Alarmının odada yankılanmasıyla gözlerini aralamış ve yatağının yan tarafındaki komodinin üzerindeki telefonuna ulaşarak sabah 07:26'ya kurduğu alarmını kapatmıştı. Aslında 07:30'da uyanmayı hedeflemişti fakat saatleri hiçbir zaman tam veya buçuk olarak kurmazdı çünkü öyle kurduğunda geç kalacağına inandığı bir alışkanlık edinmişti ama bu alışkanlığı nasıl edindiğine dair hiçbir fikri de yoktu.
Vakit kaybetmeden odasından çıkarak kendini geniş banyosuna atmış ve dişlerini fırçaladıktan sonra iç bacağındaki dikişin üzerine yapıştırmış olduğu bandajı yavaşça çekerek çıkardıktan sonra temizlemişti. Dolaptan aldığı temiz bandaj ile dikişin üstünü dikkatlice kapattıktan sonra evinin alt katına inmek için merdivenlere ilerlemişti. Geçen iki güne kıyasla daha rahat hareket edebiliyor, en azından yürüdüğünde bir acı hissetmiyordu. Çok büyük olmayan, iki katlı müstakil bir evde oturuyordu. Salonu, mutfağı ve bir banyosu evin alt katında; kendisine ait bir yatak odası, iki misafir odası ve bir banyosu da üst katındaydı. Evinin dizaynına genel olarak siyah ve kırık beyaz renkleri hakimdi.
Merdivenin bulunduğu duvar kenarına aşağı doğru çapraz şekilde kendi çizmiş olduğu üç resmini asmıştı. Üstün görsel zekasının bir getirisiydi bu, vakit buldukça misafir odalarından birine koymuş olduğu tuvalinin karşısına geçer, sevdiği şarkılardan birini açar ve çok güzel resimler çizerdi. Kafasını gerçek anlamda dağıtabilmek için yaptığı ve güzel sonuçlar çıkardığı bir hobisiydi.
Mutfakta kendisine kaşar, domates ve mayonez kullanarak bir tost ve filtre kahve hazırlamış hızlıca yedikten sonra üstünü değiştirmek için odasına dönmüştü. Odasında yatağının karşısında duran, neredeyse tüm duvarı kaplayan, kocaman bir aynası vardı. Aynanın karşısına geçerek önce altına yüksek bel kot pantolonunu giymiş, bileğine kadar gelen kalın siyah çorabını da giyip siyah kemerini taktıktan sonra üstüne beyaz kısa kollu crop bluzunu giymişti. Masasına geçtikten sonra neredeyse beline kadar uzanan, açık kumral saçlarını tarayıp uçlarına maşa yaptıktan sonra kapatıcı, eyeliner, rimel ve rujuyla sade bir makyaj yapıp hazırlığını tamamlamıştı.
Tekrar aşağı inip kapının girişindeki ayakkabı dolabına asmış olduğu siyah uzun kaşmir kabanını, bileğine kadar gelen siyah botlarını giyip krem rengi atkısını kabanın üstünden, boynundan aşağı astıktan sonra çantası, evinin ve arabasının anahtarlarını alarak evden çıkmıştı. Para biriktirerek, işe girdiği bir yıl içinde hayalindeki gri Mercedes'i almak ve her sabah Mercedes'ini kapısının önünde görmek onu mutlu eden çok az şeyden birisiydi.
İş yerine yaklaştıkça içinde anlam veremediği garip duygu beliriyor ve tüm vücudunu yavaşça kaplıyordu. Korku değildi, heyecan da değildi. İş hayatında ilk kez ofis işine alınmış olmanın getirdiği belirsizliğin onda hisssettirdiği bir duygu olmalıydı. Yaklaşık kırk beş dakika süren yolculuğunda, işe uğramadan önce bazı günler iş arkadaşını da arabayla alır ve iş yerine beraber giderlerdi. Bugün de o günlerden biriydi. İş arkadaşının oturduğu yüksek katlı apartmanın önünde durduğunda iş arkadaşı da apartmanın kapısını açmıştı. Koyu krem rengi bol pantolonunun altına giydiği siyah beyaz spor ayakkabısı, gri sweetshirt ve üstüne giydiği lacivert bomber ceketi ile güzel bir tarzı vardı. Hızla arabaya yaklaştıktan sonra sağ koltuğa otururken konuşmuştu.
"Günaydınlar efendim." Ozan dağınık kahverengi saçları, enerjik sesi, tatlı gülümsemesi ve güzel tarzıyla kendisine bakıyordu.
"Günaydın, çok şıksın bugün." demişti Nil gülerek ve ana yola çıkmak için hazırlanmıştı.
"O sizin şıklığınız." dedikten sonra telefonunu arabaya bağlayıp şarkı açmıştı. Sabahları işe giderken müzik dinlemekten daha zevk aldığı bir şey varsa o da Nil'in arabasında kendi listesini açmaktı. Nil Ozan'ın karmakarışık müzik zevkini her ne kadar dalga geçiyor olsa da severdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Acción"Ben bir kara kutuyum. Bu uçak düştüğünde bana hiçbir şey olmayacak. Peki ya siz? Siz bu harabede, bu cehennemde günahlarınız ile baş başa kalacaksınız. İşte o zaman ben bildiğim tüm sırları açığa çıkaracağım. Bu harabeden geriye, sadece ben kalacağ...