sunghoon
Tanıdık muayenehanenin kapısında dikilirken stresten dudaklarımı ısırıyordum. Daha önce Jaeyun için defalarca geldiğim bu oda şimdi neden bu kadar geriyordu beni?
Belki de daha geçen gün hiç çekinmeden gelip ağzıma geleni söylememe rağmen bana ağzını açıp tek bir kelime etmediği ve üstüne üstlük sakinleştiğimde benimle özel olarak görüşmek istediğini söylediği için olabilirdi.
Kapıyı bir iki kere tıklatıp cevap bekledim. İçeriden duyduğum "Gel." sesiyle kapıyı araladım ve içeri adımladım.
Jongseong -ya da ona seslenmemi istediği şekilde söyleyecek olursam Jay- bir eliyle siyah çerçeveli gözlüğünü düzeltirken diğer eliyle koltuğu işaret edip "Otur lütfen." demişti gülümseyerek.
Genelde sert ifadeye sahip olduğu için gülümsemesine şaşırsam da dediği gibi yapıp koltuğa oturdum.
"Görüşmeyeli nasılsın?"
"İyiyim." Ne demem gerekiyordu ki?
"Gerçekten nasılsın? Bunun cevabı tek kelimelik değil."
"Jaeyun için endişelenmekten başka bir şey yapmıyorum şu sıralar. İyice çöktü, doğru düzgün ayağa kalkamıyor."
"Sunghoon." dedi gözlerime bakarak sesi kısıktı ama keskindi "Ben seni soruyorum bana Jaeyun'u anlatma."
Şaşkınlıkla ona baktım. "Ne anlatacağım ki başka?"
"Hayatın boyunca Jake ile ilgilendiğin için kendin hakkında ne konuşacağını bile bilmiyorsun Sunghoon. Doğrusunu söylemek gerekirse Jake'i bu duruma sürükleyen bir noktada sizsiniz."
Kaşlarım çatılmış dizlerim titremeye başlamıştı. "Ne dediğini sanıyorsun?"
"Ona çoktan bir ölüymüş gibi davrandığının farkında değilsin, onun iyileşen taraflarını görmek yerine her zaman kötü taraflarına dikkat ediyorsun. Eskisinden daha çok güldüğünü, yeni bir arkadaş edindiğini görmek yerine Jake'in zayıflamasından bahsediyorsun."
Resmen karşıma geçmiş en yakın arkadaşımı ölüme yaklaştırdığımı söylüyordu. Ben dolan gözlerimi saklamak için ellerime bakarken Jay oturduğu koltuktan kalkıp karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Sunghoon, bana bak." Ona bakmadım, gözlerim hala kucağımdaki ellerimdeydi.
"Hastalarınla böyle can acıtıcı mı konuşursun?" Onun yumuşak sesine karşılık benim sertçe sorduğum soruya güldüğünü fark ettiğimde sinirle yüzüne baktım.
"Sen benim hastam değilsin Hoon." dedi tek eliyle nazikçe çenemi tutup eğdiğim başımı kaldırırken. "Sanırım bu gidişle hasta olan ben olacağım." göz yaşlarımı silerken mırıldandı.
"Ne demek bu?"
"Geçen gün buraya geldiğinde yüzüme karşı bağırdın, hastasını yarı yolda bırakan işe yaramaz doktorun teki olduğumu söyledin. Sen tüm bunları söylerken benim düşündüğüm tek şey ne kadar güzel gözüktüğündü." Gözümün önüne düşen saçları nazikçe kenara çekerken sözlerine devam etti "Senden hoşlandım o yüzden benimle akşam yemeğine çıkmaya ne dersin?"
Yaşadığım şokla Jay'e baktığımda o sadece benden bir cevap bekliyordu. Daha önce defalarca karşılaşsak da ben onu sadece arkadaşımın doktoru olarak görüyordum. Böyle düşünmemin nedeni muayenehanenin dışındaki Jay'i daha önce hiç görmediğim içindir belki.
Daha önce kalbimin onayladığını mantığım, mantığımın onayladığını da kalbim onaylamazdı ve ben kararsızlıkla ne yapacağımı düşünür dururdum.
İlk defa her ikisi de karşımdaki kişinin benim için doğru insan olabileceğini düşünüyordu. Uğruna en sevdiklerimden vazgeçmemi gerektirmeden mutlu olabileceğimi düşünüyordum.
"Yarın saat sekizde." dedim sadece. Güldü ve başıyla beni onayladı. Cevabım onu rahatlatmış gözüküyordu.
"Seni kırdıysam özür dilerim, bazı şeylerin farkına varıp kendi yoluna bakmanı istiyorum sadece."
"Sorun değil." dedim gülümseyerek "Sözlerinde haklıydın, onu kaybetme korkusu içimde kocaman bir yer kaplıyor ve bu yüzden sadece kötü şeylerine odaklanıyorum."
"Ona bir şey olmayacak Hoon, son görüşmemizde hiç olmadığı kadar ölümden uzak duruyordu."
Mutluluktan ağzım kulaklarıma varıyordu resmen, her şeyin düzeleceğine olan inancım tekrardan gün yüzüne çıkarken artık bir şeyler için endişelenmeme gerek kalmayacağını hissediyordum.
"Sonunda seni kızgın görmüyorum, bu haline alışmalı mıyım?"
"Sanırım alışmalısın Jay."
"Yine de tedbiri elden bırakmayayım." dediğinde güldüm. Kolay sinirlenen birisi olduğumu anlamak için doktor olmaya gerek yoktu.
Kısa bir süre sonra ayaklandığımda o da benim gibi ayağa kalktı. Ortamda ister istemez oluşan gergin havayı hissedebiliyordum.
"Ben artık gideyim."
"Tabii, yani eğer istiyorsan."
"Yarın görüşürüz."
"Görüşelim."
"Biraz daha garip davranırsan bağırarak kaçacağım ve herkes en deli hastan olduğumu düşünecek."
Cümlemin ardından kahkaha atarken "Tamam tamam garip davranmak yok." diyebilmişti kahkahasının arasında.
Jay'in odasından çıkıp arabama giden yol boyunca gülümsediğimin farkında bile değildim. Jay içimde bir şeyleri canlandırmıştı sanki. Birisine tekrardan değer verebilirmişim gibi bir his.
Ne olursa olsun yarının iyi geçmesi için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
kisa jayhoon bolumu ile selam 🥹 benden bolum isteyen kisilerden ozur dilerim araya fazla zaman giriyor 😭🫶🏻
bolum hakkinda dusuncelerinizi paylasmayi unutmayin 🩷🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gözlerindeki yıldızlar, heejake
Fanficlee heeseung yan daireden gelen yüksek sesli şarkılar yüzünden son birkaç gündür her gece olduğu gibi yine uykusundan uyanmıştı. angst