Keyifli okumalar🕊
4.BÖLÜM "GECENİN NEFESİ"
Korkunun insana neler yapacağı asla bilinmez. Ya da korkunun bize düşündürdüğü ihtimallerin gerçekleşecek olması.
Korkuların bedenimi hapsettiği bu anda elim havaya kalktı. Derin bir nefes aldım parmaklarım avucumun içine bükülürken karşımdaki kapıya iki kez vurdum. Ardıma telaşla tekrar baktım emin olmak için ve bir adım geriye atarak kapının açılmasını bekledim, korkuyla.
Soluğumu dışarı verirken tekrar elimi kaldırdım ve kapıya sert bir şekilde vurdum. Elim henüz yanıma düşmeden kapı açıldı ve onu gördüm. Gözlerim gözlerindeyken şaşırmasını bekledim ama aksine bunu bekliyor gibi düz bir bakış attı bana.
Dudaklarım birbirinden ayrılırken, "Şey," dedim ne diyeceğimi bilmeyerek.
"Gel." dedi sadece ve kapıdan geçmem için bana alan tanıdı.
İçeri adımlarken adımlarım kısa ve tedirgindi. Neden diye sormasını beklerken o içeri almıştı. Yavaş adımlarım saatler önce uyumuş olduğum koltuğa vardığında ona yüzümü dönerek oturdum. Ellerimi kucağımda birleştirip, kapının önünde nemli saçlarıyla duran adama baktım.
Üzerine ince bir tişört ve eşofman giyinmişti. Bana bir şey söylemeden beni sadece izlemekle yetindi. Sessizlikten rahatsız olarak söze başladım. "Aslında gidiyordum." gözlerim kucağımda birleştirdiğim ellerime indirdim. "Gittim de. Ama onları gördüm ve tekrar kendimi burada budum."
Kendimi anlatışıma sağ gözünü hafif bir şekilde kısarak dinledikten sonra yürümeye başladı. Gözlerim onu takip ederken, "Sorun değil. Bunu biliyordum onun için gitmene bir şey demedim." kalın sesi benim kısık sesime üstünlük taslamış gibiydi. Arka tarafıma doğru yürümeye devam etti. "Gitmeni istemediğim için bana geri geldin."
"Ne? Anlamadım?" omzumun üzerinden arkamdaki masanın önünde ayakta duran adama baktım.
"Duydun." dedi umursamaz bir halde ardından sandalyesini çekip oturdu.
"Duydum ama anlamadım. İsteyip istememenin bununla ne alakası var. Ben gidiyordum ama onları gördüm ve döndüm." öfkenin kanıma damlatıldığını hissederken derin bir nefes aldım.
"Gel." dedi bu konuşmama karşın. Sakin bir halde gözleri masadaki kahvaltılıklardayken, "Kahvaltı yaparken konuşalım." dedi ardından gözleri gözlerimi buldu. "Sırtınla mı konuşayım? Gel."
Bir dakika boyunca hareketsizce gözlerim onu izledi, konuşmak ve yemek yemek daha cazip geldiği için ayağa kalkıp yanına yürüdüm. Küçük masada karşısına oturduğumda iki kişilik servis açtığını gördüm.
"Kahvaltıya birini mi bekliyordun?" dedim tedirginlikle.
"Evet." dedi çayını yudumlarken.
"Beni niye davet ediyorsun." dedim kalkmaya yeltenirken.
"Çünkü seni bekliyordum." dedi uzanıp çay bardağımı doldururken. "Geleceğini biliyordum seni bekledim." samimi bir şekilde güldü. "İki dakika daha geç kalsaydın seni almaya geliyordum."
"Neden?"
"Berva." boğazını temizleyerek ciddi bir hal aldı yüzü, sonrasında devam etti. "Ben dün söylediklerimde son derece ciddiydim. Gidemezsin, en azından dün geceyi aydınlatana kadar. Sonrası için sana söz veriyorum seni kendim evine bırakacağım."
Cümlelerini kurarken gayet seçici davranıyor en sade dille bana anlatmaya çalışıyordu. Kastığım bedenimi gevşeterek biraz öne eğildim gözlerim gözlerinin hizasına geldi. "Dün gece büyütülecek bir şey yoktu. Klasik bir geceydi." sakin olmaya zorladım kendimi. "Türkiye'nin çoğu şehrinde klasikleşen bir şey bu. Sen bunu aydınlatamazsın kaldı ki aydınlatsan bir sonuç çıkmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKVARYUMA YÜZEN BALIK
Chick-LitYETİŞKİN İÇERİK İÇERİR!!! Çıplak teni tavandaki sarı loş ışıkla birlikte mükemmel gözükürken gözlerim göğsünden aşağıya kaydı. Gördüğüm şeyle birlikte ne istediğini anlamıştım. Ona doğru dönmek için hareketlendim ama o beni durdurarak olduğum pozisy...