Kalbin Fısıltısı

16 12 54
                                    

    Neden aldılar masumiyetimi? Saçlarımı tarayacak bir annem ve eve geldiğinde bana kocaman sarılan bir babam olmasını istemiştim sadece. Neden olmuyordu? Para her şeyi sağlıyorsa bana bir aile verebilir mi? Peki kaybolan masumiyetimi? Sıla'yı?

    Betonun üzerinde uyumak belim için hiç sağlıklı olmamıştı. Ama eğer uyumasaydım da sıkıntıdan ölürdüm. Birkaç saat uyumamak için kendi içimde savaş vermiştim. Ama kendi kendimi yemiştim. Başıma gelebilecekler, planlarım hatta ölümüm. 

    Uykulu gözlerle etrafa bakıyordum. Kırık bir dolap haricinde herhangi bir şey yoktu. Birde iğrenç haşereler haricinde. Uyumak susama isteğimi arttırmıştı. Üstelik yavaş yavaş acıkmaya başlamıştım. Yanımda saatim olmadığı için ne zaman çıkacağımdan bihaberdim. Sırtımı dayadığım duvardan destek olarak ayağa kalktım. Yavaş adımlarla küçük pencereye doğru ilerledim. İçeriye ışık sağlayan tek yer orasıydı. Tam olarak gözlerimin hizasındaydı. Gökyüzüne bakıyordum. Masmaviydi. Yine garip bulutlar etrafta geziyordu. Önümde sadece birkaç tane koruma vardı onlarda bana sırtını dönüktü. Yalnızdım ve üşüyordum. Kaç kere sorgulamıştım kendimi. Acaba bu işe girişmeden önce düşünse miydim? Peki düşündeydim ne olacaktı? Evimde fakir bir şekilde atanmayı beklerdim. Üstelik polis her an kapıma dayanabilirdi. Burada şimdilik güvendeydim. Ama ne kadar?

    Demir kapının sesini duydum. Kimin geldiğini merak ettim ama dönüp bakmadım. Umurumda değildi. Buraya geldiğimde hava karanlıktı. Demek ki çıkarılmama daha vardı. Kundura sesi odada yankıya sebep oluyordu. Buradaki herkes kundura giydiği için kimin geldiğini anlamamıştım. Bir el dağılmış saçlarımı kenara çekene kadar öylece duruyordum. Saçımdaki hareketlenme irkilmeme sebep olmuştu. Dönüp baktığımda arkamda o pisliğin olduğunu gördüm. Bana acıyan gözlerle bakıyordu. Bense ona tiksindirici bakışlarımı atıyordum. "Hayırdır? Burasının benim için fazla lüks olduğunu düşündüğün için lağıma falan kapatmayı mı düşünüyorsun?" dedim. 

    "Ben senin iyiliğin için bunu yaptım. Bak sinirlenince gözüm döner benim. Bu ise bunu yapmaman için bir perdeydi." Şuna bak. Bir de küstahça özür diliyor. "O zaman seni sinirlendirmeye devam etmeliyim. Belki gözün döner de öldürürsün beni bende kurtulurum senden." Hayır ben bunu demiş olamam. Eğer ölmek isteseydim intihar etmek isterdim bu adamın elinden değil. Saçlarımı hepsini sağ omzuma attı. Ardından enseme yumuşak bir öpücük bıraktı. "Sana her şeyi yapabilirim ama asla öldürmem." Ne yani şükür falan mı etmeliyim? Daha fazla konuşmak istemediğim için sustum. Konuşmayacağımı anlayınca Murat bileğimden tuttu ve beni odadan çıkardı. Salona geldiğimizde elimi bıraktı ve bana döndü. "Cezan bitti. Şimdi benim işlerim var. Sende evde istediğini yapabilirsin." dedi. Sanki iyi bir şeymiş gibi böbürlenmesi sinirlerimi arttırdı. "Ya 'evde' istediğimi yapabilirim. Sonuçta ben bir mahkumum değil mi?" dedim ve tuttuğu ellerini bırakarak odaya doğru koştum. Aslında bu iyi bir fikir değildi çünkü odamı bilmiyordum. 

    Arkamdan adım sesleri duyunca göz ucuyla baktım. Ege'nin adamları arkamdaydı. Elbette Murat köpeğinin arkasına köpek takmıştı nasıl unuturum bunu?  Birinci kata geldiğimde arkamı döndüm. "Benim odam neresi?" dedim. Eli ile yukarıyı işaret etti. Anlaşılan ikinci kattaydı odam. İkinci kata vardığımda sormama gerek kalmadan önümden yürümeye başladı. Diğeri ise merdivenin başında ellerini birleştirmiş bir şekilde duruyordu. Önümden yürüyen adamı takip ettiğimde beni ilk geldiğim odaya götürdü. Anlaşılan onunla aynı odada kalacaktım bir kaçışım yoktu. Koruma gitmeden onunla konuşmaya başladım.

    "Adın ne senin?" 

    "Benim adım Mehmet merdivenlerin başında bekleyenin ise Can." 

    "Anladım. Bana olan sadakatinizi ölçeceğim. Ne yapmanız gerektiği sonradan anlatacağım." 

Aşk mı Silah mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin