nasıl cürret edersin?"

yavaş yavaş gülüşü soluyordu

"min-"

"sus piç kurusu sus! bir rahat bırakmıyorsun beni. istemiyorum seni işte amcık salatası! şimdi siktir git, bir daha yüzünü görmek istemiyorum!"

boğazımı yırttığımı hissediyorum. öyle çok bağırmıştım ki

hyunseo gözyaşlarını tutmadan arkadını döndü ve koşarak uzaklaştı

bense başımın döndüğünü hissettimde olduğum yere çöktüm. kendimi aşırı kötü hissediyorum. bir kıza asla bağırmam, ama bu artık çok fazlaydı, haddinden fazla

jisung arkamdan bana sarıldı. tüm stresim uçtu sanki, kuş gibi hafiflemiştim

dakikalar sonra adım sesleri duydum. kafamı zorlukla kaldırıp baktığımda heeseung'u gördüm. ona da kızgındım ama bir suçu yoktu. hyunseo olayını biliyordu ama görünce tanımaması normaldi

"minho! ne oldu az önce? o kız kimdi?"

"sana anlattığım hyunseo var ya,"

"hassiktir! şu yüzerken sana yapışan mı?"

"bana bunu anlatmamıştın minho?" yüzümü arkamda kalan jisung'a çevirdiğimde hayal kırıklığıyla bana bakıyordu. ona hiç iyi gelmiyorum

mental hospital | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin