Hyunjin gergin bir şekilde dikiliyordu. Kollarını önünde bağlamış, azar yemeyi bekleyen bir çocuk gibiydi. Önündeki kadın kaşlarını çatmayı kesti ve Hyunjin’in başını okşayarak kahkaha attı.
“Sevimli bir çocuğa benziyor, saygılı da. İsmi ne senin evladım?”
“Hyunjin efendim!” Hyunjin’in sesi heyecanının da etkisiyle biraz yüksek çıkmıştı. Yanında duran Felix onun sevimliliğine kıkırdadı. Antrenmanlar sırasında çocuklara emirler yağdıran Hyunjin’i böyle gergin ve şirin görmek oldukça komikti.
Kadın çocuğu omuzlarından ittirerek pencere kenarındaki iki kişilik masaya yönlendirdi, Felix de ikisini takip etti ve Hyunjin’in karşısına oturdu. Kadın kendini daha da güzel gösteren bir gülümsemeyle sordu.
“Ne alırdınız beyler?”
Evet, kararlaştırdıkları gibi Felix’in teyzesinin kafesinde buluşmuştular. Okullarına yakın sayılabilecek, işlek bir caddedeydi kafe. Hyunjin'in ’un bulması oldukça kolay olmuştu. Felix’in teyzesi de aynı onun gibi çok güzeldi.
Felix teyzesine döndü ve gülümseyerek ne istediğini söyledi. “Seul’ün en iyi vanilyalı ve çilekli pastasından istiyorum. Yanına da süt.”
Teyzesi sevimli bir şekilde sırıtan çocuğun sırtını okşadı ve ardından Hyunjin'e döndü. Hyunjin hâlâ Felix'in ailesi sayılabilecek biriyle tanışmanın heyecanı içerisindeydi. Kendisine bakan kadını fark edince terli ellerini kotuna sildi ve konuştu. “Felix’in zevkine güvendiğimden ben de vanilyalı çilekli pasta istiyorum. İçecek olarak da americano alabilir miyim lütfen?”
Kadın Hyunjin’in kibar ricasına ve kısılan gözlerine dayanamayıp güldü. “Felix-ah, bu çocuğu elinden kaçırma tamam mı? Aileye böyle bir damat istiyoruz. Annen ve baban olsa-“
Felix hızla teyzesinin sözünü kesti. “Teyze biz henüz birlikte değiliz. Siparişlerimizi hızlı getirebilir misin, Hyunjin büyük ihtimalle bir şey yemeden gelmiştir.”
Teyze Felix’in gerginliğini fark ederek başıyla onayladı ve hızla mutfağa geçti. Yine de içten içe yeğeninin ‘henüz’ birlikte olmadıklarını belirtmesi onu mutlu etmişti. Dolapta bekleyen pastaları hızla tabaklara yerleştirdi ve ek olarak tabaklara çikolata sosuyla kalp çizdi, bu genelde çiftlere yaptığı sunumdu. İçecekleri de hazırladıktan sonra bütün siparişleri tepsiye koydu.
İki gencin oturduğu masaya ulaştığında ikilinin utangaç bir şekilde sessizce oturduklarını görmüştü. Tabakları ve bardakları çocukların önüne bıraktı ve Felix’in omzunu güven verici bir şekilde okşadı. Anlaşılan gençlerin yalnız kalmasının zamanı gelmişti.
Felix rahatsızca ensesini kaşıdı ve göz ucuyla Hyunjin’e baktı, o da kendisi gibi rahatsız bir şekilde oturuyordu. Aralarındaki buzu kırmak adına çatalına uzandı ve pastadan oldukça büyük bir parça alarak Hyunjin’e doğru uzattı. Zaten yüzü kıpkırmızı olan çocuk Felix’in biraz utangaç ama sevimli tavırlarıyla morarmaya doğru gidiyordu.
“E-eğer senin çatalından yersem sen neyle yiyeceksin? Çatalını pisletmek istemiyorum.”
Felix kekeleyen çocuğa güldü ve çatalı çocuğun ağzına ittirdi. Hyunjin hem pastanın muhteşem tadı hem de Felix’in kalp krizi geçirtici davranışlarıyla büyülenmişti.
Felix kıkırdayarak çatalı çocuğun ağzından çekti ve fark etmeden üstünde kalan kremayı yaladı. Hyunjin gerçekten bayılmak üzereydi.
Günlük konulardan ve takımlarından konuşarak pastalarını yavaşça bitirmişlerdi. Felix çatalını tabağına bıraktı ve ciddileşerek gözlerini Hyunjin'inkilerle buluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancers vs fighters ₪ hyunlix, woosan, yeonbin, minsung
RomansaSon yağmurda okulun zemin katını su bastığından dans odası kullanılamaz hale gelmişti, yapılacak tek bir şey vardı. Okulun tekvando kulübü ve dans kulübünün aynı gün ve aynı saatte spor salonunda birlikte çalışması. Dans takımı durumdan hoşnut değil...