Gerçek Düşman

822 53 30
                                    

GERÇEK DÜŞMAN

"Kendini ölüme bırak. İnan bana, çok seveceksin..."

Eski bir dostun tavsiyesi dolanıyordu kafamda. Her yer karanlıktı ve ölüm, bana hükmetmişti.

"Kalpsiz!" diye çığlık attı bir ses. Gong sesi duyuldu ve tüm rüyalarım beynime doluştu.

"Şimdi galibimizi taçlandırma vakti..."

Şıngırdayan zincirlerin sesi... O mahvolmuş ama tanıdık sima...

"Bana yardım et. Lütfen. Son bir kez..."

Göz kapaklarım kurşun gibiydi. Onları yavaş yavaş hareket ettirmeye çalışmak bile yorucu geliyordu. Fakat kapalı kalmaktan yanmaya başlamıştı gözlerim. Yavaş yavaş gözlerimi kırpıştırdım ve sonunda ışığı gördüm.

Bu, tahmin ettiğim büyük ışık değildi. Yalnızca hastane odasının tavandan sarkan ampulüydü. Yatar pozisyondayken doğruldum ve ayaklarımı öne uzatarak oturdum. Bana dönen dev, turuncu kürkün içindeki minik kadını hemen tanıdım. Bu Fustian'dı. Stilistim.

"Sonunda uyanmana sevindim. İnsanlar beklemekten sıkılmıştı." dedi.

Kendimi aptal ve şaşkın hissediyordum. "Hayır." dedim fısıldarcasına, sanki sesim tamamen çekilmişti. "Beni bekleyemezler. Ben öldüm."

Beynim yavaş yavaş açılınca hastane odasının tamamı gözlerimin önüne geldi ve sesim de normale döndü. Kapının orada alaycı ve tatmin olmuş bir şekilde gülümseyen Verdant'ı da o zaman fark ettim.

"Emin misin? Bana epey canlı gözüktün." dedi. Bana hiç yardım etmemesine rağmen hayatta olmam onu neşelendirmiş olmalıydı.

"Senin sayende." dedi Fustian iğneleyici bir ses tonuyla.

"Sence sözde ezik bir haraca yardım etmek akıllıca olur muydu, özellikle benim gibi biri için?" diye karşılık verdi Verdant. "Sen elbise tasarlamaya bak, o işleri bana bırak."

Ben hala şaşkındım ve bir iki açıklamaya ihtiyacım vardı.

"Hayır, yaşıyor olamam, mızrak beni yaraladı... Ben öldüm, ölüm meleklerini gördüm..." dedim.

"Kızım, aş artık bunları. Helikopterleri hayal gücünle yorumlamak seni ölü yapmaz. Neyse ki Capitol doktorları işlerini biliyor." dedi Verdant.

Fustian Verdant'a göre daha hoşgörülüydü. Ayrıca kendisine göre çok daha duyarlıydı. Küçük bir çocukla konuşuyormuşçasına durumu izah etti.

"Sen ölmedin. Kazandın. O çocuğu öldürdün ve kazandın."

Ben öylece bakarken, Verdant Fustian'a döndü. "Sana bilmediğini söylemiştim." dedi.

Hemen atıldım. "Neyi? Neyi bilmiyormuşum?" Verdant tavrını hiç bozmadan yanıtladı. "Capitol halkı yaptığın şeye hayran kaldı. Ölüm döşeğindeyken bile pes etmeyip o çocuğu öldürmen, duygularını kullanarak onu zayıflatman çok hoşlarına gitti. Hırslı olduğunu düşünüyorlar ve Capitol hırslı yarışmacıları sever."

Fustian çok zorlama bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Seninle gurur duyuyorlar."

Kaşlarımı çatarak ayaklarımı topladım. Kolumdan içeri giren serum, hareketimi kısıtlıyordu.

"Nasıl? Ben bunları yapmadım! Benimle gurur duymamalılar, benden nefret etmeliler! Ben oyunları mahvettim. Tek amacım onları zor duruma sokmaktı, ben öldüm, ölmeliydim..."

Devam ederdim. Fakat Verdant yanı başıma gelip beni susturdu.

"Bunları yüksek sesle söylemezsen iyi edersin. O delice lafların, kazandığını söylemen, onlara meydan okuman, yayını kesmelerine neden oldu. Can alıcı laflarının çoğu halka gitmese de başkan, oyun kurucular ve birazcık beyni olan ufak kesim seni anladı. Seni bundan kurtarmak için ne kadar uğraşmam gerekti, biliyor musun?"

71. Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin