(Dışarı çıkalı on dakika olup olmamıştı. Nasıl olmuştu, ne yapacaktık hiçbir fikrimiz yoktu. Şu an ne yapıyorlardı onu bile bilmiyorduk. Keşke Migros'tan telsiz falan alsaydık. Migros'ta telsiz yoktur ki...
Böyle böyle düşünürken biri kolumdan kenara çekti. Refleks olarak kolumdan çeken şeye hızla çakımı geçirdim. Sessiz bir küfür sesi duyduğumda afalladım ve ona döndüğümde beni çeken kişinin Hamza olduğunu fark ettim. Kolunu fena deşmiştim)
Hamza: Kızım napıyon ya?!
Selin: Aa Hamizo...ben refleks olarak yapmıştım k-kusura bakma
Hamza: Neyse ki çok derin değil
Ecrin: Sen burada ne arıyorsun?
Hamza: Asıl siz ne arıyonuz...
Selin: E-eczaneye gidicektik
Hamza: İyi de hastalıklı dolu orası
Ecrin: Ne?
(Hamza'nın demesi ile ikimiz de eczaneye doğru baktık. Harbiden de eczanenin önü hastalıklı doluydu. Üstelik hastaneden de bazı sesler geliyordu)
Selin: Sen bizi nasıl gördün?
Hamza: Bir ses geliyordu...bir baktım boynunda trabzonspor boyunluğu, uzun sarı saçlı bir kız yanında da siyah uzun saçlı yürüyorlar. Dedim bunlar bizim Selin ve Ecrin dışında kimse olamaz
Selin: Tabii
Ecrin: Neredesin peki? Neredeydin bu zamana kadar
Hamza: Ben hastalığın başladığı gün okulda değildim. Hastaneye gelmiştim ama hastanede bir kıyamet koptu. Ne yapacağımı bilemedim. Bir odaya girdim ama inan neresi bilmiyorum. Sonra zar zor dışarı attım kendimi yangın merdiveninden. Eve gitmeyi denedim ama başaramadım ben de memur evine saklandım
Ecrin: Amma yer değiştirmişsin
Hamza: Siz niye gidiyorsunuz eczaneye ve nereden geliyorsunuz?
Selin: Ege...Ege İrem'e kaldı. İyi değil ona ilaç bulmamız gerek
Hamza: Bir dakika kaç kişisiniz la siz?
Ecrin: Dört kişiyiz. Normalde Selin'le ikimiz Sülümana binip okuldan kaçarken önümüze bir araba çıktı ve duvara çarptık. Sonra baktı çarptığımız yer çitlerle çevrili...bir şekilde içeri girip orada kaldık
Selin: Migros'a gittik arada erzak için. Işık falan bulduk orayı yaşam alanı hâline getirdik. Bayağı tohum falan ektik sebze tohumu ama hâlâ çıkmadılar
Ecrin: Sonra bir gün İrem ve Ege geldi. Meğerse kaç gündür takip ediyorlarmış bizi. Bizimle kaldılar. Bir ara yine erzak için dışarı çıktık Ege içeride kaldı ama kapıyı tam kapatamadığı için hastalıklılar girmiş. O da uyuyakalınca
Hamza: Isırıldı mı?!
Selin: Hayır...hastalıklıyı görünce korkup düşmüş salak....hastalıklıları biz gelince ben gece hallettim. Sabah uyandığımızda kendini iyi hissetmiyordu. Düştüğü ara kolunu yaralamış, yarayı temizlemeyince de
Hamza: Mikrop kaptı dimi
Ecrin: Evet..
Hamza: Onun için ilaç mı almaya geldiniz gerçekten??
Selin: Ne yapalım?
Ecrin: Ateşi de çıkmaya başladı
Hamza: Hmmm.... Peki ne alacaksınız biliyor musunuz?
Selin:...
Hamza: Hayır dimi
Ecrin: Maalesef
Selin: Ararız bir şeyler
Hamza:...ben de sizinle geliyorum
(İkimiz de Ecrin'le birbirimize baktık. Neden bizimle gelecekti ki?)
Selin: Neden?
Hamza: Size yardım ederim
Selin: Yardımına ihtiyacımız yok ki
Hamza:...N-niye ciddileştin bu kadar...sadece yardım etmek istedim
Selin: Peki
(Ona neden böyle davrandığımı bilmiyordum. Bu yüzden hızla eczaneye doğru yürümeye başladım. İkisi de arkamdan gelmeye başladılar. Bir kaç hastalıklıdan saklandıktan sonra içeri girdim)
Hamza: Ben kapıları tutuyorum siz bulduğunuz ilacı alın
Ecrin: Tamamdır
(Eczanenin içi boştu zaten bu kadar küçük bir alanda hastalıklının bulunacağını sanmıyordum. Kafam allak bullaktı, strese girmiştim. Ecrin'le içeride dolaşmaya başladık)
Ecrin: Umarım...hiçbir şey için çok geç değildir...
Hamza:...hava bozuluyor...dışarıda hastalıklı çoğalmaya başlar hızlı olmamız lazım
Selin: Aah sikeyim nerede bu!
Ecrin: Selin sakin ol
Selin: Olamıyorum mk! Elim ayağın birbirine girdi sinirden ağlıyıcam şimdi
Hamza: Selin...bak şu an çok stres yaptın farkındayım ama eğer bu şekilde devam edersen aradığınız şeye odaklanmadığın için bulamayacaksın...sakin ol
Selin:...Allah'ım...nolur yardım et...bismillahirrahmanirrahim
(Kendimi toparlamaya çalışıyordum. O sırada Ecrin yine imdadıma yetişti)
Ecrin: Buldum!
Selin: Aah Allah'ımm çok şükür!
(Hızla Ecrin'in yanına koştum. Bulduğu ilaç ateş düşürücüydü. Biraz daha aradıktan sonra yarayı iyileştirmek için birkaç merhem bulduk. Hemen kasadan bir poşet alıp ilaçları içine koydum)
Selin: Artık çıkabiliriz
Hamza: Aa...sanırım hayır
Selin: Ne demek hayır!
Hamza: Yağmur yağıyor ve...hastalıklılar çoğaldı. Bu durumda dışarı çıkmamız büyük tehlike olur
Ecrin: E ya Ege ile İrem?!
Selin: Bunları yetiştirmemiz lazım
Hamza: Ama dışarısı hastalıklı dolu!
Selin: Neden sana uyuyoruz ki!
(O ara de dediğimi ben de bilmiyordum. Cümlemden sonra Hamza'nın yüz ifadesi değişince kötü bir şey dediğimi anladım)
Ecrin: Selin....
Hamza:...
(Hamza bir kaç dakika yere baktı. Daha sonra da ikimizin de beklemediği bir anda kapıyı açıp dışarı çıktı. O kadar hastalıklının olduğu üstelik kendisinin tehlikeli dediği yere kapıyı açıp siktir olup gitti. Bunu benim inadıma yaptığına adım gibi emindim. Hiçbir şey diyemedim. Bir refleksle kapıya koşup dışarı çıkacakken Ecrin beni kolumdan tuttu)
Ecrin: Selin dur
Selin: Gitti
Ecrin: Yapacak bir şey yok
Selin: Benim yüzümden...onu kovdum resmen...
Ecrin: Hayır sen bile bile demedin ki-
Selin: O da bilerek yaptı...benim inadıma yaptı aptal!
Ecrin: Selin
Selin: Ama ben böyle bir şey demeseydim yapmazdı
Ecrin: Selin bir dur
Selin: Of duramıyorum kafam çok karışık!
(Yere çöktüm. Düşüncelerini durdurmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Her şey üst üste gelmişti. Sanki herkesin sorumluluğunu üstlenmiş ve şimdi ise herkesi kaybediyor gibi hissediyordum. Hamza kaç yıllık arkadaşımdı. Neredeyse abim gibi de diyebilirim. Onunla o kadar gıcık bir arkadaşlığımız var ki çok uğraşıyoruz birbirimizle. Fakat bu sefer fazla ileri gitmiştim. Onu bahsettiği tehlikeye atan bendim. Belki de bir daha hiç göremeyecektik birbirimizi. Benim suçumdu. Normalde kendimi çok nadiren suçlarım. Kendimi herkesten öne koyarım ama şu an öyle bir hata yapmıştım ki burcumun verdiği bu özelliği kullanamaz hâle gelmiştim. Ben bile kendimi ilk defa böyle görüyordum. Ben ağlamıyordum, ama içimde bir şeyler kopuyordu)
Ecrin: Seni ilk defa böyle görüyorum...
Selin: İnan ben de kendimi...
(Ecrin'in bana sarıldığını hissettim. Evet şu an buna ihtiyacım vardı, beni iyi tanıyor canım arkadaşım)
Ecrin: Ne yapmamız gerek...
Selin: Bilmiyorum...hiç bilmiyorum...
Ecrin: Sana çok yüklendik...biraz da sorumluluğu ben alayım olur mu?
Selin:..peki
Ecrin: Biraz daha beklesek-
Selin: Ama...
Ecrin: En azından şu hastalıklılar azalsın
Selin: Peki...
(Bir kenara oturdum. Dışarıyı izlemeye başladım. Hamza görünmüyordu, acaba nereye gitmişti. Ulan Hamizo...)
~
(Sanırım bir yarım saat kadar olmuştu. Dışarıda hâlâ hastalıklılar vardı. Yağmur hâlâ yağıyordu. Havanın bu kadar hızlı değişmesi. Havanın bize garezi var galiba ikidir şaşırtıyor bizi. Ecrin içeride gezinip başka ilaçlar da bulmaya çalışıyordu. Ben de sanırım o saatir cam vitrinin önüne oturmuş dışarı bakıyordum. Fakat ne gelen vardı ne giden. Yavaşça ayağı kalktım ve Ecrin'in yanına gittim)
Ecrin: Heh...orada uyuyakaldığını falan zannettim
Selin: Olabilirim de
Ecrin: Gerçekten mi?
Selin: Aptal gibi hissediyorum
Ecrin: sjsjjs...hâlâ akıllısın canım merak etme
Selin: Ne yapıyoruz...
Ecrin: Hastalıklılar var mı?
Selin: Maalesef...ama çok değil
Ecrin: O zaman biraz daha bekleyelim
Selin: Artık gitmeliyiz bence bizi bekleyen iki kişi var
Ecrin:...dikkatli olmalıyız...
Selin: Hadi o zaman...
(Yavaşça kapıyı açıp dışarı ilerlemeye başladık. Dışarısı sessizdi, hastalıklıların sesleri dışında tabii. Biz de olabildiğince sessiz olmaya çalışıyorduk. Hastalıklıların arasından sessizce geçtikten sonra Hamza ile karşılaştığımız yere geldik. İleri girip bakasım geldi ama zamanımız olmadığı için ilerlemek zorunda kaldık. İrem'lerin olduğu yere geldiğimizde İrem hızla kapıyı açtı. Nefes nefese kalmıştı. Ne olduğunu anlamamız pek uzun sürmedi)
İrem: Nerede kaldınız mk!
Selin: Bu hâl ne İrem?
İrem: Ege...Ege hiç iyi değil...
Selin: Ne oldu?
İrem: Hastalıklı gibi davranıyor, birimizi ısırmasından korkuyorum. Siz bulabildiniz mi bir şeyler?
Ecrin: Evet...hatta y-
(Hızla Ecrin'i susturdum. Olanların İrem tarafından bilinmesini assssslla istemiyordum çünkü)
Selin: Ege nerede şimdi?
İrem: Ecrin ne diyicekti-
Selin: İrem..Ege nerede?
İrem: Gelin...
(İrem bizi hızlı adımlarla Ege'nin yanına götürdü. Çocuğun rengi bile solmuştu. Hızla yanına oturup aldığımız ilaçları çantadan çıkarttık)
Selin: Ege...nasıl hissediyorsun?
Ege: B-bilmiyorumm...bir şey...sanki beni ele geçiriyor gibi
İrem: Ne alaka mk çok genshin oynamaktandır o
Ege: hayır....gerçekten...bir şey vücudumda ilerliyor
(O an Ecrin ile ikimiz de korkuyla Birbirimize baktık. Ege...enfekte olabilir miydi?)
Ecrin: Nasıl bir ilerleme?
Ege: Bir şey vücudumda hem ilerliyor hem de büyüyor yayılıyor yani
İrem: Ege yoksa sen ı-
Selin: Bir dur İrem!...şu an ne hissediyorsun bunun dışında?
Ege:...bilmiyorum...boşluk
Selin: Ecrin ilacı getir...İrem sen de depoda biraz su var. Onu getir. Al şu sandavicin birazını ye sonra bu ilacı iç tamam mı? Kolunu aç...
(Ecrin ilacı verdi. Ege de ona uzattığım sandavicini yerken İrem suyu getirdi. Ege ilacı içtikten sonra da çantadan bir batikon ve pamuk çıkardım. Yarayı bir bezle temizledikten sonra batikonu pamukla üstüne sürdüm. Daha sonra da hızla bulup çantaya attığım gazlı bezi de çıkartıp yarayı sardım)
Selin:..nasılsın?
Ege: Bilmiyorum...hâlâ garibim
Ecrin: Belki...daha yeni yaptık ya o yüzdendir
İrem: Bence dee....
Selin: Yine de...bir riske atmayalım
(Ege'nin işini hallettikten sonra hepimiz bir kenara dağıldık. Kendimi hâlâ neden suçlu hissediyordum? Giden oydu, onu ben atmamıştım. Fakat benim inadıma yaptığı düşüncesi beni deli ediyordu. Ben de hırslı biriydim, ben de inat ederdim. Fakat bu derece tehlikeli bir şey olduğunda kendimi feda etmezdim. Hava kararmıştı. Acaba ne kadar zaman orada durduk. Ne kadar zaman o camın önüne uyuyakaldım...)
~
(Hava kararınca hepimiz bir kenara yattık. Ege biraz daha iyileşmişti ama...hâlâ soluk görünüyordu. Bu yüzden ne olur ne olmaz diye beraber yatmadık. Ege dışarıda yatmak istedi. İrem de garip bir şekilde Ege'yi yalnız bırakmak istemedi. Biz de Ecrin ile çadırda yattık. Sabah uyandığımızda çok büyük bir sessizlik vardı. Yavaşça yattığım yerden kalkıp dışarı çıktım. Fakat beklediğim manzaranın olmadığını görünce ufak bir şaşkınlık yaşadım. Ne İrem ne de Ege oradaydı. Hızla durduğumuz alanın (tellerle kaplı sahanın) dışına baktım. Kimse yoktu. Kapıyı açıp biraz etrafta gezindim. Gerçekten alanda bizim dışımızda kimse yoktu. Tekrar sahaya döndüm. Tam çadıra girecekken sahanın kenarında bir beyazlık olduğunu fark ettim. Biraz daha yaklaşınca onun bir kağıt olduğunu anladım. Yanına gidip kağıdı yerden aldım, üstünde bir yazı vardı. Ruja benzer bir şeyle yazılı olduğu için "İrem" yazısını okumadan da bunu onun yazdığını anlamıştım."Selin, Ege gece kötüleşti. Bize zarar vermekten korktuğu için de gitmek istedi. Ne kadar durdursam da işe yaramadı. Ben de onu bırakamazdım. Hepinizi çok seviyorum siz ne kadar benden nefret de etseniz....Ege'nin peşinden gidicem artık başıma ne gelir bilemem. Görüşürüz arkadaşım"
~İrem ❤(Yazıyı okuduktan sonra uzun süre kağıda baktım. Evet İrem gerçekten beni sinir ediyordu, ama şu an bulunduğum durum beni çok garip hissettirdi, onlar için üzülmüştüm ve yine kendimi suçlu hissediyordum. Bana ne oluyordu? Normalde kimse için hele İREM için asla üzülüp böyle saçma sapan triplere girmem ama....Hamza, Ege, İrem....üçüne de üzülüyor olmam çok garipti. Yavaşça çadırın içine girdim, Ecrin daha uyanmamıştı ve ben de onu uyandırmak istemedim. Amk İREMLER için üzüldüğümü görsün istemiyordum çünkü! Sessizce yanına uzanacakken Ecrin'in bana seslendiğini duydum)
Ecrin: Günaydın...
Selin: İremler gitmiş
Ecrin: Ne?
(Salak mısın Selin?? Niye söylüyorsun mk!)
Selin: Evet...
Ecrin: Nasıl gitmişler nereye mk?
(Ecrin hızla yattığı yerden kalkıp çadırdan dışarı çıktı. Daha sonra da dışarıdan seslendi)
Ecrin: Gerçekten yoklar
(Ben de çadırdan çıkıp yanına gittim)
Selin: Bana bunu bırakmış
Ecrin: Ne...ha...bakim...Selin, Ege gece kötüleşti. Bize zarar vermekten korktuğu için de gitmek istedi. Ne kadar durdursam da işe yaramadı. Ben de onu bırakamazdım. Ne? Ne diyor bu mk?
Selin: Ya Ege gece gitmiş işte İrem de arkasından mk!
Ecrin: Kapı?
Selin: Siktir
(Hızla kapıya koştuk. Allah'tan kapıyı kimse zorlamamıştı. İrem de sanırım kapıyı tam kapatmaya aklına getirmiş ve uygulamıştı. Onların gidişine üzüleceğim aklıma gelmezdi ama....bu şimdi oluyor. Üç yıl boyunca "Neden İrem ile arkadaşım? Kesin bana büyü yaptırdı ondan kopamıyorum! " diye mızmızlanıyordum. Demek ki bu kopukluk bir hastalık ile bitecekmiş. Gerçekten ama..kıyamete kadar kopamadık pfff! Vay be...vay...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ev 2
HororÜç yıl önce başlayan salgın hastalıkla beraber insanlık bir çok gelişmeler yaşamış fakat yine de salgın hastalığın mutasyona uğraması durumu ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu yerleşim kurucuları tarafından gizli tutulmaya çalışılsa da halk bir süre...