Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyiniz lütfen, iyi okumalar!
Heartbeat - Isabel LaRosa
Let go - Red
Kaburga Arasına Sızan Sıcaklık
𒋿
Toplam bir gündür ilaçlarımı içmiyordum. Yanımda taşımaktan nefret ediyordum, en azından dışarı çıktığımda kalp hastası olduğumu unutmak istiyordum fakat buna çoğunlukla izin verilmiyordu kendi kalbim tarafından. Göğüs kafesi inimdi fakat yaşamama izin vermezdi.
Okula geldiğimde arabadan inip fakülteme doğru yürüyordum, bakışlarımı da bir yandan okulun bahçesinde gezdirip bulabilme ihtimaline karşı o bedeni arıyordum.
"Sana da günaydın Akis," diye yanıma tanıdık bir ses yaklaşmıştır. "Git başımdan Cihan," diyerek tersledim onu. "Çok dikkatsizsin bu aralar, beni bile görmedin." Yanımdan yürümeye başlamıştı. "Belki de görmek istemiyorumdur?"
"Sanmıyorum, sen her zaman beni görmek isterdin." Ellerini asker yeşili kot ceketinin ceplerine yerleştirerek. Omuzlarını kaldırıp indirdi ve yolumu keserek önüme geçti. İç çektim ve onu umursamayarak yan tarafından geçeceğim sırada kolumu kavrayarak kahverengi gözlerini yüzümde gezdirdi. "Uzamadı mı bu iş sence?" diye sormuştu tüm ciddiyetiyle. Belli belirsiz kaşlarım çatıldığında kolumu parmaklarından çektim. "Hangi iş uzamış?"
Dudaklarını ıslattıktan sonra etrafta gözlerini gezdirdi bir nevi tarama yaparak. "Sevgili işinden bahsediyorum Akis, saf mısın?"
"Senin gibi geri zekâlı değilim en azından," diye homurdandım. "Bu geri zekâlıya bir zamanlar-"
"Küçüktüm Cihan. Senin saf kötü olduğunu göremeyecek kadar küçüktüm."
"Benden o yüzden iğreniyor olamazsın," dedi kaşlarını çatarak. "Evet, sadece o yüzden değil, birçok şeyden. Ailemin seni gözümde romantize ederek büyütmesi de buna dahil."
"Bak," dediğinde başını öne eğmişti. Ona bakmamaya başlayıp kurtarıcı meleğim olan Toprak'ı arıyordu gözlerim. "Bana bak Akis," dediğinde son derece yumuşak çıkan ses tonu mideme giren krampları bulantıya çevirmişti. İşaret parmağı ile baş parmağının arasına çenemi sıkıştıracağı sırada geri çekilip ona engel oldum. "Bana dokunma."
"Tamam, dokunmuyorum... Oyun oynadığını biliyorum, çocuğun senden haberi bile yok. Kendi kendine bu işi eline yüzüne bulaştırmadan benimle gel bu akşam nişanımızı tekrar yapalım." Gözlerimi kırpıştırarak suratına baktım. Ondan yıllarca kurtulmayı beklerken ve bunu biliyorken nasıl olur da bir anda nişanı tekrar yapabilme olma düşüncesi aklının ucundan geçerdi? "Pınar da mı terk etti seni?"
"Onunla hiçbir ilgisi yok. Söz veriyorum artık gerçekten de onun hiçbir ilgisi olmayacak. Seneye mezun olduğumda beraber New York'a da taşınırız," diye konuştu ciddi bir ifade ile.
Gözlerimi devirmek istiyordum fakat olabildiğince ciddi durmaya özen gösterdim. "Baban mı ezberletti sana bu replikleri?"
"Akis." Dedi uyarırcasına. "Bittiğinde bunun için yalvaracaksın bana." Durdu ve ceketinin iç cebinden yüzük çıkardı, bileğimden tutup avucumu zorla açıp yüzüğü avucuma yerleştirdi. Benim asla takmadığım ve tekrar ona teslim ettiğim yüzüktü. "Bu sende kalsın," dediğinde yanımdan gitmişti. Yüzükle sessiz bir bakışmamız geçtiğinde ona geri verecekken gözden kaybolmuştu. Nişan yüzüğümüzdü. Ailelerimiz biz küçüklükten itibaren nişanımızı ayarlamıştı sadece reşit olmam bekleniyordu. Küçükken bunun için can attığımı biliyordum, babamın anlattığı masallardaki başrol erkeği hep Cihan olarak hayal ederdim o yüzüme kötülükle bakarken bile ben yüreğimdeki tüm saflıkla onu izlerdim. Gerçi o yüzüme bakmazdı, bilmezdim göz rengini bile. Ta ki o güne kadardı. Koyu kahve gözlerine bağıra çağıra haykırmıştım içimdekileri fakat duygusuzdu artık her biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİL
ChickLitYazılıp silinmekten buruşan parşömen kâğıdın üzerinde tarih tekerrür etmemeli, yazıyordu. Buna rağmen yıllarca yıldızın izini süren Asil, asırlar önce gerçekleşmiş olan ritüelin içinde sönmüş Akis'i kurtaracak mıydı yoksa gökyüzünün inlemesine sebep...