one

4.6K 271 56
                                    

Elimin altında duran telefonu avcumun içinde bir kez daha çevirdikten sonra saate bakmak için kilit ekranını açtım. Neredeyse gece yarısına gelen saati gördüğümde birden panikledim.

Bir şey unutmuştum.

Telaşla galerimdeki en kalabalık albüme girip zor da olsa yeni arkaplan fotoğrafımı seçtim. Havaalanında çekilen fancamler sosyal medyaya yeni düşmüştü ve ben sırayla fotoğrafları indirirken uyuyakalmıştım!

Yeni kilit ekranıma uzun uzun bakarken gözlerim saçlarına takıldı. Nerdeyse ilk defa havaalanında bere veya şapka tarzı bir şey takmıyordu ve bu da rengi yeni değişmiş olan saçlarını açık bir şekilde gözler önüne seriyordu.

Saçları kesinlikle turuncuydu! Sevmediğim turuncu bile Min Yoongi üzerinde kusursuz görünebiliyordu.

Grup uzun süredir kameralar önünde değildi ve video çekimleri için başka bir ülkeye gitmişlerdi, çekim kısa sürdüğü için fanlar orayı işgal edecek zaman bulamamıştı. Bu yüzden kimsenin yeni konseptleri hakkında bir fikri yoktu, ta ki onlar havaalanındaki fanlara yakalanana kadar.

Yatağımda oturmuş Suga'nın yeni saçlarına bakıp gülümserken kesinlikle bir aptal gibi görünüyordum, tamamen acınacak durumdaydım. Yaklaşık 1,5 yıldır biriktirdiğim harçlıklarımı onların yarın akşamki konserleri için VVIP bilet alarak harcamıştım. Pişman mıydım?

Hayır.

Sonuç olarak tek taraflı aşk yaşadığım idolümle tanışabilecektim ve bu her şeye değerdi. Telefonumu nazikçe yatağa bırakıp yarın giyeceğim elbiseye son bir kez göz atmak için dolabın kapağını araladım, siyah iyi bir seçim olmayabilirdi ama bu elbise şimdiye kadar gördüğüm en güzel elbiseydi bu yüzden siyah olmasına rağmen onu tereddüt etmeden almıştım.

Kahrını cüzdanım çekmişti.

Bangtan'a olan sevgimin acısını kalbim ve cüzdanım bölüşüyordu, bu durumdan şikayetçi değildim.

Elbiseyi son kez kontrol ettikten sonra ışığı söndürdüm ve yarın hakkında senaryolar kurmaya başladım, gerçekleşmeyeceğini bildiğim halde kurduğum hayaller beni mutlu ediyordu.

Hiçbir şeyin mutlu edemediği kadar mutlu ediyordu.

*

Görevlinin dediği gibi sağa döndüğümde karşıma çıkmaz bir koridor çıkmıştı ve bu da beni saate bir kez daha bakmaya zorladı.

3 dakika sonra kulis saati başlıyordu ve ben siktiğimin binasında kaybolmuştum!

Derin bir nefes aldıktan sonra önüme gelen ilk kapıya sorgulayıcı bir bakış attım, üzerinde hiçbir şey yazmıyordu. Birkaç saniye daha kapıya boş bakışlar attıktan sonra omuz silkip kapı koluna uzandım. Tam kolu aşağı itecekken biri bunu benim yerime yaptı ve demir kapı kaşımın üstüne geldi. "Yavaş olsana!" diye inledim parmağımla kaşıma bastırırken.

"Ah, çok üzgünüm! İyi misin? Burada birinin olacağını tahmin etmemiştim!" İpeksi sesi duyduğumda başımı yavaşça yukarı kaldırdım ve bana endişeyle bakan bir çift göz gördüm. "Jimin?"

Gülümsedi ve elini ensesine yerleştirdi. "Merhaba."

Nefes almak için dudaklarımı araladığımda oksijenin yetersiz olduğunu hissettim, gülümsemesi ekrandakinden çok daha mükemmel görünüyordu.

Gözlerimi kaçırdım ve elimi boynuma götürüp sıktım, gerildiğimde yaptığım bu saçma hareketten nefret ediyordum.

"Ü-Üzgünüm, normalde bu kadar kaba değilimdir. Gerçekten!" dedim ve gülümsedim.

stop confusing me | jimin '2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin