dokuz

5 0 0
                                    

Sabırsızlıkla beklediğim cumartesi günü sonunda geldiğinde, elimdeki kağıtta yazan yerin önünde bekliyordum.

İçeri girmek için önce, yanında dev iki adamın bulunduğu kapıdan girmek gerekiyordu. Daha önce böyle yerlere girmediğimden, aynı zamanda yaşım tutmadığından biraz gerilmiş olsam da derin bir nefes alıp kapıdaki korumaların yanına adımladım.

"Merhaba," dediğimde, "İsminiz?" diye sordu bana bakmadan.

"Çiçek Yalçın."

"Görkem Ege Bey gönderdi değil mi?" dediğinde başımı salladım. Tam bana bakmadığı için görmemiştir diye düşünüp ağzımı açarken, "Buyurun Çiçek Hanım." diyerek kapıyı açtı.

Bakmadan nasıl görüyordu bu beni?

Tedirgince uzun, boş ve karanlık koridoru geçerek müzik sesini ve ışığı takip ettiğimde insanlarla dolu club tarzında bir yere çıktım.

Herkes içiyor, dans ediyordu. Görkem'i nasıl bulacaktım ki ben burada?

İlerlemek için sağıma döndüğümde öpüşen bir çift ile, soluma döndüğümde kavga eden bir grupla karşılaştım. Görkem'i bakarak bulamazdım burada. Aramaya karar verip başıma bir şey gelmeden oradan uzaklaşmak için geri adımlarla geldiğim koridora tekrar girdiğimde, Görkem'i aramak için cebimden telefonumu çıkardım.

"Selam." dedi esmer, orta yaşlı bir adam.

"Merhaba." dedim tedirgince. Bir yandan da alelacele Görkem'i aramaya çalışıyordum.

Adam yavaşça yanıma yaklaşıp elimdeki telefonu çekerek kendi cebine koyup, iki eliyle sıkıca belimden kavrayarak beni kendine çekti. O kadar hızlı hareket etmişti ki ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Senin gibi güzel yaralı bir kuş bulmak zordur burada." diyerek, elini alçılı kolumun üzerinde gezdirdi boydan boya. "Kim kırdı bu kuşun kanadını?"

Kendimi hızla geri çektiğimde, belime daha sıkı sarılıp beni kendine bastırdı. Karnımda şişkin organını hissederken, midemin bulandığını hissettim. "Bırak beni! Sakın dokunma!"

Ben ağlamamak için alt dudağımı ısırırken, onun bakışları dudaklarıma kaydı. Beni daha çok kendine bastırırken bacaklarımın titrediğini, kulaklarımın yandığını hissettim.

"Hırçın bir kuş, en sevdiğim. Ama dikkat et diğer kanadın da kırılmasın." diyip, sakallı yüzünü boyun girintime yasladı.

O, dudaklarını boynumda gezdirirken ne yapacağımı bilemez haldeydim. Dudaklarım arasından bir hıçkırık çıktığında, "Sakin ol. Sen de eğleneceksin söz veriyorum."

"Bırak beni." diyerek bacak arasına diz kapağım ile vurduğumda boğukça inledi ama geri çekilmedi. Çaresizlikle gözlerimde biriken yaşlar bir bir akarken, büyük elleri boğazımı kavradı.

"Seni burada gebertirim, kimsenin haberi bile olmaz. Duydun mu beni? Buraya gelen herkesin amacı bellidir zaten. Zırlamayı kes şimdi, işim bitince siktir olup gidebilirsin." diyip, boynumu bırakmadan dudaklarıma yapıştı.

O, dudakları arasında alt dudağımı ezerken ben yalnızca ağlıyordum. Bir eliyle sol elimi tutmuş, diğeriyle boynumu tutmuştu. Kaçamıyordum. Beni bu hale düşürdüğü için Görkem'i asla affetmeyecektim. Ona inanmak yaptığım en büyük hataydı.

Nefes almak için dudaklarımdan ayrıldığında, "Ben daha 17 yaşındayım. Bırak." dediğimde, sırıttı.

"Genç olanlar her zaman daha iyidir, güzellik." diyerek tekrar dudaklarıma yaklaştığında, sertçe geri çekildi. Hem gözyaşlarım etrafı bulanıklaştırdığından hem de şoktan dolayı onu çeken kişinin Görkem olduğunu birkaç dakika sonra anlamıştım.

üçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin