02.05.1952
Sehun-ah...
Ne diyeceğimi bilmiyorum. Şu aralar kafam o kadar karışık ki. Fakat yazdıkların beni düşünmeye şevk ediyor. Gerçekten iyi bir insan olup olmadığımdan şüphe ediyorum çoğu zaman. Kimse kalmadı çünkü etrafımda bana destek olacak olan senden başka.
Bunun iyi yanı senin kıskanmanı gerektirecek bir şey olmaması. Sadece sana aitim Hunnie. Yanıma yaklaşan herkes uzaklaşıyor artık. Belki de bu sevimsiz bir insan olduğumdandır. Ama sen buradasın hala. Seni nasıl kaçırtmadım acaba?
Demek ki o kadar da başarısız değilim bu hayatta. Tek tesellim bu. Hayata tutunmamı sağlayan yegane şeylerden biri. Mutluyum her şeye rağmen. Beni, benim kendimi sevdiğimden daha çok seven biri var. Sanırım sana büyü yaptım Sehun-ah. Yoksa nasıl bir tek sen kalabilirsin ki? Aklım almıyor hala.
Hangi dediğimle hipnoz olmuş olabilirsin düşüncesi aylarca beynimde gezindi. Sanırım sana olan aşkım, seni de bana aşık etti. Her şekilde sana sahibim. Bunun için her gün şükür ediyorum Tanrı'ya. Ya sensiz olsaydım ve kimse kalmasaydı beni sevecek? O zaman ne yapardım diye düşünmekten kaç gece uykusuz kaldım bir ben bir de Tanrı bilir herhalde...
Ama ağlamadım Hunnie!
Sen istediğin için ağlamadım çünkü böylece sen de ağlamayacaksın. Öyle anlaştık unutmadın değil mi? Unutmazsın sen bana verdiğin sözleri. Güveniyorum sana.
Bu arada Min Seok'u öp benim için ve paramı faiziyle alacağımı söyle. Taksit falan da yapmıyorum he! Şaka bir yana Min Seok ileride iyi bir meslek sahibi olsun ve para kazanabilsin, tek isteğim bu. Onun büyüdüğünü gözlerimle görmek istiyorum. Hastalığını güçlü bir adam gibi atlatıp ailesiyle evimize geleceği günleri bekliyorum.
Ölüm kaderde varsa hayır diyemezsin bebeğim. En sevdiğin de olsa en nefret ettiğin de yazılmışa engel olamazsın. Jongin ile Kyungsoo'yu ne kadar çok sevdiğini ve değer verdiğini biliyorum. Onların da sana olan zaaflarını görmemek elde değil.
Sadece herkesin kendi yolunu seçmesi taraftarıyım. Neden olduğu bizi ilgilendirmez. Ancak biraz anlamaya çalış. Evin en büyüğü Soo olsa da en savunmasızı da o. Küçük bir çocuk gibiydi buraya geldiğinde. Bazen aklıma geldiğinde hala ağlayasım gelir. Senin gibi uzun boylu birinin yanında kendini nasıl da ufak görmüştür kim bilir?
Sizi doyurmaktan kendini hep aç bırakmış bir abi o. Yine tereddüt etmeden sizin daha iyi yerlere gelmeniz için yapıyor bunu da. Kendi ölümü pahasına olsa bile.
Ayrıca Soo gittiğinde Jongin'e dur diyebilir misin? Onu nasıl sevdiğinden ayırmaya izin verebilirsin ki?
Benim yumuşak kalpli sevgilim, seni anlasam da burada haklı olan kimse yok. Tercihler var ve herkes de kendininkine sahip. Savaşın hala bitmemesine ben de sinir oluyorum. Gereğinden uzun sürdü gibi geliyor. Çok fazla can kaybedildi ve hala da ediliyor.
Yetmedi mi 38. Paralelin bize çektirdikleri? Yeterince şey almadı mı bizden?
Bunca şeyin içinde kıskançlığın hoşuma gidiyor bebeğim. Ama kimsenin vazgeçtiği yok savaşmaktan. İyileşen geri gidiyor insan öldürmeye. Bazı insanlar birden fazla geliyor ve onların uslanmadığını görmek bir toplu iğne saplıyor kalbime. Yara küçük bile olsa oluk oluk akıyor kan.
Bazıları ise kardeşimi kaçırıyor. Bundan sana bahsetmek istemiyordum aslında. Kendimi durdurmayı başarabilseydim keşke diye pişman olacağımı biliyorum ancak yanımda kalan son insan da gitti Sehun-ah. İki hafta önce ekmek almaya giderken kaçırmışlar onu.
Ne ölüsü var etrafta ne dirisi. Yi Fan delirmek üzere. Her gün yüzü-gözü yara içinde geliyor. Tao'yu koruyamadığı için kendi canını yakıyor. Bunun kimseye bir yararı olmadığını biliyor, ona da yüz kere söyledim zaten. Sadece zihinsel acımı fiziksele dönüştürmeye çalışıyorum diyebiliyor.
Askerlerden çok onun yaralarını sarıyorum şu sıralar. Teselli etmeye çalışıyorum fakat ben de korkuyorum. Ya küçük kardeşime bir şey olursa? Ona yapabilecekleri şeyler her gün rüyama giriyor ve her biri diğerinden daha korkunç oluyor. Ümidim olsun diye uğraşıyorum ama boş. Beklemekten başka bir şey gelmiyor ki elimden.
Polis izlerini bulmaya çalışıyor fakat bu kadar olayın içinde Çinli bir çocuğun kaybolması umurlarında bile değil aslında.
Bu arada birdiniz iki oldunuz. Artık Tao'yu da yanımdan geçerken, benimle konuşurken görüyorum. Delirmek üzereyim sanırım. Siz yanımda olmadığınızda acı o kadar çok beynime vuruyor ki sonunda etrafa yansımaya başladı.
Eğer delirmezsem, bir gün zengin de olup senin için mükemmel olacağım küçük sevgilim. O zaman ikimiz de dünyanın en mutlu insanları olacağız ve mesafeler bile önümüze geçemeyecek. Aşkımız ayakta durmasıyla takdir görecek. Sana sahip olmam insanlar için ulaşılamaz bir hedef olacak bugün ki gibi.
Ben de kaybolmuyorum ki Hunnie. Sadece korkunun karanlığı önüme geçiyor ve ışığı görmemi engelliyor. Halbuki sen buradasın, o zaman ışığım da burada olmalı.
Ancak sönükleşiyorsun. Sevgin, aşkın, verdiğin değer ya da bana hissettirdiklerin değil, benim karanlığım sönükleştiriyor seni.
Tek bencil olan sen değilsin o yüzden bir tanem. İkimiz de aşkımız için birçok bencillik yapıyoruz. Yoksa kardeşim kayıpken hala nasıl gülebilirim mektuplarına? Nasıl evime gelen düşmanın kardeşimi kaçıranlardan biri olup olmadığından şüphelenip de delirmeyebilirim?
Yaşadığın müddetçe bana yazamazsın çünkü yanındaki insana mektup yazman saçmalık olur Hunnie. Bunu da ben mi söylemeliyim?
Ama ipin sıkıca bağlı bir şekilde bizde olduğuna sevindim. Asla bırakmak yok!
Sen zaten benim umudumsun. Her şeyimi kaybetmiş halimle bile gülme sebebimsin.
Seni çok seviyorum küçük sevgilim.
Hep de çok seveceğim.
Sevgilerle Luhan.
-Azra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Royalty of Love (RoL) // HunHan
FanfictionDünya'yı ikiye bölen bir savaşta ayakta kalmaya çalışan iki aşık... Düşman olmaları gerekirken yanlış yola saptılar ve birbirleriyle karşılaştılar. Peki kader onları ayırdığında onlar ayrılmayı kabullenebilecek mi?