18

50 3 3
                                    

Gözlerimi araladığımda odanın içinin hala karanlık olmasıyla saatin kaç olduğunu anlayamamıştım. Göğsümdeki ağırlıkla gözlerimi oraya çevirdiğimde Jungkook'un yumuşak tutamlarıyla karşılaştım. Elimi saçına atarak parmaklarımı tutamların arasında gezdirdim. Ağzını şapırdatarak kafasını kaldırdığında tatlılığına gülümsedim.

"Günaydın güzelim." Güzelim kelimesini onun ağzından ve onun sesiyle duymayı gerçekten çok özlemiştim.

"Günaydın bebek." dememle kaşlarını çatması bir olmuştu. Bu haline kahkaha attığım sırada koluma hafifçe yumruk attı.

"Sensin bebek. Benim bebeğim." Dediği şey hoşuma gittiği için dudaklarına hızlı küçük bir öpücük bıraktım.

"Sende benim bebeğimsin Jeon. Tartışmaya kapalı." Gülerken tavşan dişlerinin ortaya çıkması onu tek lokmada yutmak istememe sebep oluyordu.

"Kalk üzerimden hadi." Aynı şekil durmaya devam edeceğini anlayıp ilk konuşan ben olmuştum. Saat kaçtı bilmiyordum ama artık kalkmalıydık bence.

"Ama istemiyorum." Alt dudağını aşağı sarkıtmasıyla o ne olduğunu anlamadan yerlerimizi değiştirip üzerine çıktım.

"Sen bu kadar tatlı olmaya devam edersen ben seninle ne yapacağım acaba?" Burnumu burnuna değdirerek konuştum. Ardından yavaş bir şekilde alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Sakin bir şekilde öpüşmeye devam ederken elimi yavaşça göğsünde gezdirmeye başladım. Onunda elini kalçamda hissettiğim sırada çalan kapıya küfür ederek dudaklarından ayrıldım.

"Hay kapıya sokayım." Küfür etmeme kahkaha atmasıyla bende gülerek kendimi yan tarafına bıraktım. Kalkıp kapıya giderken üzerinde bir şey olmadan kapıyı açacağını anlayınca boxerını yerden alıp kafasına fırlattım.

"Üzerine bir şey giy." Çatık kaşlarıma bakıp gülerek boxerı üzerine geçirdi ve tişörtünü de aynı şekil hızlıca giydikten sonra kapıyı açtı. Kapının önünde Felix'i görmemle gözlerimi devirdim. Bücür sabah seksimize engel olmuştu resmen.

"Şey hyung. Müşteriler..." Parmağıyla arkasını işaret ederken gözleri odanın içinde dolanıp beni bulmuştu. Gülümseyip el salladım. Ona sinirliydim o yüzden gülümsemem biraz yapmacıktı. Ne yapayım? O da çekinerek el sallayınca Jungkook'un gözleri anlık bana dönmüştü.

"Tamam sen git geliyorum." Kapıyı kapatıp yanıma geldi. Yatağa oturmadan üzerime eğilip dudaklarımızı birleştirdi. Kısa ama yoğun bir öpüşmenin ardından geri çekildi.

"Benim hızlı bir duş alıp müşterilere bakmam lazım güzelim. Sende benden sonra alırsın. Şu dolaptan kendine kıyafette alabilirsin. Anlaştık mı?" Kafamı salladım cevap olarak. Alnıma öpücük bırakıp duşa girdi. Bende onun gitmesiyle telefonumu elime aldım. Jimin'den bir sürü mesaj vardı. Olan biteni kısaca anlatıp diğer bildirimlere baktım. Minhyuk'tan birkaç arama ve mesajlar vardı. Tam mesajlara bakarken annemin aramasıyla saate baktım. Saat beş civarıydı. Sabaha doğru uyuduğumuz için akşama doğru uyanmıştık haliyle. Telefonu açmamla konuşması bir olmuştu.

"Taehyung nerdesin tanrı aşkına?!" Dün gece gelmeyeceğimi söylemediğim aklıma gelince alnıma vurdum.

"Anne haber vermeyi unutmuşum ya." Konuşurken bir yandan ağrıyan belimi ovalıyordum. Dün gece fena bir gece olduğunun kanıtıydı bel ağrım. Güzel popişimin ne durumda olduğunu düşünmek bile istemiyordum.

"Akşam yemeğe geç kalma sakın. Hadi işim var kapa." Kapatmamı beklemeden telefonu kapatmıştı. Gözlerimi devirip telefonu komidine geri koydum. O sırada duştan çıkan Jungkook'la gözlerim vücudundan kayan su damlalarına gitti.

Sexbuddy / TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin