Üzerimde siyah bir tişört vardı. Uzunluğu beni rahatsız ettiği için aynı renkteki pantolonumun içine katmıştım. Sağ omzumdan düşmek üzere olan çantamı düzelttim. Her bir sokak lambasının yanından geçtiğimde patlıyordu. Sessiz Sokakta sadece kalbimin her saniye hızlanan artışı vardı. Çok korkuyordum. Tedirgin gözlerimle sürekli arkama bakıyordum. Biri beni takip ediyordu. Gölgesini görüyordum.
Sokakta adımlarımı hızlandırırken bir kadın çığlığı duydum. Mavi evin yanında olan yoldan gelmişti. Yolun ortasında durdum ve sağıma döndüm. Karşımda zihnimde yer edinen anım vardı.
Yine dövüyordu beni. Alkollü değildi bu yüzden fazlasıyla acı çekiyordum. Attığım çığlıkların hiçbiri bedenim için değildi. Sevmek yerine şiddet besleyen parmakları her vücuduma değdiğinde ruhumda yeniden bir yara açılıyordu. O gün sadece eve kütüphaneden geç geldiğim için dövmüştü. Gözümden gelen damla ile ilerlemeye devam ettim.
Biraz daha ilerlediğimde yeniden bir sokak gördüm. Aynı şekilde ona da bakıyordum. Bu sefer şiddet yoktu. Yatakta oturmuştuk Caner ile. Babam yüzünden oluşan yaralarıma bakıyordu. Babamın yapamadığını Caner yapıyordu. Bana sürekli evden kaçırmak istediğini söylüyordu. Ben ise reddediyordum. Caner'e deli gibi aşık olsam da ona güvenmek için erkendi. Ya beni yüzüstü bırakırsa? Hem atandıktan sonra kendi ayaklarımın üzerinde durmam küçüklüğüme verdiğim bir sözdü. Yerine getirmedikçe gidemezdim. Yüzüm kızarınca oradan da uzaklaştım.
Her sokakta farklı bir anım vardı. Bulamadığım birçok sır. İnceleyemediğim birçok anı. Kaçtığım çocukluğum. Her şeyimdi bu Sessiz Sokak.
Çıkmaz sokağa geldiğimde tedirginliğim vücuduma yansıdı. Sürekli titriyordum. Arkama döndüm. Mecburen dövüşecektim. Yeniden o karanlık çukura girmeyecektim. Yeniden kaybetmeyecektim. Son sokak lambası tam üstümdeydi. Sadece belirli bir alanı aydınlatıyordu. Onun varlığını hissediyordum ama göremiyordum. Sonra bir adım sesi duydum. Kunduraya ait olan bir ayakkabı vardı. Başka bir ayakkabı sesi daha vardı ama onu duyamıyordum. Hatta bir kadına ait topuklu bile vardı. İşte o an peşimdekilerin tek kişi olmadığını anladım.
Hepsi aynı anda ışığa yaklaştı. Herkesin üzerinde siyah bir eşofman ve hırka vardı. Kapşonlu hırkaları yüzünden yüzlerini göremiyordum. Bir şey diyemeden hepsi sırayla kapşonunu indirdi.
İlk sırada Murat vardı. Yüzünde herhangi bir mimik yoktu. Saçları yeni uyanmış gibi dağınıktı. Gözlerinin altındaki morluklar uykusuzluğun eseriydi. Yanında ise bal köpüğü gözleri ile Caner duruyordu. O bana üzgün gözlerle bakıyordu. Teni bembeyaz olmuştu.
Sonra gözlerimi yanımdakine çevirdim. Yanında Kumru bana kızgın gözlerle bakıyordu. Arkadaşım mahvolmuş gibiydi. İntiharın eşiğinden dönmüş gibi huzursuzdu. Mutsuzluğu gözlerinden anlaşılıyordu. Yanında ise Ege bana hayal kırıklığı ile bakıyordu. Neden ki? Ne yapmıştım ben ona?
Bir anda hepsi üzerime gelmeye başladı. Onların attığı her adımda ben geriye gidiyordum. En sonunda belim betonun soğukluğu ile buluştu. Artık yolun sonuna gelmiştim öldüreceklerdi beni.
Bir anda yataktan doğruldum. Bir süre hızlı hızlı nefesler alırken az önceki şeylerin rüya olduğunu anladım. Çok saçma ama korkutucuydu. Biraz sakinleştiğimde bacaklarımı yorganın altından çektim. Neyse ki Murat yanımda değildi. Bir işi çıktığını düşündüm ve banyoya girdim. Pijamalarımı çıkarmadan hemen soğuk suyu açtım. Duş başlığından akan sular vücudumda muazzam bir etki yaratıyordu. Kendimi rahatlamış hissettiğimde banyodan çıktım ve kıyafetlerimi değiştirmeye odaya girdim. Odada ise gördüklerim beni oldukça şaşırtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk mı Silah mı?
General FictionSıla hayatında çok kez tökezledi ama her şeye rağmen yürümeye devam etti. Bir umut görüyordu insanlarda. Ama o akşam solmuştu umut ışığı. Batmıştı hayatını aydınlatan güneş. Yerine ay doğmuştu. Korku doğmuştu. Ölüm doğmuştu. Sakura doğmuştu. +18 sah...