(12.11.1952)
Sevgili biriciğim,
Dediklerine güvenmeliyim değil mi?
Çünkü sen bana hiç yalan söylemezsin. Bazen güzel olduğumu söylemen dışında. Çinliler çirkin olur derler. Gerçekten çirkinim aslında. Benim gibi birini nasıl buldun hala anlamıyorum. Senin mükemmelliğin karşısında benimki hiçbir şey kalıyor ki aslında mükemmel değilim. Söylediğin her sözle kalbimdeki ufak kesikleri iyileştiriyorken nasıl benim daha iyi olduğuma inanırım ki?
Benim iyiliğimi düşünen insanların varlığına inanıyorum fakat göremiyorum. Aynı sevimli olduğumu göremediğim gibi. Hem sen hyungunla bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun? Terbiyesiz. 4 yaş büyüğüm ben senden. Kardeşlerinle beni nasıl kıyasladın bir de ha?
Min Seok'un resmini gördüğümde bayılacağım sandım. O kadar tatlıydı ki! Yanakları kocamandı ve dudaklarını da büzmüş, ağlayacak gibi bakıyordu. Hayatımdan ondan daha güzel bir bebek görmemiştim. Kyungsoo konusunu açmayacağım. Yanaklarını sıkmaktan kıpkırmızı yaptığım günü hatırlıyor musun?
Jongin az kalsın beni dövüyordu. Ne günlerdi ama!
Kendimce benim de tereddütlerim var Sehun. İçimde barındırdığım kişinin ne kadar iyi olduğunu bilemiyorum. Bir yandan düşmanlarımıza yardım ederken bir yandan da savaşın bitmesini istiyorum. Seninle tanıştığımda nasıl bir durumda olduğumu hatırlıyorsun. Nereye kaçacağımı bilemiyordum pişmanlıktan.
Kafamda bir sürü soru vardı. Hala bazıları duruyor ancak seni düşündüğümde her şeye değerdi diyorum. Hepsine hem de. Sana sahip olmak, bu mektupları yazmak, yazdıklarını okumak... Bunlar beni ayakta tutan şeyler. Her gün ev için birçok yardım malzemesi alıyorum ve bazen askerlerin yaptıklarını, kaç kişiyi öldürdüklerini dinlerken o aldığım malzemelerin içinde zehir de olmasını diliyorum.
Nasıl böyle bir insanın içinin güzel olduğunu söylersin?
Kendimden, yardım ettiğim insanlardan, savaştan kaçmak istiyorum. Fakat gidecek bir yerim yok ki. Sen gelmeden çok önce intihara kalkışmıştım. Her ne kadar her şeyi kaldırabiliyormuşum gibi gözükse de bünyem o kadar zayıf ki! Ayakta duramıyorum bazen.
Ama bana aşık olduğunu söylüyorsun ya işte o zaman kendimi tokatlıyorum. Böyle yapmamalısın Luhan diyorum. Sehun için ayakta durmalısın. Hunnie'n için sağlam kalmalısın. Çünkü o sana tüm kalbiyle inanıyor. Sen de onu üzmemelisin, onun inançları boşa çıkarmamalısın diyorum.
Dün ufak bir çocuk geldi buraya ve bana çok güzel olduğumu söyledi. Belki inanmayacaksın ama aynı sana benziyordu Sehun-ah. Yüzü, davranışları ve hareketleri tam anlamıyla seni hatırlatıyordu bana. Öyle şeyler konuştuk ki yaptığım işin düşmanlarımı iyileştirmek değil, insanları iyileştirmek olduğunu bir kere daha anladım.
Bana annesinin ve babasının olmadığını, savaşta kullanılmaması için buraya gönderildiğini söyledi. Çocuk on yaşında bile değildi düşün. Nasıl böyle bir acımasızlık yapabilirler? O küçük melekler ölürse geleceğimiz ne olacak?
Bu uğurda harcanan çocukların açığını kim kapatacak? Nasıl kapatacak bir tanem?
Benim elim kaç tanesine uzanabiliyor ki dünyanın her yerinden insanlar teşekkür edecek bana?
Kafam çok karışık Hun. Ama emin olduğum şeylerden biri de sonsuza kadar beraber olacağımız. Kimse bana teşekkür etmese bile, bir daha beni hatırlamasalar bile, sen yanımda olduğun sürece ben herkesi hatırlayacağım. Bundan elli yıl sonra bile hepsinin adını minnetle anacağım çünkü onlar bana büyümeyi, bir yetişkin olmayı ve nefsime sahip çıkmayı öğretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Royalty of Love (RoL) // HunHan
FanfictionDünya'yı ikiye bölen bir savaşta ayakta kalmaya çalışan iki aşık... Düşman olmaları gerekirken yanlış yola saptılar ve birbirleriyle karşılaştılar. Peki kader onları ayırdığında onlar ayrılmayı kabullenebilecek mi?