(Ders bitmişti. Duru düşündüğü şeyi yapmak istiyordu. Bunun eğer yakalanırsa ona ne kadar büyük bir sorun yaratacağını bilse de zil çalar çalmaz yola koyuldu. Bahçeye indi ve sağ taraftaki kulübeye koştu. Kulübenin kapısı yarı aralıktı ve içeriden sesler geliyordu. Kenara çekildi ve kapıdan baktı. İçeride iki kişinin konuştuğunu gördü. Onlardan biri de Oktay Hoca'ydı)
Oktay Hoca: Hocam...orada da dendiği gibi hâlâ bir umut vardır
****** Hoca: Hiç bilmiyorum...zaten bütün herkes strese girdi bu konu yüzünden. Başka çaremiz yok
Oktay Hoca: İyi de oların görevi olabildiğince insan kurtarmak olmalı olabildiğince geride insan bırakmak değil
****** Hoca: Büyük ihtimalle onların amacı bir kaç kişiyi feda edip insanlığı kurtarmak
Oktay Hoca: Bu çok saçma
***** Hoca: Halkın bundan haberinin olmaması gerekiyor zaten halkın haberi olursa kimse burada kalmaz
Oktay Hoca: Ama aynı zamanda bir yere de gidemezler...
****** Hoca: Biz yine de çenemizi tutarlım da başımıza patlamasın...hadi...
(Duru hareketlenme duyunca kulübenin arkasına koştu. İki öğretmenin de oradan uzaklaştığına emin olduktan sonra içeri girip kapıyı aynı şekil aralık bıraktı. Daha sonra da ses kaydını aramak için içeri baktığında masanın üstündeki kutunun orada olmadığını fark etti)
Duru: E...önceki tenefüs buradaydı?
(Büyük ihtimalle kutudakiler yerlerine konulmuştu. Etrafına bakınmaya başladı. Kenarlara, dolaplara, masanın çekmecelerine baktı. Hiçbir yerde yoktu. Küfrederek kafasını yere eydiğinde masanın ayağında bir çıkıntı olduğunu fark etti. Eğilip çıkıntıya baktığında ise ses kaydını gördü. Bir hevesle ses kaydını oradan aldı ve düğmesine bastı. Tekrar dinlemeye başladı. Daha sonra aleti biraz daha inceledi ve kayıt tarihine baktı. Tarih bir hafta öncesini gösteriyordu)
Duru: Daha yeni...çok yeni...üç yıl oldu...ya onlarsa...Oktay Hoca'nın dediği gibi ya bir umut varsa. Diğer hoca neden öyle garip konuştu...ne saklanıyor yine bizden...
(Tüm bunları düşünürken ses kaydını aldı ve kulübeden hızla çıktı. Biraz bahçede takıldıktan sonra tenefüsün çalmasıyla sınıfa geri döndü. Şimdi ise kafasında öyle bir düşünce vardı ki kendisini zorlayan. Çok tehlikeli ve çok zordu. Fakat bu düşünceyi tek bir kişi ile paylaşabilirdi. Kampa gidince onu bulacaktı...)
...
(Okul bitmiş, akşam yemeğine üç saat kalmıştı. Herkes kendi halinde takılıyor, bir şeylerle ilgileniyordu. Duru da kimseye belli etmeden kenardan kenardan kamp alanlarından çıkmıştı. 10/A'nın kampına doğru ilerledi. Hiç böyle bir şey yapmamıştı ve çok utanıyordu. Okulda bile birilerini sınıftan çağırmak onun için çok zor olurdu. Öğretmen olmasa bile. Derin bir nefes aldı ve ileri girdi)
Duru: Eee...selamlar
Kübra: Aaa...Durumm gelmiş hoşgeldin kız
Duru: Haha...hoşbuldum ya...şey...Mefe burada mı diyecem de göremedim
Kübra: Ha...bilmiyorum ki en son buradaydı.
(O sırada Duru arkasında birinin dikildiğini hissetti. Arkasında döndüğünde ise bu kişinin Mehmet olduğunu anlaması uzun sürmedi)
Kübra: Heh geldi
Mehmet Efe: Hoşgeldin
Duru: Korktum...seni arıyordum
Mehmet Efe: Niye?
Duru: Şey..bir iki dakika konuşabilir miyiz?
Mehmet Efe: Bir şey mi oldu?
Duru: Sana bir şey soracaktım da...önemli...
(Duru Mehmet'e uzun uzun baktı. Mehmet da bu bakışın nedenini anladıktan sonra başını salladı)
Mehmet Efe: Gel
(İkisi de kamptan çıkıp yine yürümeye başladılar)
Mehmet Efe: Sorun yok...dimi?
Duru: Var...kafamı karıştıran şeyler var
Mehmet Efe: Nasıl yani?
Duru: Şöyle...okulda bizimkilerle yemekhanede otururken başıma felaket bir ağrı girdi ve bileğime falan vurduğu için revire gittim belki ilaç falan iyi gelir diye. Bulamayınca yemekhaneye geri dönerken Oktay Hoca'ya çarptım
Mehmet Efe: Nasıl becerdin?
Duru: Bilmiyorum...adam da kutu taşıyormuş bazı kağıtlar yere döküldü kutudaki. Sonra ona söyledim işte rahatsızlandığımı o da öğretmenler odasına ilaç olduğunu söyledi...ama işi varmış ben de kutuyu gitmesi gereken yere götürebileceğini söyledim ve ayrıldık. Kutuyu...okulun arkasındaki kulübeye götürdüm. Koyarken kutunun içinden ses gelince bir işkillendim. Bir ses kaydı çıktı içinden. Ses kaydında bir haberin küçük bir bölümü vardı. Bir hafta önce kaydedilmiş. Okulun yakınlarında bölge tarama yapılırken vücut sıcaklığı normal derecede olan insanlara rastlanmış...
Mehmet Efe:...hasiktir...
Duru: Aynen öyle...ve bahse girerim bu kurucular bizden bir şey saklıyor
Mehmet Efe: Nasıl yani?
Duru: Ses kaydı aletini almak için...diğer tenefüs gittim...kulübede Oktay Hoca ile başka bir öğretmenin konuştuğunu gördüm...biz çenenizi tutalım da başımıza patlamasın falan dedi diğer hoca...
Mehmet Efe: Ne dönüyor acaba?
Duru: Hiç bilmiyorum...ama...benim kafamda bazı şeyler döndüğü kesin
Mehmet Efe: Ne gibi şeyler?
Duru:...bu..bulunan kişiler...onlar olabilir...geride kalanlar...bırakılanlar...öldüğünü zannettikleri için
Mehmet Efe: Ee..
Duru:...sen...kaçmayı denedim ama yakalandım demiştin dimi
(Mehmet bir kaç dakika anlam veremeyerek Duru'ya bakarken Duru'nun söylemeye çalıştığı şeyi anlayınca şok oldu)
Mehmet Efe: OHA DURU KAÇICAK MIS-
Duru: ŞŞTT! biraz daha bağırsaydın bütün herkes ayağa kalksaydı(!)
Mehmet Efe: Duru delirme...manyaksın ama bu kadar olmamalısın
Duru: Sen nasıl kaçmayı denedin! o zaman
Mehmet Efe: Çünkü ben haber aldığım, yaşadığını bildiğim biri için kaçtım!
Duru: ne demeye çalışıyorsun?
Mehmet Efe:...of...Duru bak...bu çok tehlikeli...bir de üstüne tek başına gidiyorsun
Duru: Mehmet...sence ben bunu neden sana söyledim
Mehmet Efe: Ne?
Duru: Bak...benim bir fikrim var...dışarı bir şekilde çıkıcaz...ve belli bir noktada seninle ayrılıcaz sen arkadaşını bulmaya ben de bizimkileri bulmaya gidicem
Mehmet Efe: ama
Duru: Mefe...onu bulmak istiyor musun?
Mehmet Efe:...çok...
Duru: O zaman...
(Duru elini uzattı. Mehmet de önce Duru'ya sonra da ona uzattığı eline baktı. Daha sonra da elini tuttu ve anlaşmayı kabul etmiş oldu)
Mehmet Efe:...ne zaman yola çıkıyoruz :)
Duru: Benden isteklisin sanırım
Mehmet Efe: Evet...
Duru: Güzel...şöyle...eğer hemen çıkarsak yokluğumuzu fark edecekler. Ne öğretmenler bilmeli ne de arkadaşlarımız
Mehmet Efe: E...ne napıcaz?
Duru: Yanlış anlaşılmalar sonucunda neler olabilir tahmin edebilir misin?
Mehmet Efe: Hayır...çünkü hiç kimse doğruyu bilmez
Duru: Güzel...şimdi
(Duru planladığı şeyi Mehmet'e anlattı. Bu plan gerçekten hiç akla gelmeyen birşeydi. İkisi de bu planı kabul ettikten sonra geriye yürüdüler. Yarın çok büyük bir rol bekliyordu onları..Kendi kamplarına gitmek için de bir yerde ayrıldılar. Şimdi ise yapmaları gereken tek şey hazırlanmaktı. Duru kampa girdiğinde kimseyi görememişti. Bu yüzden şu an hazırlanmanın en mantıklı zaman olduğunu düşünüp yatağının yanındaki çekmecenin en altını açtı ve içinden siyah çantasını çıkardı. Çantasını yatağın üstüne koydu ve kampta onlara verilen bazı aletleri içine koydu. 3 yıldır yanında taşıdığı bıçağını çantasını suluk kısmına sıkıştırdı. Diğer kısma da matarasını yerleştirirken arkadan gelen bir ses ile irkildi)
Demir: Duru?
(Duru hemen önüne döndü ve çantayı arkasına sakladı)
Duru: Ne zaman geldin...korkuttun beni
Demir: Ne yapıyorsun?
Duru: Nasıl yani?
Demir: Deminden beri...seni izliyorum...ne yapıyorsun?
Duru: Hiçbir şey...
(Demir Duru'ya uzun uzun baktı. Daha sonra da hareketlenip Duru'nun çantasını yakaladı)
Duru: NAPIYORSUN??
(Demir'in çantayı yakalamasıyla çantanın içindeki her şey yere döküldü.)
Demir:...hiçbir şey öyle mi? Bunların çantada ne işi var?
Duru: Demir
Demir: Duru ne yapıyorsun?
Duru: Bundan sana ne?
Demir: Uzun süredir iyi değilsin farkındayız...ama...ne yaptığını anlayamıyorum...sorun ne?
Duru: Demir...of...çantayı ver anlatıcam tamam mı?
Demir:...
Duru: Demir
Demir: Tamam... Tamam
(Demir elinde ters bir şekilde tuttuğu çantayı Duru'ya attı. Duru da yere düşen eşyaları çantasını içerisine yerleştirdi ve kampın yakınındaki küçük çardağa koştu. Demir de arkasından geldi. Duru çantayı masanın üstüne koydu ve yandaki dolabı açtı)
Demir: Anladığım kadarıyla...bir yere hazırlanıyorsun...
Duru:...okula geri dönücem...eski okula
Demir: Duru delirdin mi sen! ORADAN NE KADAR UZAKTAYIZ AYRICA DIŞARISI GÜVENLİ DEĞİL! FARKINDAYSAN UZUN SÜREDİR BİR SIKINTI VAR VE DIŞARIYA GÖNDERMİYORLAR
Duru: Sessiz ol...kimse duysun istemiyorum
(Bir yandan konuşuyor bir yandan da dolabın içindeki bazı ilk yardım malzemelerini yetecek kadar alıp çantasına yerleştiriyordu)
Demir: Ayrıca yakalanırsın
Duru: Bir şekilde yapıcam..
Demir: İzin vermiyorum
Duru: İznini istemiyorum
Demir: Neden geri dönmek istiyorsun?
(Duru Demir'in dediği şeyden sonra durdu, derin bir nefes alıp verdi ve Demir'e döndü)
Duru: Çünkü geride bıraktıklarımız hâlâ yaşıyor...
Demir: Ne?
Duru:...bak..
(Son malzemeyi de koyduktan sonra çantayı kapattı ve eline aldı)
Duru: Nasıl ve nereden bulduğumu sorma...ama bir ses kaydına ulaştım...bir hafta önce okulun oralarda bir tarama çalışması yapılırken vücut sıcaklığı normal derecede olan kişilere rastlanmış
Demir: Ee?
Duru: Ee derken! Bizimkiler hâlâ yaşıyor olabilir!
Demir: Duru...bak evet biliyorum çok zor ama aradan üç yıl geçti ve bu süreci atlatmak konusunda sana her türlü yardımcı o-
Duru: Sen ne anlatıyorsun Demir! Ben oradan deli gibi mi görünüyorum...tamam biraz kırık olabilirim ama delirmedim...kanıtlarım var
(Duru bir kaç saniye düşündükten sonra aklına gelen bir şey ile elini cebine attı ve ses kaydı cihazını çıkardı)
Duru: Al dinle...
(Demir Duru'nun eşinden cihazı aldı ve düğmeye basarak dinlemeye başladı. Dinlemeyi bitirdiğinde ise ses kaydını Duru'ya geri verdi)
Duru: Ee...?
Demir: Onlar olduğu ne malum?
Duru: Olmadığı ne malum?!
Demir: Bu olasılıkla mı gidiyorsun...sen...yoksa o çocuk mu seni ikna etti o kadar saat
Duru: Çocuk...Mehmet mi?
Demir: Ya her kimse işte!
Duru: Asıl ben onu ikna ettim...onunla gidice-
Demir: Duru pardon da sen salak mısın? Ona nasıl güvenebiliyorsun...ya seni yarı yolda bırakırsa?
Duru: O benimle gelmiyicek...sadece beraber kaçmaya çalışıcaz...daha sonra o başka bir arkadaşını bulmaya ben de bizimkileri bulmaya gidicem...
Demir: Duru etraf hastalıklı kaynıyor...kendinizi tehlikeye atıyorsunuz
Duru: O tehlikede ama ben tehlikede miyim bilmiyorum...
Demir: Ne?
Duru:...Demir...ben öleceğimi bile bile gidiyorum zaten
Demir: Ne diyorsun Duru sen?
Duru: Ben burada da ölücem orada da...bir şey fark etmeyecek yeter ki onları bulayım
Demir: Anlayamıyorum...niye öleceksin?
Duru: Demir....
Demir: Asıl dışarı çıkarsan öleceksin dışarısı hastalık kaynıyor-
Duru: BENİM DE ONLARDAN BİR FARKIM YOK ÇÜNKÜ!
(Uzun bir sessizlik oldu. Demir Duru'ya anlamsızca baktı)
Demir: Anlamadım?
Duru: Anlayacağını düşünmezdim zaten...
(Duru bir hırsla kolunu sıyırdı ve Demir'e gösterdi. Demir Duru'nun bileğindeki ısırık izini görür görmez şok oldu)
Demir: H-hasiktir...Duru?
(Demir Duru'nun ona doğru gösterdiği kolunu tuttu ve daha yakından baktı)
Demir: Duru bu ne?!
Duru: Söylemiştim...onlardan bir farkım yok...
Demir: B-bu ne zaman oldu..
Duru: Bak ben-
Demir: Duru...bu...ne zaman oldu
Duru: Bir yıl önce
Demir: BİR DE BİR YIL ÖNCE!
(Demir sinirle arkasına dönüp elini alnına koydu. Daha sonra da hızla Duru'ya döndü)
Demir: Bekle....bir yıl önce mi...imkansız
Duru: Bilmiyorum Demir...ama yemin ederim yalan söylemiyorum...bana inanmıyor musun?!
Demir: ÇÜNKÜ BUNUN İNANILACAK BİR TARAFI YOK
Duru: Var...eğer yeni olsa şimdiye dönüşmüştüm...üstelik bu hafta içerisinde dışarı hiç çıkmadım nasıl olabilir?
Demir: Bu nasıl oldu o zaman?
Duru:...biz...geçen sene...görevde dışarı çıkmıştık hatırlıyor musun?
Demir: Hangisi?
Duru: Ahmetlerin de geldiği...senin boya kalemi aldığın...
Demir: Haaa...evet
Duru: Ben o gün bir yere girdim. Biraz kırık döküktü ama bir şekilde girdim. İçeride müzik aletleri olan bir yerdi. Orada bir yerde müzik aleti gördüm. Çok köşede bir yerdeydi. Onu almak için yolu kapatmış bir kitaplığın altından geçmem gerekiyordu. Ben de geçerken sanırım ses çıkardım. Orada bir oda varmış...odanın içinde de bir hastalıklı....sesi duyunca hareketlendi..
Demir: Yani?
Duru: Ben müzik çalar alıp geri dönerken arkamdan saldırdı. İkimiz de yere düştük yerde debelendik. Kalkmayı başarınca kaçarken beni yakaladı. Kolumda bir acı hissettim. Daha sonra altından geçtiğim kitaplığa uzandım ve hastalıklının üstüne devirdim. O kitaplığın arkasında kalırken ben de kenara geçtim...dönüşmeyi bekledim...
Demir: Dönüşmeyi mi bekledin?
Duru: Evet..kolumdan ısırılmıştım..maksimum 7-8 dakika sonra dönüşmek gerekirdi...ama olmadı. Ben de geldiğim yerden geri döndüm o gün kolumda bir sargı vardı hatırlıyor musun?
Demir: Evet...düştüğünü ve kolunu sürttüğünü söylemiştin...gözümün içine baka baka yalan söylemişsin
Duru: Çünkü ne tepki vereceğini tahmin edemedim! Sen gelsen bana böyle bir şey desen
Demir: Beni hemen söyler miydin?
Duru:...hayır...asla
Demir: Ben de söylemezdim..söylemem de...ama bu yüzden bir risk alman çok aptalca
Duru:...değil...ben öleceğimi bilerek gidiyorum
(Demir Duru'nun dediklerine bir türlü anlam veremiyordu)
Demir: Duru...anladığım kadarıyla şu an çok sağlıklı düşünemiyorsun duygularınla hareket ediyors-
Duru: DEMİR! ben gayet sağlıklı düşünüyorum! Ben yaptığımın da farklındayım ben yıllardır duygularımla hareket ediyorum bu benim kişiliğim
Demir: Bu zamana kadar böyle gittin ve bir sürü hata yaptın! Bir şekilde ders alman lazım artık!
Duru: Bu duruma alıştım merak etme! Durmuyucam da. Zaten göstereceğin tepkiyi bildiğim için söylemek istemedim!
Demir: Hâlâ duygularınla düşünmeye devam edip gidersen senin kaçtığını söylerim! Seni yakalatırım sabote ederim seni!
Duru:...Eğer böyle bir şey yaparsan...beni kendi ellerinle öldürürsün
Demir: Ne?
Duru: Arkandan birilerine gönderdiğinde ne olacak zannediyorsun? A sen kaçtın mı gel buraya yakalayalım seni falan mı? Dışarıya güvenliğim olmadan çıktığımı bildikleri için beni kontrol edecekler. Ve bu izi görücekler (Duru bileğindeki ısırık izine vurarak Demir'e gösterdi)
Duru: ve bam! Ormanın derinliklerinden gelen bir silah sesi...anlatabildim mi?
Demir: Peşinden gelicem
Duru:...eğer gelirsen yapacaklarımı görmek istemezsin...bunu bilerek bu haltı ye...
(Tam o şurada kavgayı duyan Sudenur, onun arkasından da Dicle içeri girdi. Duru hemen sweatinin kolunu indirip izi kapattı)
Sudenur: Ne bağırışıyonuz ne oluyor ya?
Dicle: Duru..Demir?
(Duru önce Sudelere daha sonra da Demir'e baktı. Demir konuşmak için hareketlendiğinde Duru ne diyeceğini çok merak ediyordu)
Demir: Duru...bir ilaç arıyormuş da bulamayınca yardım etmek için geldim. Yine klasik onunla biraz uğraştım o da yine sinirlendi :)
(Duru Demir onu ele vermediği için rahatlamış rahat bir nefes alıp vermişti)
Dicle: Ya uğraşmasana şu kızla şerro ya
Sudenur: Harbi ya...
Duru: Bence de uğraşmasın...karışmaması gerekem şeylere karışıyor
(Duru çantasını aldı ve hepsinin yanından sinirle geçtip gitti)
Sudenur: Anlaşılan bayağı uğraşmışsın...
Dicle: Yaa...artık bir kaç gün sonra kendine gelir senin SAYENDE! 😒
(Dicle ve Sudenur Demir'i orada bırakıp içeri geçtiler)
Demir:..bir kaç gün sonra olmaması gibi bir gerçek var ama neyse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ev 2
HorreurÜç yıl önce başlayan salgın hastalıkla beraber insanlık bir çok gelişmeler yaşamış fakat yine de salgın hastalığın mutasyona uğraması durumu ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu yerleşim kurucuları tarafından gizli tutulmaya çalışılsa da halk bir süre...