"Tamam gidebilirsiniz." diyen hemşireyi duyduğumda ayağa kalktım.
duraksadı "Merak edilecek bir durum yok."Koltuğun üzerindeki ceketi aldım ve sıcak odadan çıktım. Oda denilecek bir hali yoktu. Derme çatma bir binanın girişinde, duvarların dağılmadan durabilmesi için demir dolaplarla desteklenerek kısmen de olsa tedbir alınarak, güvensiz, özensiz ve hiç steril olmayan bir yerdi burası. Binanın yer yer bazı bölümlerinde ateşler yakılmıştı. Çoğu camı çatlak ve tüm dışarıdaki fırtınayı içeri alan çatlak duvarlar, biraz olsun yakılan ateşler sayesinde etkilerini gösteremiyorlardı. İyi ki.
Terlemiştim. Verdikleri ilaç başımı döndürüyordu, neden şu iğrenç tetikleri bana yapıyorlardı hiçbir fikrim yok. On gündür olduğu gibi. Düşünemiyordum. istediğim gibi hareket edemiyordum. Sanki beynim donmuştu, beyinle ilgili olan tüm şeyleri yarım yamalak yapıyordum. Kaç kere randevuya geç kaldığımı bilmiyorum ama Bayan Alysia benim oma söylediğim şeylerin gerçeklik payının olduğunu düşünmüyordu. Ölüp dirilme olayının şu zamana kadar olmadığını ve olmasının da imkansız olduğunu defalarca söyleyip durmuştu. Ama ölmem gerektiğini biliyordum. Onun için ne kadar ölüp dirilmek imkansızsa benim içinde öyleydi. Öldüğümü bile hatırlıyordum. Hatta gördüğüm en son şeyi bile. Belki de sevgilimdi yada başka bir şeyim. Hayatım hakkında tek hatırladığım şeyde oydu. Şimdi ne yapıyor en ufak bir bilgim bile yoktu. Belki de evlenmiş ve benim yaşımda çocuğu bile olmuştur. Benim için saçma olmayan duygulardan arındım ve elimde olan ceketi üstüme geçirip hastaneden çıktım. Hava soğuktu yağmur yağıyordu. Enseme vuran soğukluk bana bir şeyi hatırlatmıştı. Bir an o uyandığım yere hastaneye geri dönmek istedim. Belki de bu yaşadıklarım Tanrı'nın bana yaptığı bir oyundu. Ne kadar uzak olsa da bir şey beni oraya çekti ve kısa sürede dışarıdan belli elirsiz bir yükseklikte olan bu tepeye geldim. Mağara olduğu belli bile olmuyordu, kapısında durdum.
"Hadi Evan belki bunlar bir oyundur. Belki öldün ve cennetesin, ya da kıyamet koptu ve tekrar dirildin. Öldüğünü biliyorsun bunu kimse değiştiremez. Sen öldün, ölüsün sen." diye geçirdim içimden. Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. İçerisi yeni terk edilmiş gibiydi. Sarmaşıkların arasından yavaşça yürüdüm. Tozlu bu yerde nasıl olmuştu da 24 yıl bir fiil uyanmadan uyumuştum? Burası seneler boyunca uyuduğum yerdi buna eminim. Derinlere doğru ilerledim içerisi boştu ve buz gibiydi ufak bir ışık hüzmesi aradım ama yoktu. Ceketimi çıkarıp buz gibi tozlu taş zemine uzandım. Gözlerimi kapattım, bunların bir oyun olmasını diledim.
~~~
"Ne işin vardı o mağarada?" diye bağırdı amir olduğunu düşündüğüm kişi. Ne dememi bekliyordu? Benim aslında ölmem gerekiyordu ama şansa bak ölmemişim ve şimdi ecelimi bulmaya çalışıyorum.
"Yorgundum ve uyumak istedim."
"Kimsenin varlığından beri haberi olmayan bir mağarada? Tek başına. Karşında 21 yaşında arkadaşın yok. Senin yaşın kadar bu işle uğraşıyorum ben, ve bu yüzden işimin en iyisi benim." durdu "şimdi tekrar soruyorum ne işin vardı o mağarada!"
"Bayım..." sözümü kesti ve "Peter." diye düzeltti.
"Peki Peter. Böyle hitap etmem gerekiyor dimi?" cevap bekler gibi onlara baktım "bunu size anlatsam bana deli dersiniz ve buraya en yakın olan tımarhaneye tıkarsınız. O yüzden konuşmama hakkımı kullanıyorum."
"Bana bak seni piç kurusu, ya şimdi konuşursun ya da seni..." sözüne devam edemedi. İçeri uzun boylu sarışın bir adam girip elindeki kalın dosyayı Peter'e uzattı.
"Masaya koy sonra bakarım."
"Hayır amirim şimdi bakmanız lazım." diyerek tekrar uzattı.
Her sayfayı çevirdiğinde ağzı şaşkınlık içinde açılıyordu. Dosya içinde çıkan resmi yüzüne doğru yakınlaştırdı. "Tanrı aşkına burada ne olduğunu biri açıklayabilir mi?" bağırdı "Bu çocuk bizimle şaka mı geçiyor? Gerçekten böyle bir şey olabilmesi mümkün mü? Bunu kim açıklayabilir? İlgi çekmeye mi çalışıyorsun?'' eğilip yüzüme doğru kükredi.
Dosyayı masaya bıraktı ve sinirle odadan çıktı, benimde buradan kurtulmam gerekiyordu. Tam ayağa kalktığım sırada Bayan Alysia içeri girdi.
"Beni takip et." dedi ama yerime oturup onu takip etmedim. "Hadi ama benden korkuyor musun?"
Ne demezsin.
Ayağa kalktım ve onu takip ettim. Kapının önünde bir araba durmuş bizi bekliyordu. Alysia arka koltuğa oturdu onu takip edip yanına oturdum. Ön koltukta Peter oturuyordu. Ne işi vardı bunun burada?
"Evet Evan senin ne tür bir varlık olduğunu anlamaya çalışmak için..." sözünü kestim.
"Bir DNA testi ile bitecek işse, tamam. Açıklama yapmana gerek yok."
Araba çalıştı. Peter arabanın aynasından bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde gözünü kaçırdı. Üşüdüğümde ceketimin üzerimde olmadığını fark ettim. Gözlerimi kapattım ve tüm bu olanların bitmesi için dua ettin. Yoksa bulduğum ilk fırsatta kaçacaktım. Arabayı kenara çektiğinde ellerimi kelepçeledi. Şimdi sıçtık işte. Alysia koluma girdi ve beni odasına çıkardı.
"O girmesin." dedim Peter'i göstererek.
Kaşıyla işaret etti. Gireceği varsa da giremedi. Koltuğuna oturdu ve beni karşısındaki üçlü deri koltuğa oturttu.
"Evan bak sana söz veriyorum kafandaki tüm soru işaretlerini sileceğiz." suyundan yudum aldı "tabi bana yardım edersen."
"Ne gibi?" dedim
"Mesela bana hatırladığın tüm şeyleri anlat." dedi dün ki raporlara bakarken.
"İnanacak mısın sanki?"
Kaşlarını çattı ellerini birbirine bağladı. "Sana inanmıyor değilim. Sadece bu..." sözünü kesip devam ettirdim.
"İmkansız, ölüp yaşayan biri yok." dedim sesini taklit ederek.
Umursamadan devam etti "burada beden yaşın bile 21. Vücudundaki deriler bile daha 21 senelik. 46 yaşında olman imkansız."
"Bak işte yine aynı şey. Ne değişti? Bana tüm hatırladığın şeyleri anlat dedin ve bende anlatmaya çalışıyorum ama değişen ne var? Gene aynı yorumları yapıp duruyorsunuz. Senin de bir şey bildiğin yok beni boşuna oyalama." ellerimi gösterdim "Bırak ta gideyim, daha karşına çıkmam."
Ayağa kalktı ve yanıma geldi "Bunu yapamam."
"Neden?"
"Çünkü senin boş konuşmadığını biliyorum ve sana ne olduğunu merak ediyorum. Eğer gidersen neler ile karşılaşacaksın bilemezsin. Belki birlikte bunların üstünden geliriz. Hatta şimdi bile başlayabiliriz. ellerini dizime koydu "İster misin?"
Ne saçmalıyordu bu kadın.
"Tamam açıklama yapıyorum. Belki senin yaşıtındaki kişiler ile birlikte olursan hatırlamana yardımcı olabilir." güldü "Hatta hayatın yeniden şekillenir kim bilir."
Sahte bir gülüş attım "Ciddi olamazsın. Beni o ergenlerle aynı ortama koyamazsın. Buna izin vermem."
Gözlüğünü çıkardı "Daha iyi bir fikrin var sanırım?"
"Hayır yok. Ama beni o kokuşmuş ve sivilceli ergenlerle yalnız bırakamazsın. Dışarıdan ne kadar 19 dursam da hissettiğim yaş ne kadar 19 olsa da düşüncelerim 41. Ve bunu hiçbir şey değiştiremez."
"Hayır Evan sen 21 yaşındasın ve okul ortamına hemen ayak uyduracağına bahse bile girerim."
Bileklerimi açması için ellerimi uzattım.
"Tamam?"
"Lanet olsun! Tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lose Your Mind
Fiksi RemajaSoğuk olduğu kadar karanlık bir yerde uyandım. Neredeydim? Cehennemde mi? 'Kimse varmı?' Sesim boş odada yankılanmıştı. Yattığım yerden kalktım heryerim tutulmuştu. Kapı olduğunu tahmin ettiğim yere doğru yürüdüm. Yürümeyi bile unutmuştum. Bir kol b...