Bu bölüm geçmiş zamanda geçiyor. Ona göre okuyun. Her geçmişte geçen bölüm için böyle uyarı yapmak yerine baş satıra ufak bir yıldız bırakacağım. Ayrıca tüm bölümler Minho'nun bakış açısından.
Tan vakti. Geziyorum yokluğun içinde. Kararıyor gözlerim, hep yorgunum. Bir ses ilişiyor kulağıma, arkamı dönüyorum sebepsizce. Dudakların arasında bükülmeye yüz tutmuş bir sigara. 'Ateşin var mı?' diyorsun nefesini düzenlemeye çalışırken. Kafamla seni onaylayıp elimi cebime atıyorum ve bir kutu kibrit çıkarıyorum. Sen sigaranı yakmaya çalışırken bir dal da kendime çıkarıp senden sonra yakıp duvarın dibine çöküyorum. 'Selam' diyorum kısıkça, sen de ürküyorsun anlaşılan. Selamıma karşılık verdiğin vakit bir süre sessizleşiyor ortalık. Gerginliği dağıtmak için rastgele sorular soruyorum. Kısa sürede ufak bir sohbete başlıyoruz. Yüzünü bilmediğimi fark edip sana dönüyorum. Ufak burnun, şekilli dudakların ve güzel çillerin. Gayet güzel olduğunu düşünüp yavaşça tebessüm ediyorum. Yavaşça yerimden kalkıp elimi uzatıyorum sana, tutmakla tutmamak arasında kaldığını belli eden delici bakışlar sunuyorsun. Biraz daha eğilip elini tutmamla içinde bir şeyler kırılıyor, kırıkça gülümseyip parmaklarıma tutunuyorsun. Seni kaldırdığımda bakışların aşağı düşüyor, utanıyorsun. Elimi sıkıca tutup beni bir yerlere sürüklüyorsun. Ufak bir sokağa. Daha rahat bir yere oturduğumuzda derin bir sohbete giriyoruz. Çokça ortak noktamız var şöyle bakınca. Başını omzuma koyup uykulu sesinle bir şeyler anlatıyorsun. Seni dikkatlice dinleyip cevap veriyorum. Tam o an anlıyorum, senin ve benim ortak bir geçmişimizin olacağını. Arada duraksamaya başladığında yavaşça gözlerine bakıyorum, kapanacak gibi. Gülümseyip kısık bir sesle 'Uykun geldiyse evine gidip uyu.' diyorum. Gözlerini açıp ovuşturduktan sonra mızıkçı bir çocuk edasıyla 'Yanından gitmek istemiyorum.' diyorsun. Tebessüm edip bir elimi omzuna koyuyorum ve 'Yarın yine buluşuruz.' diyorum. Gülümseyerek ufak bir teşekkür ediyorsun ve aramızda yarın gece vaktinde hangi sokakta buluşacağımızı kesinleştiriyoruz. Sokaktan çıkıp sessizce kayboluyorsun. Mayhoş bir his oluşuyor içimde. Yarın gelene kadar seni düşünüyorum.
Yarınlar gelip geçiyor, konuştukça konuşuyoruz. Bakışlarımıza bir şeyler değişiyor. Her hareketten bir anlam çıkarır oluyoruz. Dudaklarıma dalıyorsun gözlerinde daldığım gibi. Gözlerini gözlerime çıkarıp izin alırmışçasına bakıyorsun. Sana izin verdiğim vakit dudaklarıma uzanıyorsun. Hoş bir buse bırakıp kafanı göğsüme koyuyorsun. Kollarımı sana sıkıca sarıp saçlarına ufak öpücükler bırakıyorsun. Kalplerimiz deli gibi atarken tam da o anda anlıyorum, o geceden beri seninle ortak bir geçmişimizin olduğunu. Bir süre daha sarılıyoruz. Kokun. Beş harften sonrasını anlatmaya kelimelerim yetmiyor, ben her seferinde bunu anlıyorum. 'Sevgilim' diyorsun kısıkça, içimde bir şeyler oluyor. Kalbim daha hızlı atıyor. 'Sevgilim, seni seviyorum' diyorum. Kollarını sıkıca bana sarıp kısıkça ağlıyorsun, gözyaşların boynuma düşerken saçlarını seviyorum. 'Ben de seni seviyorum sevgilim' diyorsun. Tüm dünya benim artık. Yüzünü avuçlarım arasına alıp düzinelerce öpücük bırakıyorum. Ufak bir tartışmaya giriyoruz hangimiz daha çok öpecek diye. Çocukmuşsun gibi dudaklarını büzüp 'En çok ben öpmek istiyorum' diyorsun. Kıkırdayıp 'Güzel gözlerin hatırına izin veriyorum, en çok sen öp' diyorum. Saf bir tebessüm verip kollarını yeniden bana sarıyorsun ve yüzümün her yanını dudaklarımı da sayarak öpüyorsun.
Biliyorum sevgilim, beni çok seviyorsun.
-geçmiş-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
coup d'etat
FanfictionBir ruha iki şair fazladır sevgilim. Bir şair öyle alelade sevmez, bir şair öyle alelade sevilmez...