Y/N: Medyaya bakanların kriz geçirmesinden kesinlikle sorumlu değilim... İyi okumalar! ^^
Bazen o kadar mutlu anlar yaşarsınız ki o anın sonsuza dek sürmesini istersiniz, fakat hayat her zaman istediği gibi yapar ve sanki birkaç saniyelik bir fragmanmış gibi geçip gider o anlar.
Bu da öyleydi, üzerinden dört gün geçmişti ve ben hala o anı düşünüyordum. Jimin mesajıma cevap vermemişti, Suga ise fotoğrafı atmış ve sevimli olan bir emoji koymuştu fakat gerisi gelmemişti. Teşekkür mesajımı görüldü yapıp bıraktı, her ne kadar beklediğim bir şey olsa da gerçekleştiğinde ister istemez hayal kırıklığı yaşamıştım.
Demek istediğim, kaşımı yardı!
Tek başına yapmamış olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu.
Belki... Tamam belki biraz.
Ama yine de benim hayalim olan bir şeyin onlar için sıradan bir olay olması beni üzüyordu. Onların bir gülüşü bile benim hayatımı çok daha iyi bir hale getirirken aynı şey onlar için geçerli değildi ve aksine oldukça sıradan bir şeydi.
Jimin'in mesajıma cevap vermemesi ise tamamen bir hayal kırıklığıydı. Benimle dalga geçmiş gibi hissetmiştim, aklımdan numarasını internete koymak gelmiş olsa da kendimi tutmuş ve meşgul olduğunu söyleyip durmuştum. Daha yeni comeback yaptıkları halde yeni bir klip çekeceklerini duyurmuşlardı. Hem de onlarla tanışmamdan bir gün sonra!
Gerçek olmak için fazla mükemmeldi zaten diye düşündüm, sıradan bir hayran için fazlasıyla mükemmeldi.
Bütün gün evde kalacağım gerçeğini hatırladığımda yüzümü buruşturdum ve dolabımın başına geçip siyah bir sweatpant ve kısa kesimli bir tişört geçirdim üzerime. Aynadaki görüntüme baktığımda umursamazca omuz silktim ve uzun saçlarımı dağınık bir şekilde topladım. Telefonumu cebime atıp aşağı indim, o mükemmel günden sonra ne yaparsam yapayım sıkıcı gelecekti ve bu yüzden bütün gün evde oturup BTS videoları izleme kararı almıştım. Sıkıcılığı en aza indirmek için bilgisayarımı açtım ve American Hustle Life'ı beşinciye izlemeye başladım. J-Hope'un surat ifadesini sonsuza kadar izleyip gülebilirdim. Telefonum çaldığında kahkaha atarak cevapladım.
"Seul'ün telefonu." diye kıkırdadım.
"Sesin güzel geliyor Seul."
Jimin'in sevimli sesi kulaklarıma dolarken dondum, beni aramıştı!
"J-Jimin?"
"Beni bu kadar çabuk unutmuş olamazsın!" diye sızlandı gülerek.
Gülüşü...
Bunu tarif edemiyordum.
"Her neyse, nasılsın? İyisin değil mi?" dedi sesini normal tonuna döndürürken. Bu basit soruya bile kafamda milyonlarca cevap hazırladım, birkaç saniye bekledikten sonra sakin tutmaya çabaladığım ses tonumla cevap verdim.
"İyi sayılırım, biraz yoğunum fakat iyiyim. Sen nasılsın? Oldukça yoğun olmalısın."
Ses tonum fazlasıyla sakin çıkmış, beni bile şaşırtmıştı. Demek istediğim; Park Jimin'le telefonda konuşurken nasıl bu kadar sakin çıkabilirdi? Bu... Alışabileceğim bir şey değildi!
"Ah... Fazlasıyla. Gerçekten yorucu bir hafta oldu ve omzumu incittim fakat klip için dansı yapmak zorundayım ağrı kesicilerle ayakta duruyorum."
Yutkundum. İçimde bir şeylerin parçalandığını hissettim, sesi bunun normal bir şey olduğunu vurgulamak ister gibiydi. Ben neden bunu normal karşılayamıyordum? Bu kadar çalışmaları... Gerekli miydi gerçekten?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stop confusing me | jimin '2017
Fanfiction"Eğer senin için sadece bir arkadaştan ibaretsem o halde neden dudaklarının nasıl hissettirdiğini biliyorum?" dediğinde sadece ona bakmakla yetindim. | Tamamen @anidendolunay 'a ithaf edilmiştir.