1

66 2 2
                                    

1
"alo?" beni yabancı numaralar hep tedirgin etmiştir. Nedensizce gerilirim. Karşı taraf cevap vermedi "Sesim geliyor mu?" dedim.
"elbette geliyor." dedi. Karşı tarafa tahammülsüzce "Ee sorunun ne senin?"
"sorunum yok."
"peki arama nedeniniz nedir beyefendi?" dedim.
"beyefendi olduğumu sanmıyorum ama nazikliğin için teşekkür ederim." dedi ve derin bir nefes aldım.
"tanışıyor muyuz?"
"tanışmak mı istiyorsun?" dedi. Bir süre sessiz kaldım bu cevabı beklemiyordum. Şaşkın olduğum kadar da sinirlenmiştim.
"hayır." dedim ve telefonu kapattım. Telefon elimdeyken sosyal medyaya girdim arkadaşım nişanlısıyla fotoğraf paylaşmıştı. fotoğrafı begenip çıktım.
Sabah 8.15 te alarmla uyandım. Banyoda el, yüz yıkadıktan sonra aynaya bakarak bugünki ruh halimi anlamaya çalıştım ve güzel bir gün olacağını temenni ettim. İstisna adlı şarkı listemi oynattım. Mutfağa gidip dolaptan süt ve mısır gevreği çıkarttım. Atıştırdıktan sonra mutlu bir gün olması icin güzel kombin yapmam lazımdı; yazın son aylarındaydık sonbaharı iple çekiyordum. beyaz havuz yaka kısa kol crop tişört vücud hatlarımı belli eden pembe dize kadar gelen etek giydim. Omzumun biraz altında olan saçlarımı yarısını serbest bırakıp üstten topuz yaptım biraz makyaj yapıp süslendikten sonra hazırdım çantamı kapıp direkt evden çıktım. Bu etekle motor kullansam mı diye düşündüm, eteğim de uzundu rahat olmazdı diyerek ilerledim. Bir kaç adım attıktan sonra Pulsar F 250' min bana seslendiğini hissettim. Gülümseyerek eve çıkıp kaskımı aldım motora bindim eteğim dolanmasın diye dizlerimden yukarı doğru çektim, yoldan gecen 14 15 yaşlarında bir kız çocuğu bana gülümseyerek baktı bende ona gülümsedim kaskımı takıp Pulsar F 250' mi çalıştırdım. Okulun önüne geldiğimde bizim kimyacı Celil'i gördüm; sayısalcılarla çay içiyorlardı. Yanlarına gidip "hayırdır siz sayısalcılar toplantı yapıyorsunuz da haberimiz mi yok?" dedim. Gülmediler çünkü ben coğrafya öğretmeniyim "neyse canım şaka yaptım." diyerek okulun koridoruna girdim. Bilmem kaçıncı öğrenciden kaçıncı günaydını almıştım? Yanımdan geçen Berat günaydın yerine "nabersiniz hocam?" dedi gülümseyerek. "11-D nin dersine gireceğim saati iple çekiyorum. Senden naber?" dedim alayla. o da "aynı neyse hocam ip cekmenizi tutmayayım görüşürüz." diyerek gitti. öğretmenler odasında kimse yoktu coğu kişi kantinde, yolda, bahçedeydi bende telefona daldım. İlk 2 dersimin boş olduğunu unutmuştum Celil'e bir teklif vermek için öğretmenler odasından çıktım. Celil bahçede tek başına oturuyordu, yanına gidip ayakta ona bakarak "motor yarışına var mısın?" dedim. Onun da YZF Y6'sı vardı. Tek ortak yönümüz diyebilirim. O da sırıtarak çıkışa doğru yürüdü.
Motora bindikten sonra "Nesine?" diye sordu. "buradan tuz serpmesi mekanına gidelim kahvaltı yapalım kaybeden öder." dedim. o da motoru çalıştırdı. parmaklarımızla "1, 2, 3!" diyerek yola çıktık. Bilerek kaybetmek istiyordum çünkü; önceki kahvaltıyı o ödemişti. Mekanın önüne geldiğimizde, kaskı çıkardıktan sonra gülerek göz kırptı. Tepki vermeden inip mekana girdim. Çok aç değildim ama yine de yiyecektim. Bir güzel kahvaltı yaptıktan sonra ders saatim yaklaştı, kalktık. Okula doğru yöneldik. Teneffüstü çoğu kişi bizi sevgili, flört sanıyorlar ama biz dosttuk. bazı işsiz öğrencilere dedikodu verdiğimize göre derse girebilirdik.
1
mesaim bitmişti. Eve girdiğim gibi koltuğa kıvrılıp uzandım. Etek rahat olmadığı için ayağımla eteğimi çıkarttım. iç çamaşırımla biraz kestirdim. Yaklaşık 40 dakika sonra zil sesiyle uyandım sersem olduğum için külotla kapıyı açtım. Üst komşumdu "kızım bizde sular kesildi sizde de kesildi mi?" diye sordu. Altımın çıplak olduğunu görünce "yanlış zamanda mı geldim?" diye sordu. Tanrım! "hayır teyze uyuyordum. Sulara bakıp hemen geliyorum." dedim. Evet bende de sular gitmişti. Durumu söyleyerek kapıyı kapattım. Altıma şort giyerek dışarı çıktım. Bir kaç fotoğraf çektikten sonra telefonu cebime atıp yürümeye başladım. Etraf sakindi. Kaldırımda 2 çocuk oturuyordu tahminmce 17 yaşlarındalardı. Sarışın olan çocuk sesli bir şekilde konuştuğu için söylediklerini duyuyordum, gülerek "oğlum dün gece aradım kızı numaram kayıtlı olmadığı için rahat konuştum sesini özlemişim." dedi. aklıma direkt dün akşam beni arayan kişi geldi. Bir an çok sinirlendim. Sanki kan beynime sıçramıştı. Birden çocuğun yanına giderek agresif bir sesle, "Sen miydin lan beni arayıp boş yapan?!" dedim. o da neye ugradığını şaşırdı. "Abla sen kimsin ben seni tanımıyorum aramadım da." dedi. Sinirim bir balonu patlatır gibi söndü. Çok utandım. Ne diyeceğimi bilemedim.
"Kusura bakma ablacım. kulak misafiri oldum söylediklerine, dün akşam beni bir yabancı numara aradı. Bir an yükseldim." dedikten sonra gülümseyerek yoluma döndüm. Merakım peşimi bırakmadı ve dün beni arayan kişiyi aradım. Kim olduğunu ögrenmem lazımdı. Kesin beni tanıyordu. O yüzden öyle boş boş konuştu. En son dediği sey ayrı dertti. O nasıl cevaptı? Düzgünce hayır diyemiyor muydu?! Biraz çaldıktan sonra telefonu ismimi seslenerek açtı.
"efendim Mihriban?"
"pardon? adımı nereden biliyorsun?" biraz sesli sorduğum için yoldan geçenler bana bakıyordu.
"e hayatım, bu fevkaladelik tanınmaz mı?"
"boş yapma istersen. Şimdi bana her şeyini anlatıyorsun.
"her şeyimi derken seni anlatmamı mı istiyorsun?" dedi gulerek. Yüzüne kapattım telefonu. Söylenmeye başladım. "Allah'ın sapığı olmalı. Bu böyle olmaz rahatlamam lazım. En iyisi Seyfo abinin mekanında aksam yemegi yemek."
Bir tur daha attığımda suların geldiği haberini alınca eve gittim. Eve girdiğim gibi duş alıp kendime kahve yaptım. Saat 19.10 du yemeği dışarıda yiyecektim. Tek başıma mı yesem yoksa bir kaç arkadaşımı mı çağırsam? bilemedim açıkcası. Biraz keyfim kaçmıstı ve tek başıma Seyfo abinin yerine gitmek istedim. üstüme geniş crop tişört, altıma dizime kadar gelen bir şort giydim. Kahvemi bitirdikten sonra acıkmaya başladığım için evden çıktım. Kaskımı takıp motoru çalıştırdım. Şuan kalabalık değildi. Çoğu kişi akşam yemeği için değil gece atıştırmalığı için buraya geliyorlardı Seyfo abi süslü otobüsünün ve oturduğumuz boşluğun etrafına sardığı led ışıklarını açmıştı. Her yer ışıl ışıldı. Gülümseyerek yanına gittim.
"vaayy Mihriban hoş geldin!"
"hoş buldum. Uzun zaman oldu Seyfo abi kusurumu mazur gör."
"estağfurullah, başım gözüm üstüne. Buyur gel oturalım böyle." Seyfo abi Adıyamanlıydı. 35 yaşında, evli değil. Ailesi çok istiyor evlenmesini ama o çok sıcak bakmıyor bu konulara.
"ee okul nasıl geçti, yordular mı?
"yok be Seyfo abi. Ne yorması? Gayet güzel geçti. Yeni tarif var mı? " diye sordum gülerek.
"yok. Kolay mı öyle ağız tadına hitap eden bir tarif bulmak? yine her zamankinden mi getireyim?" "tabiki." dedim. Köfte ekmek yanında kola getirdikten sonra karşıma oturdu.
"Bir derdin falan var mı Mihriban? Görüşmeyeli kötü bir şey olmamıştır umarım.
"yok abim ufak tefek her insanın hayatında olanlar işte... abim artık yoruldum ya sürekli aynı şeyler hayatımda farklılık istiyorum. Aynı şeyi her gün tekrarlamaktan yoruldum.
"Bak güzel kızım. Bugün perşembe yarın da git okula, haftasonu tek başına güzel bir tatil yap. Kafanı dinlersin. İster aile evine gidersin, ister 1-2 günlük yeni şehirleri gez. Güzel canın ne istiyorsa onu yap. Tamam mı canım?"
"Tamam. Sana söz Seyfo abim." dedim ve köftemi yemeye başladım. Seyfo abi çay yolladı. İşleri olduğundan tek başıma içtim. Telefonuma bir mesaj geldi. Masa üstünde olduğu için ekran açıldı kimden geldiğinde baktığımda yabancı numaraydı. Merakla tıkladım, mesajda şöyle yazıyordu:
Gönderen: 0543 43* ****: Bu saatte evde çay içsen olmaz mı kızım?

kaşlarım çatladı. Kim bu pezevenk? etrafa bakındıktan sonra cevap yazdım.
İletilen: Kardeşim mal mısın? Kimsin sen ya? Offf bırak peşimi! adamsan karşımda oturur derdini anlatırsın.

telefonu sertçe kapatıp çayımdan bir yudum aldım. Bu kişi fazla olmaya başlamıştı. Mesaj geldi. Kimin attığını görebiliyordum. Telefona bakarak göz devirdim. Biraz bekledikten sonra mesajı açtım.
Gönderen: 0543 43* ****: Üzgünüm uzaktan hayatını seyretmek şuanlık daha iyi.
cevap vermedim. Çayımı bitirip Seyfo abinin yanına gittim.
"abim her şey için sağ ol." elimizi yumruk yapıp tokuşturduk. Samimi bir sarılma ardından ücreti ödeyip motora dogru yürüdüm. Bir an gözüm gölgeme kaydı. Sanki gölgemde bir gariplik vardı. Göz yansıması falandır, diyerek umursamadım. Saat 22.32 di. Telefonumu çantama atıp motoru çalıştırdım. Yolda dondurmacıda durup dondurma aldım. Eve vardığımda tekrar gölgeme baktım. Hâla garipti biraz daha gölgemi inceledikten sonra kafamda şimşekler çarptı. Bu gölge benim yansımam değildi. Gölgemde uzun saçlarım gözükmüyordu, saçlarıma dokundum elim saçlarımdaydı ama gölgemde boşluğa dokunuyordum. Gerçekte olan saçlarım gölgemde yoktu. Ne yapacağımı bilemedim. Sanki dilimi yutmuştum. 2 3 adım attım. Sanki bir erkektim ve gölgeme bakıyordum.
"aman Tanrım!" etrafı inceledim yoldan bir adam geçiyordu. Gölgemi birine göstermem, durumu anlamam lazımdı. Belki halisülasyon görüyordum. Evet, kesinlikle halisülasyondu.
"pardon abi, gölgeme bakar mısın? değişik gözüküyor değil mi? Benim gölgem mi?" adam bir bana boydan baktı bir de gölgeme. kaşlarını kaldırıp "ne demek isteğinizi anlayamadım. Sizin gölgeniz işte. Değişik bir şey yok. Olması gerektiği gibi."
"nasıl yani gölgem erkek gölgesi değil mi? bir daha bakın lütfen." adam tekrar bakarken "kafayı yedim galiba." diye mırıldandım.
"gölgen tıpatıp sana benziyor. Benle kafa mı buluyorsun? İçtin mi sen? Eve gitsen iyi olur saat geç oldu."
"peki. " dedim ve gölgeme bakarak eve doğru yürüdüm. o sırada düşünüyordum. "Ben neden erkek yansıması görüyorum? Tanrım sen bana yardım et!" kesinlikle halisülasyon görüyorum diye kendimi avutuyordum. O sırada telefonum çaldı baktığımda ise o kişi arıyordu.
Yabancı numara.

Yabancı Numara Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin