Diana, yatağa uzanmış; normal şartlarda geniş sayılabilecek otel odasının kendisini kapana kısılmış hissettiren bir boyutta oluşuna hayret etmekteydi. Bir yandan kaçırılan kocası ve kocasının yardımcısını düşünüyordu. Onlar şimdiye değin çok badire atlatmışlardı, pek endişe duymuyordu. Sadece niye İskoçya'daydılar ve nasıl bir işe bulaşmışlardı, bilmediği için aklı meşgul oluyordu.
Tüm gece koştuğu için ayakları ve dizleri dermansız kalmıştı. Kendisini çok güçsüz hissediyor, bu da olası bir ikinci saldırı ihtimalini gözünde büyütmesine neden oluyordu. Uzandığı yerden odaya göz attı. Duvardaki pencere dıştan parmaklıkla sarılıydı; yattığı yatağın tam karşısında duran bu pencere sinirlerini bozuyordu. Hepsinin sağında, duvara dayalı duran bir gardrop bulunuyordu. Yatağın soluna uzanan kısımda ise bir lavabo bağlantısı vardı. Yerinden kalkıp cama yaklaştı Diana. Uzanıp perdeleri çekiyordu ki, camdan görünen ormanlık alanda birkaç parıltı gözüne çarptı. Odasının ışıkları kapalı olduğu için kendisinin camda görülmediğini umarak daha dikkatli bakmaya çalışıyordu. Bir parıltıyı yakalamış, ona odaklanmışken kapı çalınınca korkuyla sıçradı.
"Buyurun?" diye seslendi.
Ses gelmemişti. Kulağı kapıda, tekrar pencereye döndü Diana. Ancak birkaç dakika önceki parıltılardan eser kalmamıştı. İrkilerek perdeyi çekti, yatağa oturdu. Hızlı hızlı soluyordu. Gözü kâh kapıya, kâh pencereye dönüyordu. Her an bir şeyler olacak gibi hissederek saatini gözünün hizasına kadar kaldırarak baktı, dokuza geliyordu. Korkunun hiçbir şeye faydasının olmayacağını düşünerek, biraz da sinirli bir halde odadan çıktı Diana. Yemeğe gidecekti.
Otelin restoranına girdiğinde fazla dolu olmayışı dikkatini çekti. Restoranın önündeki tabelaya göre akşam yemeği 7.30 ile 9.30 arasıydı. Çoğu kişi yiyip gitmiş olmalıydı. Açık büfeden yemeklerini seçip bir masaya oturup çabucak yemeye başladı. Biraz olsun midesi doyduğunda önündeki tabakların yarısı bitmişti. Soluklanıp biraz su içmek için başını kaldırdığında onunla göz göze geldi.
Üç masa ilerisinde oturan, önünde duran bir içkiyi yudumlayarak dikkatlice Diana'ya bakan deri ceketli adamla. Saniyelik bir kesişme sonucu adam gözlerini önüne devirmişti. Diana'nın içinde kötü bir his hasıl olmuştu, adamı bir yerlerde görmüş olmalıydı ama nerede?
Suyunu içip yemeğinin kalanına bir nebze azalmış bir iştahla devam ederken son günlerde yaşadıklarını düşünüp karşısındaki yüzü nereden anımsadığını bulmaya çalıştı. Bulamadıkça çıldıracak gibi oldu! Bu esnada adamın kendisine hala baktığını hissedebiliyordu.
Masasından kalktı, giriş kısmına yöneldi. Asıl niyeti dışarı çıkıp biraz temiz hava almaktı ama karşı masasında oturan adamın da birkaç saniye sonra yavaşça kalktığını fark edince bu planını bozup doğruca odasına geçti. Adımlarının hızlandığını kimsenin fark etmemiş olmasını dileyerek kapıyı açıp hızlıca odasına girdi.
Işığı yakıp yatağa doğru ne yapacağını düşünerek adım atıyordu ki, yerdeki kağıdı fark etti. Hızlıca uzanıp kapıyı açtı ve koridora doğru başını uzattı... Oradaydı, köşe başında. Kapısına bakıyordu. Restorandaki adam! Telaşa kapılarak kapıyı kapattı.
Yerdeki kağıdı alıp açtı.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loch Ness'in Gizemi
FanfictionDünyaca ünlü İmkansızlıklar Dedektifi'nin İskoçya'da geçen bu macerasında gizem, gerilim ve macera; ne ararsanız bulacaksınız! Loch Ness Canavarı'nın sırrı ne? Mystere ve yardımcısı Java'yı bekleyen tehlikeler neler? Buyurun, Loch Ness'in Gizemi is...