Nil'den...
"Anlayacağın oğlunun özel koruması olmamı istiyor, kısaca." dedim ve Ayda'nın benim için hazırladığı içecekten bir yudum aldım.
Bu çayın tadı da neydi böyle? Ayda bana bir an önce iyileşebilmem için bir çay yapacağını söylemişti fakat bu çay değildi ki. Acı, ekşi, tuzlu ve baharatlı tadı bir çaydan alabileceğimi hiç düşünmezdim ve bu iğrenç tat karşısında gafil avlanmıştım. Yüzüm ekşimiş ve hızla bardağı masaya koymak için uzanmıştım. Bu çaydan bir an önce kurtulmam gerekiyordu.
"Ayda bu ne? İğrenç bunun tadı, içemem! "dediğimde Ayda bardağı masaya koymamı tek hamlede engelleyip bardağı yüzüme doğru iterek konuştu.
"Hayır efendim içeceksin, sekiz farklı bitki var onun içinde. İyileşmek istiyorsan iç bitir çabuk. "
"Ayda, nolur bana da kahve yap!"
"Olmaz canım, bitecek o." dediğinde kaçışımın olmadığını fark etmiş ve işkenceyi kabullenerek bir yudum daha almıştım. Gerçekten çayın içinde seçemediğim iğrenç tatlar alabiliyordum, tadını alabildiğim tek şey tarçındı ki ben tarçından nefret ederim.
"Ben anlamadım bu işi, oğluna bakıcı mı arıyor bu kadın? Ne kıymetli oğlu varmış." beni düşüncelerimden ayıran Ayda'nın kurduğu cümle olmuştu. Diyecek bir cevabım olmadığı için sessiz kalarak omuzlarımı silktim.
Hastaneden çıkmadan bir süre önce Yeşim Özdemir odama gelmişti. Onu sadece görev bize anlatılırken gösterilen fotoğraflarından ve evinde vermiş olduğu davetinde çok uzaktan görmüştüm. Yakından çok daha ihtişamlı ve çekici bir görünümü vardı. Duruşundan ve davranışlarından oldukça sert ve baskın bir karakteri olduğunu anlamıştım.
Tabii anlaşılacağı üzere bir zaafı da vardı, oğlu.
Bana, oğlunun özel koruması olmamı teklif etmişti. Yağız Bey dışardayken onun yanında olacak, yani özel davetler, iş görüşmeleri veya gitmesi gereken herhangi bir yerde onun özel koruması olacaktım. Aynı şekilde alışverişe gitmek veya sinemada film izlemem gibi kendi başına yapmak isteyebileceği aktivitelerde de onu izlemem ve korumam gerekiyordu.
Bu teklifinin saçma olduğunu düşünüyordum. Tamam, belki de oğlunun hayatını kurtardığımı düşünüyordu fakat bana hemen güvenecek miydi? Oğlunun, belki de olabilecek en yakın konumuna alacak kadar tanıyor muydu ki beni?
Acaba bunu Yağız Bey mi istemişti diye düşünmeden edemiyordum. Emin de olamıyordum, onu tanımıyordum sonuçta. Sadece söyleyebilirdim ki, annesine hiç benzemiyordu. Fiziksel olarak uzun boyları ve beyaz tenleri dışında hiçbir benzer yönleri yoktu. Karakter olarak da ilk bakışta hiç benzemediklerini söyleyebilirdim. En azından annesinin aksine Yağız'ın samimi bir gülümsemesi vardı.
Neyse, zaten önemli değildi. Yeşim Hanım'ın bu sözde özel teklifini kabul etmemiştim sonuçta. Yeşim Özdemir her ne kadar bana şuan aldığım maaşın neredeyse üç katı bir miktar maaş ve bir çok avantaj içeren bir teklifle gelmiş olsa da bunu kabul edemezdim.
İşimi bırakamazdım, en azından amacım için buraya kadar gelmişken bunu yapamazdım.
"Kabul etmedim zaten, çok ilgilenmiyorum. Şirketten birini görevlendirirler." daha fazla bu konu üzerine konuşmamıza gerek yoktu.
"Nil, tekrar mı düşünsen acaba?"
"Neden?"
"Nil işin çok tehlikeli. Neden hala oradasın aklım almıyor. İnsanları korumak istemeni anlıyorum ve inan bana takdir de ediyorum ama biraz da kendini düşünsen olmaz mı? Başına gelenlere bir baksana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Action"Ben bir kara kutuyum. Bu uçak düştüğünde bana hiçbir şey olmayacak. Peki ya siz? Siz bu harabede, bu cehennemde günahlarınız ile baş başa kalacaksınız. İşte o zaman ben bildiğim tüm sırları açığa çıkaracağım. Bu harabeden geriye, sadece ben kalacağ...