Sabahleyin aşağı inmiştim. Etraf buram buram sihir kokuyordu. İnsanlar komik ve eğlenceli büyüler yapıyor, eğlencenin dibine vuruyorlardı. Bu Hogwarst gerçekten işini biliyordu.
Sonra altın üçlüye göz ucu ile baktım. Üçü de bakakaldı. Daha çok kombinime.
(Şuan fotoğraf koyamıyacak durumdayım. Kendiniz Pinterest'ten bulabilirsiniz.)
Onlara göz kırpıp Slytheryn masasına oturdum. Planımın ikinci aşamasının zamanıydı. Kolumu salladığımla anda Louis'in gelmesi bir oldu.
Evet, dün gece Cissy ve ona mektup yazmış olanları ve planlarımı anlatmıştım. Narcissa yine mektubunda 'Umarım sana aşık olur. Onun aşkını en çok sen hak ediyorsun.' Demeyi ihmal etmedi.
Louis yanıma geldi ve oturdu. Sessizce konuşmaya devam etti.
Louis: Amacın ne eski dostum.
Ben: Kusura bakma eski dostum. Biraz sana yavşamak zorunda kalıcam. Sende bana.
Draco'nun büyük salona girdiğini görüp hızla Louis'in dudağına yapıştım. Draco anlamsızlık ve hayal kırıklığı karışımı bir duygu ile baktı bize.
Aşırı tutkulu öpüşüyorduk. Ama istemsiz. İlk ayrılan Louis oldu.
Louis: Sen herşeye rağmen tek dostumsun ve en iyi dostumsun.
Ben: sende benim. Bu öpücük belki bizim kurtuluşumuz olucak.
Draco gözü yaşla dolu bir bakış attı. İşte bu! İşe yaramıştı!! NE? OLAMAZ! BANA AŞIK MI??
Draco oradan çekip gitti.
Draco'dan
O kimdi? Daha yeni beni öpmüşken... Ben onu öptüm. Ama oda karşılık verdi sonuçta. Ama cidden- Dur ben kızı niye önemsiyordum. LAN NE OLUYOR. Öbür kızlar gibi onu umursamaman lazım. Oh hayır aşık olamam.
Sonra aklıma annemin söyledikleri geldi.
"Ne olursa olsun, şuan bunca kızla flört etsen bile... Karşına biri çıkıcak. Hayatını o monotomluktan çıkarıp renklendiricek. Hayatın olucak. Belki yaptıklarına pişman edicek. Sen annene güven."
Bunu ölüm yiyen meselelerinden önce söylemişti. Şimdi ise eskisi kadar kızlarla takılmıyor, eskisi kadar şımarık davranamıyordum. Ama yine de az buçuk birşeyler vardı. Dumbeldore ile kalmanın yararları vardı elbet.
Koşmaya başladım. Artık içim daralıyordu. Merdivenlerden kimsenin yanına bile uğramadığı tuvaletlere gittim. Kızlar tuvaletiydi ama olsun.
Beni boğan kravatı çıkardım. Üstümdekini de çıkardım. Biraz daha böyle durarsam boğulacaktım. Pis lavaboya eğildim. Göz yaşlarımın akmasına izin verdim.
Bana neler oluyordu... Ben galiba aşık oluyordum.
Yn'den
Meraktan çatlıyacaktım. Louis merak etmemem gerektiğini söylüyordu. Sanırım kendimi kaybediyordum. En sonunda asamı çıkarıp boynuma dayadım.
Louis'den
Yn çok kötü idi. İlk ve tek dostumu böyle görmek beni üzüyordu. Sonra asayı boynuna dayadığını görünce hızla elinden alıp masanın üstüne koydum.
Ben: Yn! Ne yapıyorsun? Çok merak ediyorsan gidip ara. Ama sırf bunun için kendini ölduremezsin.
Yn: Acı çekmekten iyidir.
Ona hiçbir zaman yan gözle bakmadım. Herşeyi yapabilirdim sırf o mutlu olsun diye. Bu öpücük sadece onun içindi.
Hızla ayağa kalkıp koşmaya başladı. Bir saniye. Bu kıza neler oluyordu? Yoksa bu Malfoy'a aşık mı oluyordu? Peki ya lord?
Gerçi Yn bilmiyordu. Hepimiz Dumbeldore'a yardım ediyorduk. Voldemort (Adını söylemeye korkmuyorum.) Yn'nin Draco'yu getireceğini, Lucius ve Narcissa'nın önünde onu işkence ile öldürüp ikisininde canını yakacağını sanıyordu.
Ama yanılıyordu. Yn ile bir plan yapacak, Draco'yu kurtaracak, bizimkiler eşliğinde Voldemort'u öldürücektik. Hortkuluk işlerini Dumbeldore halledicekti. Bakalım kim kazanacaktı. İyi taraf mı? Kötü taraf mı?
Yn'nin arkasından bakakaldım. Heralde Draco ile bağlantı olması hayra alametti. Sonuçta Draco'da bizim tarafımızdandı. Yn ise geçmeye can atıyordu. Hatta geçmişti. Haberi bile yoktu.
Yn'den
Tahmin ettiğim gibi burda idi. Mızmız Myrtle ile dertleşiyordu. Biraz çekişmeliydi.
Myrtle: Draco, üzülme. Seni eninde sonunda sevicek.
Draco: Sevmiycek. Yine kızlar etrafımda koşuşturucak. Ama o olmayınca bir tadı kalmıycak. Hiç birşey eskisi gibi değil. Çünkü bu sefer ona aşık oldum. Öbürleri gibi değil bu...
Myrtle: Lütfen... Sen canını sıkma. Ben ağzını yoklayabilirim.
Ben: Sanırım buna gerek kalmıycak Myrtle.
Draco aynaya baktı. Benim yansımamı görünce hemen bana döndü.
Draco: Ne işin var burda!
Ben: Sana yardıma geldi-
Draco: KIRDIĞINI PARÇALARI GERİ DAĞITMAYA GELDİN DİMİ!
Deyip bir büyü attı. Tuvaletlerin arkasına sığındı. Bende ona bir büyü attım.
Ben: CORFİNDO (Rowling affetsin kesin yine yanlış yazdım.)
Musluk patlayınca su etrafa yayıldı. Ondan ses gelmiyordu. Tuvaletlerin boşluğundan baktım. Bir büyü daha attı.
Ayağa kalktım.
Draco: CRUCİ-
Ben: SEPTUMSEMPRA!!
Hızla yere savruldu. Ona ne olduğuna bakmaya gittiğimde yerde kanlar içinde olduğunu gördüm. Kanlar suya karışıyor, yaraları açılmaya devam ediyordu.
Ben: AAAAAAAAAA! HAYIRRRRRR!
Sonra Snape geldi.
Snape: Bu büyüyü nerden bulduğunu bilmiyorum ama sömestr sonuna kadar ceza almaya hak kazandın.
Snape Draco'nun yanına eğildi ve büyünün tersini yaptı. Kanlar geri çekilmeye başladı. Ben ise yere yığılmıştım.
Göz yaşlarım sulara karışıyordu. Ben nasıl olurda ona böyle bir kötülük yapabilirdim? Ne olduğunu bilmediğim bir büyüyü nasıl kullanabilirim?
Snape Draco'yu aldı götürdü. Ben orada kaldım. Öylece. Göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Artık kendimi kontrol edemeden ağlıyordum. Bir iki saat böyle geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
_Lordun Kızı_ ~Draco Malfoy Dizi~
FanfictionLordun kızı olan Yn önemli bir görev alır. Bu görev ile hayatı değişecektir ve babasının gözüne girecektir. Fakat Yn bu görevle sadece babasının gözüne girmeyecek ve hayatının aşkını bulacaktır.